|
Biz şehitlerimiz için ağlıyoruz, onlar kırmızı fularlı kız için

Helikopter, kaza, şehit… Bu üç kelime bir cümle içinde buluştuğu zaman, ortada yer alanı inandırıcı bulmuyorum. Bulamıyorum.



İşin içinde mutlaka pis bir taraf vardır diye düşünmek, mecburiyetten.


Değirmende ağartmadık biz bu sakalı.




Aynı tereddüt içinde bulunan milyonlar var.


Hep birlikte 'komplocu' mu düşünüyoruz?



Olabilir; her normal olayın bile arkasında bir bit yeniği arama alışkanlığımız fazla gelişmiştir belki.



İnsanın paranoyak olması, takip edilmesine engel değil.



“Aa bu da paranoyak çıktı, öyleyse takip etmeyelim" demezler, iş ve güç sahipleri.



Ve onların köpekleri.



*


“Darbe için yıllar boyunca hazırlık yaptık fakat başarısız olduk. Millet karşımıza dikildi. Orasını hesap edememiştik. O halde artık vazgeçelim bu sevdadan. Bırakalım, demokratik kanallar tıkır tıkır işlesin… Sandıkla gelen, sandıkla gitsin…"



Böyle bakacak bir emperyal güç, bulunur mu yeryüzünde?



Yoktur.



Onlar, bükemediği bileği öpmekten habersizdirler.



Rakip yoktur onlar için, düşman vardır.



Müttefik de yoktur, müttefik gibi görünmektir meziyetleri.



Öyle zannettirmekle gururlanırlar.



Kibirleri de oradan gelir, küstahlıkları da.



*


En önemli işlerinden biri, Türkiye üzerine hesaplar yapmak olan, her gün, her hafta, her ay programını gözden geçiren ve gerekli düzeltmeleri hiç sektirmeyen birileri varken, iyimser olmak, safdilliktir.



Ufak bir aksilikle karşılaştığı için bütün davasından caymaya razı olabileceklerini düşünemeyiz.



Ellerinden geleni ardına koymayacaklardır.



“Topunuz gelin" çıkışını, büyük bir memnuniyetle karşıladıkları kesin olsa gerek.



Eldeki veriler bunun delili.



*


Olaya bakalım, bazı ipuçları karşımıza çıkacaktır.



Helikopterin, kalkış yerinden üç dakika sonra düşmesi…



Fikrimce kilit nokta burası.



Yakın mesafede bulunan yüksek gerilim hattından habersiz olmak da garip noktalardan biri.



Delil olmadan kimseyi suçlamak mümkün değil elbette.



Ama öyle bir makamdayız ki, o kadar hassaslaştık ki, herkese ve her şeye şüpheyle bakmak zorundayız.



*


Kadere inanıyoruz.



Hayrın ve şerrin Allah'tan geldiğini biliyoruz.



Bizim için şer gibi görünenlerde bile hayır olabileceğinin bilincindeyiz.



Amenna…



Fakat böyle olmasaydı deme hakkımız da uçup gitmedi elimizden.



Üzerinde kafa yormak, tetkik etmek, tereddütleri ortaya sermek vazifemiz.



*


Biz şehitlerimiz için gözyaşı dökerken, birileri de kırmızı fularlı kız için güzellemeler yapmakla meşgul.



Sevsinler… Sevmekle de kalmasınlar, kucaklayıp öpsünler.



Çingiz efendi, twit yazmış arkasından.



Romantizmin dibini bulmuş.



Pek üzülmüş kızılcık, yüreği yanmış.



*


“Kırmızı Fularlı Kız, Gezi'nin içimizi ısıtan en güzel gülüşlü meleği, Rakka önünde toprağa düşüp yıldızlara yükselerek içimizi yine yaktı."



Dema oyle…



Bu kadar aşırı romantizme milletin kalbi dayanmaz, sorumlusu sen olursun.



Uyarmak gerekirmiş ama yazıvermişsin bir defa.



Geri dönüşü yok o mesajın.



Ok yaydan çıkmıştan beter olmuş; cümle âlemin diline düşmüş.



O halde soralım…



Oradaki 'yine' ne anlama geliyor hacı?



Daha önce nasıl yakmıştı?



Yeni bir mesaj yazıp onu da izah ediversen…



Elinde keleş silahıyla, terör örgütünün paçavrası önünde poz verirken mi?



Örgüt yöneticileriyle terör kampında sırıtırken mi?



Yoksa Cüneyt'in bülteninde canlı yayında konuşurken mi?


#Helikopter kazası
#Şehitler
7 yıl önce
Biz şehitlerimiz için ağlıyoruz, onlar kırmızı fularlı kız için
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi