|
AB ile "kritik eşik"

Türkiye, sonunda Avrupa Birliği hayallerini de askerlere emanet etmiş bulunuyor. Anlaşılan o ki, Kopenhag Kriterleri çerçevesinde hazırlanan "AB''ye uyum" raporları da "siyasetin ve ideolojinin tek patronu" olan MGK Genel Sekreterliği''nin süzgecinden geçirilecek. İşte, AB üyeliği konusunda kendimizi aldattığımızın en açık kanıtı.

Boşuna hayal kurmanın bir anlamı yok. Eğer, demokratikleşme ve değişim işleri MGK''nın ipoteğinde sürdürülecekse "tam üyelik" işini unutabiliriz. Çünkü askeri irade, toplumdaki ortak konsensüsün aksine, demokratlık çizgisindeki hiçbir değişime hazır değil.

Bırakın Avrupa Birliği konusunda bir "uyum iradesi" göstermeyi, Türkiye''de MGK''dan habersiz herhangi bir devlet hizmeti yapmak bile mümkün değildir. Bütün dönemlerin başbakanları tarafından imzalanıp yürürlüğe konulan ve halen de yürürlükte olan genelgeye göre, MGK Genel Sekreterliği pekçok icrai yetkilerle donatılmış durumdadır. Hatta öyle ki, genel sekreterlik, gerekli görülen konularda "başbakan adına denetleme" yetkisine sahip. Açıkçası, MGK Genel Sekreterliği ikinci başbakanlık gibi.

İtiraf edelim ki, böyle bir tablodan hiçbir şekilde demokratikleşme çıkmaz. Boşuna kendimizi kandırmayalım. Nitekim, MGK''yla çelişen görüşlerin "uyum raporları"na girmesinde etkili olan Üst Kurul Sekretarya Başkanı Oktay Demir, geçtiğimiz günlerde alelacele görevinden alınıverdi.

Bütün bunlar olurken, Dışişleri Bakanı İsmail Cem dün yaptığı bir açıklamada, Kopenhag Kriterleri konusunda siyasal iktidarla MGK''nın çeliştiği şeklindeki yorumların doğru olmadığını, MGK''nın karşı çıkmak gibi bir yetkisinin olmadığını söyledi. Ülkenin temel sorunlarıyla ilgili fiili uygulamalar MGK''nın konrolünde yürütüldüğü halde, ne hikmetse siyasetçilerimiz MGK''nın sadece "tavsilerde bulunan" bir kurum olduğunu anlata anlata bitiremiyorlar.

Oysa o kadar açık ki, Kopenhag''a uyum raporları bile göstere göstere MGK''nın raporuna uygun olarak düzenleniyor. Eğer bu "kritik eşik" de aşılırsa, artık bundan sonra gerçekleşecek bütün "müdahaleler" için sivil bir "meşruiyet alanı" açılmış olacak.

İşte Türkiye''nin Avrupa ile arasındaki en hassas denge bu noktada başlıyor. Çünkü Avrupa ne şartta olursa olsun, askerin önde durduğu bir görüntüyü kabul etmiyor. Nitekim, İstanbul Barosu tarafından düzenlenen ve iki gün süren "Kopenhag Kriterleri Avrupa Konseyi ve Avrupa Birliği''nin Ortak Paydası mı ?" konulu panelde konuşan Fransız hukukçu Backel, AİHM''nin "Avrupa projesi"nin çerçevesini tanımladığını kaydederek, Türkiye''nin, "asla İslamcı akımların iktidara gelmelerine izin vermeyeceğiz, asker bizi yönetmeye devam etmeli ve laiklik olmazsa olmaz" dediğini hatırlatarak Batı ile en derin görüş ayrılığının da bu noktada ortaya çıktığını söyledi.

Backel ayrıca, Türkiye''de yaşanan ve Kopenhag Kriterleri ile ters düşen uygulamaların kaynağının Anayasa olduğunu belirterek, insan hakları ihlallerine neden olan Siyasi Partiler Yasası ve Terörle Mücadele Kanunu''nun 8. maddesinin gözden geçirilmesi gerektiği konusunda açık uyarılarda bulundu.

Artık bundan sonrası Türkiye''ye kalmış. Ya adam gibi bir demokratikleşmeyi gerçekleştireceğiz, ya da MGK ile her şey bir başka bahara kalacak.

24 yıl önce
AB ile "kritik eşik"
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler