|
Haberleşme hürriyeti vs.

Geçen yaz, Gökçeada''dayken gazeteye faksla yazı göndermek için adadaki postaneye gitmiştik. Yazıları faksın başındaki memura verdik, faks çekildi. Telefonla yazıların sağlıklı bir şekilde ulaşıp ulaşmadığını sorduk gazeteye, gitmişti. Problem yoktu, hepsi okunabiliyordu. Ama bizim olduğumuz yerde bir problem doğmak üzereydi.

Memur, eldeki metnin postanede kalması gerektiğini söylüyordu. "Eğer sizde kalmasını istiyorsanız, bir nüsha fotokopi çektirip aslını bizde bırakacaksınız."

Hoppala...

- Neden?

- Kural böyle.

Faks cihazında fotokopi çekilebileceğini söyledik. "Olmaz" dedi, "dışarıda çektireceksiniz, karşı tarafta az ileride bir kırtasiye dükkanı var."

Bu kural çok saçma geldi.

Vatandaşın çektiği faks metninin aslı postanede kalacak da ne olacak? Bunun sebebi nedir?

İnsanların gönderdiği mektupların da bir nüshasını postane kendisine ayırıyor mu?

Telefon konuşmalarını da kaydedip saklıyor mu?

Bu sorular karşısında postane memuru ne diyeceğini şaşırdı. O saçma kuralın sorgulandığına ilk defa rastlıyor olmalıydı. Kendisi de herhalde daha önce hiç düşünmemişti faks metinlerinin neden saklandığını.

- Valla haklısınız galiba...

- Elbette haklıyız. Postane, çekilen bu faksları saklayacaksa, kendisi çeksin bir nüsha fotokopi.

Memur, "Haydi bu seferlik böyle olsun ama bir dahakine iki nüsha yazın yazıyı" dedi. Biz, belki de ilk defa bir devlet memuruyla yaptığımız tartışmada haklı çıkmıştık.

Mektupların bir nüshası alınmadığına ve telefon konuşmalarının da kaydedilip saklanmadığına göre, ayrıca kendi evinden ve bürosundan faks çekenlerin hangi metni gönderdiklerinden postanenin haberi olmadığına göre, bu kural mantıksız bir şekilde konulmuştu. Öyle düşündük.

Daha doğrusu öyle düşünüyorduk son günlere kadar. Pekçok telefon konuşmasının dinlendiği, kaydedildiği ve hatta bazılarına dinletildiği ortaya çıktıktan sonra, Gökçeada''daki PTT memuruna boş yere itiraz ettiğimizi anladık.

Kusura bakma memur arkadaş. Tekrar gelirsek, senden özür dileyecek ve ayrıca yazılarımızı en az iki nüsha halinde getireceğiz.

Belki, mektupların da birer nüshasını alıp arşivleyen birileri vardır biryerlerde...

Boğaz''ın suları nereye doğru akar?

Hafta sonunda bir şair arkadaşımla beraber Boğaz''ı dolaştık. Güzel bir gündü. Havanın iyi olması, kalabalıkların şehir dışına çıkmasına fırsat tanıdığından, Boğaz sakindi.

Balık yedik, kola içtik, sohbet ettik. Arkadaşım, son yazdığı şiiri okudu.

İstanbul Boğazı''nda sular, her zamanki gibi Karadeniz''den Marmara''ya doğru akıyor, bizse aksi istikamette ilerliyorduk.

İşte o zaman bir şey farkettim. Hayatımız boyunca hep akıntının ters yönünde ilerlemiştik. Akıntıya kürek çekmek miydi acaba bizimki?..

Ama bildiğimiz bir şey daha var ki, Marmara''nın suları da Boğaz''ın alt kısmından Karadeniz''e doğru akmakta daima.

25 yıl önce
Haberleşme hürriyeti vs.
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi