|
"367 fantezisi"nde CHP yalnızlaşıyor mu?

Cumhurbaşkanlığı seçimi ile ilgili tartışmaların başladığı ilk günden bu yana Başbakan Tayyip Erdoğan, bu süreci anayasal kurallar ve demokratik çerçeve dışına taşırmadan son derece dikkatli bir şekilde sürdürüyor. Çankaya ''seçim takvimi''nin resmen başlamasıyla birlikte, Başbakan Erdoğan dün de DYP lideri Mehmet Ağar ve Anavatan lideri Erkan Mumcu ile görüştü.

Bu ziyaretler, hem parlamento içi diyaloğun sürmesi, hem de seçim sürecindeki demokratik istikametin selameti açısından önemli. Bilindiği gibi, başta ana muhalefet partisi CHP olmak üzere bazı ''azınlık'' oluşumlar, cumhurbaşkanlığı seçimini ''demokrasi dışı'' bir kuşatmaya maruz bırakmak için yoğun bir çaba harcıyorlar.

Öyle ki, CHP lideri Deniz Baykal askerin Çankaya seçimine müdahil olmasını bile istedi. Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt''ın, askerin ''demokratik hukuk devleti'' kurallarına bağlı kalacağını açıklamasının ardından hayal kırıklığına uğrayan çevrelerin şimdi tek umudu, “367 fantezisi…”

Kısacası şimdi, Meclis''in cumhurbaşkanlığı seçimi için 367 ile toplanması gibi hukuku zorlayan bir yaklaşımla demokrasiyi zora sokmak istiyorlar. İşte bu yüzden, Başbakan Erdoğan''ın DYP lideri Ağar ve Anavatan lideri Mumcu ile yaptığı görüşmeler büyük bir önem taşıyor.

Nitekim DYP lideri Mehmet Ağar, Başbakan Erdoğan''la yaptığı görüşmenin ardından, “Demokrasi ve hukuku desteklemek bizim temel prensibimizdir” diyerek, parlamenter sistemi zorlayacak bir takım “fantezi” formüllere kapalı olduklarını açıkça ortaya koymuş oldu.

Demokrasilerde hesaplaşma yerinin sandık olduğuna dikkat çeken Ağar, şu cümleleriyle de CHP''ye önemli mesajlar gönderdi: “Demokrasilerde hesaplaşma yeri mahkeme salonları değil, sandıktır. Ancak mahkemeye gitmek de herkesin hukuki hakkıdır, buna bizim bir şey diyebilmemiz mümkün değil. Ama bizim görüşümüz, sandığın nihai sözün söylendiği alan olduğudur.”

Ayrıca Ağar basın toplantısında, “Dün itibariyle Anavatan Partisi Genel Başkanı Erkan Mumcu ile görüştüm ve cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde istişare içinde olmak konusunda mutabık kaldığımızı da sizlere ifade etmek istiyorum” şeklindeki sözleriyle, bir bakıma demokrasi dışı arayışlara umut bağlamış olan CHP''yi yalnızlaştırmanın işaretlerini vermiş oldu.

Aslında Türkiye''de parlamenter sistemi savunan bütün siyasi partilerin birtakım ''ara yollar''a kaçmadan, anayasal kurallar ve demokratik ilkeler neyi gerektiriyorsa öyle davranmalarından daha doğal bir şey olamaz. Zaten, Türk siyasetinin temel partilerinden olan DYP ve Anavatan''ın bugüne kadar savunageldikleri ''demokratik ahlak''ın dışında bir davranış sergilemeleri de beklenemezdi…

Başbakan Tayyip Erdoğan da, dün parti grubunda yaptığı konuşmada, cumhurbaşkanını belirleyecek olan tek makamın parlamento olduğunun altını özellikle çizerek şunları söyledi: “Benim şahsıma hakaret edebilirsin, saygı da duymayabilirsin, ama Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı''na saygı duymak zorundasın. Bunun aksini yapamazsın. Şahsımı Çankaya''da görmek istemeyebilirsin bu senin hakkındır. Her türlü şeyi söyleyebilirsin bu da hakkındır. Zaten oraya çıkacak olanı sen belirlemeyeceksin. Ya vekaleti almış olan parlamento belirleyecek, parlamento.”

Başbakan Erdoğan ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti''nin temel hedeflerine vurgu yaparak hepimizi birleştirecek ortak paydaya işaret etti: “Demokrasiye inanıyor muyuz, inanıyoruz, laik cumhuriyete inanıyor muyuz, sosyal devlete inanıyor muyuz, hukuk devletine inanıyor muyuz, ha o zaman bunun yeri sandıktır, sandık.”

17 yıl önce
"367 fantezisi"nde CHP yalnızlaşıyor mu?
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak