Büyük ve lüks bir restoranın tuvalet kısmında adamın biri elini yüzünü yıkıyor, burnunu temizliyor... Abdestini tamamladıktan sonra, yan tarafa geçip namazını kılacak. Ne güzel...
Güzel de, vatandaş burnunu temizlerken öyle abartıyor ki, deprem oluyor sanıyorsunuz. Sarsıntıdan neredeyse toprağın altında kış uykusuna yatmış karıncaların yuvasındaki yumurtalar kırılacak.
Karıncaların yumurtaları sağlam kaldı mı kalmadı mı bilemeyiz ama, muhakkak civarda bulunan evlerin televizyonlarında birkaç dakikalık görüntü kayması olmuştur. Hani, yakından kamyon geçerken ekranda bir titreme olur ya, işte o türden... Uzatmayalım, o kadar abartmaya gerek olmadığını söylemeye çalışıyorum.
Beyazıt civarında her zaman gittiğim lokantada bir gün yemek yerken, tanıdık birisi "Afiyet olsun" dedi. Sima yabancı gelmiyor ama, nereden tanıdığımı hatırlayamadım.
- Sağolun, dedim, buyurun oturun.
Adam oturdu, hal hatır sordu. Ben de garsonu çağırdım ki adama birşeyler ısmarlayayım. Fakat o kabul etmedi. Bir de nezaketim için teşekkürlerini sundu. Halbuki bizde böyledir, birisi masanıza gelip oturursa, çay-yemek neyse ısmarlarsınız, öyle değil mi?
- Bari bir tatlı yeseydiniz. Buranın kemalpaşası güzeldir.
Kibarca güldü ve onu da kabul etmedi. Ben hem adamın kim olduğunu hatırlamaya çalışıyorum, hem yemeğimi bitirmeye uğraşıyorum...
- Bir kola olsun içmez miydiniz? Yahut kahve?..
İşte bu, son ısrarım oldu. Öyle bir cevap verdi ki, hem adamın kim olduğunu birden bire hatırladım, hem de yerin dibine geçecek kadar mahçup oldum...
- Yahu kardeşim, lokanta sahibine bu kadar ısrarla bir şey ısmarlamaya çalışan birine hiç rastlamamıştım. Pes yani...
Şair-yazarların dalgınlıkları üzerine konuşuyorduk da, sevgili ağabeyimiz Yusuf Özaslan bu hatırasını anlatmıştı. Aradan epey zaman geçtikten sonra aklımıza geldi ve yazdık.
Pekçok şirkette, güvenlik elemanları en düşük ücretle çalışan kesimdir. Son günlerdeki terör olaylarının ardından, güvenlik konusunun ne kadar önemli olduğu daha iyi anlaşıldı. Asgari ücretle güvenlik elemanı çalıştırırsan, güvenliğin de asgari ölçüde olur.
Eğer astronomik ücret ödemeyi kabul edersen, kapında astronotları bile bekletebilirsin.
Radikal yazarlarından Mine Hanım, "Başörtmek, ikinci sınıf yurttaşlığı kabul etmek demektir" buyuruyor.
Şimdi biz bu lafın üstüne ne söylesek boş!..
SEÇİME
KALDI
Mesut Yılmaz, Konya mitinginde yuhalandı. Yılmaz''a yuh çekenler, bir zamanlar "yarasa" dediği insanlardı.
Mesut Bey''in sesini bastıran "yuh"ları, polis copu bile önleyemedi.
ANAP''ın seçim stratejisini belirleyenleri kutlamak lazım. Bile bile liderlerini bu duruma düşürdüler. O görevde bulunanlar, sakın Çiller''in adamları olmasın?.. (Karga)
Mart, bereketli bir ay. Kapıdan baktırmasını, kazma kürek yaktırmasını falan boşverin şimdi ve bu ayda çıkan dergilerin muhtevasına bir nazar eyleyin. Dergiler gümbür gümbür geliyor; şiirler, hikâyeler, röportajlar...
Ömer Erdem ve Cevdet Karal''ın yönetiminde Kitabevi''nin katkılarıyla çıkan Kaşgar''ın sekizinci sayısında yer alan İbrahim Tenekeci''nin "Tolerans" isimli şiirine bir bakın:
hayat tutukluk yapar bazen
rüzgar alıp kaçar herkesin şapkasını
çırak avlayan olur bir karış eti için
boş kalır neşenin o ferah balkonları
oysa bir duvar dibidir şu rüzgarın gölgesi
ve meydanların küçüklüğüdür heykelleri büyüten
müfettişler de ölür teftişe çıkmak için
yalnız tüfenk değildir piyadeyi yürüten
coşkunun çocuklarıyız biz böyle üzgün olsak da
ra düşerse ne yazar mazinin ortasına
kuş konacak dal bulur avcı kendine tümsek
kurşun temyize gitti sanırım geç gelecek