|
Yüzleşme ve helalleşme vakti

Arınmak istiyorsak yüzleşmeliyiz kendimizle.

Barışmak istiyorsak helalleşmeliyiz birbirimizle.

Yüzleşmek, bir cürmün kabulü demektir, üstünü örtmek değil.

Helalleşmek, yapılan yanlışları kabul ederek kucaklaşmak ve barışmak demektir.

Sadece insanlar birbirlerine yanlış yapmazlar.

Sadece ademoğulları cürüm işlemezler, birbirlerine zulmetmezler.

Devletler de cürüm işlerler elbet, zulüm de bazen sınır tanımazlar hiç kuşkusuz.

Devlet dediğiniz nihayetinde insanların idare ettiği bir mekanizmadır.

Devleti yönetenler pekala devlet adına çok büyük cürümler işleyebilirler, insanlık vicdanını derinden kanatan zalimliklerin altına imza atabilirler elbet.

Devlet adına işlenen cürümlerden ve zalimliklerden dolayı özür dilemek devletin kendisine zarar vermez, tam tersine devlet ile o zulme maruz kalmış vatandaşlar arasındaki güven köprüsünü tesis eder, millet ile devlet arasındaki aidiyet bağını pekiştirir.

Devlet adına işlenen cürümleri ve zalimlikleri sahiplenmek ne kadar yanlışsa, o yanlışlar üzerinden kin üretmek de bir o kadar yanlıştır.

Yüzleşme ve helalleşme, kin üzerine oturan değil muhabbet üzerine oturan bir gelecek inşası için olmazsa olmaz bir öneme sahiptir.

***

Başbakan iken Erdoğan hem yüzleşmenin, hem de helalleşmenin önünü yüreklice açtı.

İlk defa Dersim kelimesini Erdoğan ağzına aldı.

İlk defa “Dersim katliamı”ndan Erdoğan söz etti.

İlk defa “Dersim katliamı”ndan dolayı “özrü” Erdoğan diledi.

Türkiye Cumhuriyeti tarihinde bir Başbakanın “Dersim” kelimesini dahi ağzına almadığını göz önünde bulundurduğumuzda bunun nasıl bir zihinsel devrim anlamına geldiğini anlarız.

Başbakan Erdoğan devlet adına Dersim’de yapılan o büyük günahın ve zulmün üstünü örtmedi.

O büyük cürümle yüzleşti ve yeni bir helalleşme döneminin önünü açmak için özür dileme erdemliliğinde bulundu.

Başbakan Davutoğlu şimdi Cumhurbaşkanı olan davasının büyük liderinin izinden giderek yepyeni bir sayfa açıyor.

Zihinsel anlamda devrimci hamleler içine giriyor.

Yüzleşme ve helalleşme bahsinde çok somut adımlar atıyor.

Başbakan Davutoğlu’nun Dersim’de söyledikleri kelimenin tam anlamıyla devrimsel niteliktedir.

***

Konuşmasına “Aziz Dersimliler” diye başlaması bile tek başına milattır.

Bugün kadar hiçbir Başbakan “Aziz Dersimliler” diyerek konuşmasına başlamadı. Dersim’in kutsal soy köküne referansta bulunarak yüceltici konuşmalar yapmadı. Dersim’i seyyitlerin diyarı olarak selamlamadı. Kendi ruh köküyle Dersim’in ruh kökünü kardeş bilen birleştirici bir konuşma yapmadı. Dersim’in kutsal mekanlarının yeniden ihyası için gerekli olan adımların atılacağını hiç kimse söylemedi.

En önemlisi, Dersimlilerin huzurunda onlardan özür dileyen çıkmadı.

Başbakan Davutoğlu Cemevine giden ilk Başbakan oldu.

Başbakan Davutoğlu’nun Dersim’de yaptığı konuşma, Alevilik ve Alevilerle ilişkilenmek bahsinde de bir manifesto niteliğindedir.

Alevilere hayatın hangi alanında olursa olsun yapılan/yapılacak olan her türlü ayrımcılığa herkesten önce ve herkesten çok karşı çıkacağını söyleyen Başbakan Davutoğlu bence AK Parti’nin siyasi tarihinde de yeni bir sayfa açmış oldu.

Bundan böyle hiç kimse veya hiçbir kurum Alevi aidiyetinden dolayı insanlarımıza karşı ayrımcı muamele yapmaya cesaret edemeyecektir.

AK Parti kimliğini sanki Alevi aidiyetinin karşıtıymış gibi algılayan ve bu çerçevede ayrımcı uygulamaları AK Parti üzerinden sürdürmek isteyenler de karşılarında AK Parti’nin Genel Başkanını ve Başbakanını bulacaklardır.

***

AK Parti bu süreçten itibaren Alevilerle ilişkilenmek bahsinde yeni bir döneme girmiş bulunuyor.

Bu sözlerin somut karşılığı hiç kuşkusuz Alevilerin CHP ile olan geleneksel siyasi bağlarını da çözecektir.

Aleviler bugüne kadar kendisine sahip çıkan parti olarak CHP’yi gördükleri için başkaca siyasal tercihlere kendilerini kapatmış olabilirler, ama bugünden sonra Davutoğlu’nun açtığı yolda atılacak somut adımlarla AK Parti içindeki Alevi temsili de giderek önem arzedecektir.

Zihinsel olarak AK Parti hiçbir zaman Alevi temsiline kapılarını kapatmadı elbette, ama ilk defa Başbakan iken Erdoğan’ın başlattığı devrimsel nitelikteki açılımın Davutoğlu tarafından bu şekilde taçlandırılması eminim ki beraberinde yeni siyasi dengeleri de getirecektir.

Başbakan Davutoğlu’nun bunu AK Parti’ye siyasi çıkarım sağlamak için yaptığını söylemek büyük bir haksızlık olur.

Türkiye’de Aleviler ile Sünnileri karşı karşıya getirmek isteyen o şer güçlerin oyunlarını Alevileri ve Sünnileri hem birbirlerinin kardeşleri, hem de bu ülkenin eşit vatandaşları olarak yan yana getirerek bozmak iradesi artık somut politikalara dönüşüyor.

Devletin bekası için de bu gereklidir.

Zalim bir anlayışa sahip çıkmakla devletin bekası sağlanamaz.

***

Başbakan Davutoğlu’nun şu sözlerini bu ülkenin tüm Sünnileri ve Alevileri yüreklerine nakşedecek şekilde çerçeveletmelidirler:

-“Artık saklanma zamanı değil, herkesin kendi farklılığını onurla ve gururla dile getirme zamanıdır.”

-“Nefreti ve şiddeti reddeden yeni bir muhabbet ikramında buluşalım. Artık zihnimizdeki duvarı yıkalım. Bir daha kimse bir duvar örme cesareti göstermesin. Madımak dediğimizde Başbağlar’ı, Berkin Elvan dediğimizde Yasin Börü’yü de hatırlayalım.”

-“İskilipli Atıf Hoca ile Seyit Rıza’nın idama yürüyüşlerindeki temel ortaklık, devletin resmi ideolojisinden farklı düşünmekti. Biz şunu diyoruz: Bundan sonra devletin resmi ideolojisi olmayacak.”

Davutoğlu’nun çağrısı, Alevi kardeşlerimize “Buyrun gelin başımızın üstünde yeriniz var. Hepimizin farklılıklarıyla özgürce yaşayabileceği Yeni Türkiye’yi birlikte inşa edelim” çağrısıdır.

#Arınmak
#yüzleşmek
#Barışmak
9 yıl önce
Yüzleşme ve helalleşme vakti
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset