|
Epiciğimiz Müslümanız, epiciğimiz Türküz

Üsküp'te 15 ülkeden 160 akademisyenin bildiri sunduğu üç gün süreli bir kimya kongresi vardı.



Kongre başkanı Sakarya Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Kimya Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. Ahmet Tutar. Birçok kişi uçakla gitmiş. Bazıları da karadan gitmek istemiş. Memleket görmek için otobüsle gitmeyi tercih edenlerden Fahri Tuna'ya izlenimlerini sorduk, geziyi değerlendirmesini istedik. Sağ olsun kırmadı. O kadar iyi anlattı ki yalnız geziyi değil, duyguları da paylaştık.



*


Hüzün, onur ve mutluluk gözyaşlarının pek kurumadığı gezimizde İpsala sınır kapısından Dedeağaç'a girerek başladık.



Düne kadar bizim olan Rodop Dağları eteklerindeki bodur minareli Türk köylerini seyrederek ilerlerken, dünkü topraklarımızda pasaportla vize ile dolaşmanın hüznü kapladı içimizi.



Gümülcine Çepelli köyünde 'Mustafa'da annesi Fatma teyzenin el yapımı lezzetine doyulmaz ürünlerle dolu kahvaltımızın ardından şehir merkezine ilerlerken köyün çıkışında bir el kalktı bize. Aldık otobüsümüze. Yüz yıllık karşılıklı bir hasretle lafladık.



Elveda Rumeli filminden çıkıp gelmiş giyimli ve edalı bu Osmanlı kadını kendini şöyle tanıttı. “Ben Çepelli köyünden Kömürcü Süleyman'ın karısı Cevriye. 1955 doğumluyum. Büyük oğlumu okuttum Çanakkale'de. Çıktı bilgisayar mühendisi. Küçüğü okur Edirne'de. Olacakmış o da ekonomist. Tütüncülük ederiz. Geçinir gideriz ne olur ne olmaz diye aldık çocuklara Bursa'dan iki daire. Sıkışırsa başları giderler oraya diye. Biz Gümülcine'nin yüz yirmi üç küyü, epiciğimiz Müslümanız epiciğimiz Türküz elhamdülillah. Yüz yıldır sapmadık bir adım iç Türklükten. Çok severiz buraları da anavatanımız Türkiye'yi de. Çok selam götüresiniz albayrağımıza. Bilesiniz onun kıymetini.”



*


Oradan 1928'de kurulan Gümülcine Türk Gençlerbirliği Derneği'ne geçtik. Başkanı Koray Hasan. Koray benim yakın dostum Trakya Üniversitesi'nde tarih doktorasını bitirmek üzere. 1981 doğumlu. Merkeze bağlı Salmanlı köyünden. 1.90 boyunda yüz yirmi kilo yiğit bir adam. Mücadelesi ve azmi de fiziğinden geri kalır gibi değil. Lozan Antlaşması'na rağmen Yunan devletinin her türlü kapalı açık baskılarına, sinsi kalleş taktiklerine boyun eğmeyen Ağrı Dağı yürekli bir adam. Birçok Gümülcineli gibi.



Biryanıyla dernek merkezi, diğer yanıyla Türklerin toplanma merkezi olan tek katlı bir geniş binanın bahçesinde kıraathane olan bu kurumun başı olarak Koray Hasan, Yunan mali polisinin üç sene önce bir bardak çaya fatura kesilmediği için şahsını mahkemeye verdiğini ve iki ay hapis cezası aldığını anlatıyor.



Bir yandan Koray Hasan'ın ikram ettiği enfes kahveyi yudumlarken diğer yandan onun anlattıklarına hüzün sağanağına yakalanmış kalplerimiz zor tahammül ediyor. “Şu gördüğünüz kapının etrafındaki boyalar nedeniyle Yunan polisi dört kere daha bassa sonuç değişmeyecek. Biz varız, Türküz ve Müslümanız. Böyle de kalacağız. Binin üzerinde gencimiz Türkiye'de üniversiteyi bitirdi. En büyük sorunumuz Türkiye'de üniversite okuyan gençlerimizin yüzde 64'ünün geri dönmemesi.



Bir başka sorunumuz Yunan üniversitelerine giden gençlerimizin meslek edinseler bile ruhen Yunanlılaşması. Birer Yunancı kimliğine dönüşmeleri. Zaten bir kısmı da tarihimizde hiç örneği olmadığı şekilde Yunanlılarla evleniyor. Onları birer birer kaybediyoruz.. Yunan parlamentosunda bölgemizden dört Türk milletvekilimiz var güya. Bana sorarsanız hiç biri bizim milletvekilimiz değiller. Yunan partileri Türklük düşmanı politikalarını destekleyecek fikirden adamları aday gösteriyorlar. Onlar da bizi savunacaklarına Yunan zulüm ve oyunlarını destekliyorlar.



Ama umutsuz değiliz. Yüz yıldır direniyoruz. Yine direneceğiz. Türkiye'nin de desteğiyle bu sorunlarımızın da üstesinden geleceğiz.”



*


Dernekten sonra Gümülcine seçilmiş müftüsü, kırk yıldır Batı Trakya Türklüğü'nün öncüsü, Dr. Sadık Ahmet'in hapishane ve dava arkadaşı İbrahim Şerif'in yanında alıyoruz soluğu.



İbrahim abi benim çok eski arkadaşım. 2000'lerin başında tanıştığımızda ikimiz de saçları siyah, umutları ak birer delikanlıydık. Zaman içinde birçok platformda ortak çalışmalar yürüttük. Görüşmeler, ziyaretler gerçekleştirdik. Şimdilerde ikimiz de ak saçlı, ak sakallı birer orta yaşlıyız.



Görür görmez “Ooo, gel bakalım, bu uğurda benim gibi saçını sakalını ağartmış arkadaşım” diye takılıyor, kucaklaşıyoruz.



Gözlerinde ve yüz çizgilerinde sükûnet ve hüzün hâkim. Yarım asra ulaşan mücadelesinin sonunda “acıyı bal eylediği” aşikâr olan müftü Şerif bir latife ile sözlerine başlıyor. Çikolata ikram ediyor. “Tatlı yiyelim, tatlı konuşalım.”



*


Fahri Tuna gezideki ilk gün izlenimlerini anlatırken, Gümülcineli yiğit Mustafa'yı düşünüyorum. Vatan sevgisinin timsali Mustafa Cambaz'ı.



15 Temmuz gecesi göğsünden aldığı iki kurşunla toprağa düşen kardeşimi…


#Fahri Tuna
#Üsküp
#Batı Trakya Türklüğü
#Sadık Ahmet
#Lozan Antlaşması
7 yıl önce
Epiciğimiz Müslümanız, epiciğimiz Türküz
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti