|
Öyle bir karar ki...

Türkiye''de siyasetçinin kalitesi ve kalibresi zor zamanlarda ortaya çıkıyor. Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaşananlar, bütün siyasetçilerin ''demokratik duruşları''nı çok net bir şekilde ortaya koymuş oldu.

Bilindiği gibi CHP lideri Deniz Baykal, daha işin başında demokratik güçlerle ve milletle değil, ''demokrasi dışı'' güçlerle ittifak kurmayı tercih etti. Bunun gereği olarak da, cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunu Anayasa Mahkemesi''ne taşıyarak ''millet iradesi'' doğrultusunda hareket etmeyeceğini bütün dünyaya ilan etmiş oldu.

Elbette CHP, Anayasa Mahkemesi''nin ''iptal'' kararından büyük bir mutluluk duydu. Bu kararla, önümüzdeki yıllarda rejimin önünü nasıl tıkadığını hep birlikte göreceğiz.

Ancak bu kararın, siyasi açıdan öyle sonuçları olacak ki, 23 Temmuz sabahı bazı siyasetçilerin şapkalarını alarak evlerine dönmekten başka bir çarelerinin kalmadığını hep birlikte göreceğiz.

Mesela DYP lideri Mehmet Ağar… Birkaç yıldır, ''merkez sağ''da kendine göre farklı bir siyasi üslup geliştirmeye çalışan, bunda da önemli mesafeler kaydeden Ağar, maalesef cumhurbaşkanlığı seçiminde kötü bir sınav verdi.

Bugüne kadar izlediği çizgiyle, ''baraj'' konusunda önemli bir avantaj yakalayan Ağar, CHP lideri Baykal''ın ''fantezileri''nin peşine takılarak Meclis''i ''boykot'' etme yolunu seçti. Ve kelimenin tam anlamıyla siyaseten intihar etti…

Oysa, daha Deniz Baykal''ın ''demokrasi dışı'' arayışlara yöneldiği ilk gün Mehmet Ağar çıksaydı ve deseydi ki: “Böyle saçmalık olmaz, Meclis''in toplanması için 184 sayısı yeterlidir, bu iş Anayasa Mahkemesi''ne götürülemez. Çünkü cumhurbaşkanının tek seçileceği yer Meclis''tir, biz Meclis''e giriyoruz ve CHP''yi de millet iradesine sahip çıkmaya çağırıyoruz.”

Ama Ağar, bunu yapamadı, milletin kendisine verdiği emanete sahip çıkamadı. Baykal''ın peşine takılarak Meclis''i ''boykot'' etme yolunu seçti ve halk nezdindeki kredibilitesini sıfırlamış oldu.

Eğer bu süreçte, demokratik bir duruş sergileyebilseydi hiçbir şekilde ''baraj'' problemi yaşamayacaktı. Çünkü milletle aynı safta yer alarak, CHP''yi ''demokrasi dışı'' güçlerle baş başa bırakmış olacaktı.

Ancak, Ağar açısından bu ''demokrasi sınavı'' kaybedilmiştir. İşin daha da dramatik tarafı, Ağar, CHP ve ''devlet otoritesi'' ile aynı safta yer alarak hem CHP''ye bir ''meşruiyet'' alanı sağlamış, hem de millet vicdanını yaralayan bir fotoğraf karesinde yer almıştır.

Demokrasi tarihimiz, ''millet iradesi''ne müdahale niteliği taşıyan durumlarda dik durmayı başaranlarla, yalpalayanların, safını şaşıranların başarıları ve başarısızlıklarıyla doludur.

İşte son cumhurbaşkanlığı seçiminde yaşadıklarımız, Türk siyasetçisinin safını belirlemesi açısından önemli bir gösterge olmuştur. Maalesef bu süreçte, özellikle ''merkez sağ''da yer alan DYP ve Anavatan yanlış ''saf''ta yer alarak, siyaseten kendilerini ateşe atmışlardır.

Artık kesinleşti ki, 22 Temmuz''da sandık milletin önüne gidiyor. Öyle anlaşılıyor ki pusulayı şaşırıp ''CHP safı''nda yer alan siyasetçileri 22 Temmuz''da zor bir sınav bekliyor.

17 yıl önce
Öyle bir karar ki...
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’