|
İlk Karagöz

Osman Abi, Haay Hak dedi. Tıpkı, Koca Amca gibi söyledi. Koca Amca, dedemin avası. Dedem ona hep ava derdi. Ağa demek yerine.

Bakkal dükkânı vardı. Dükkân önünde duran iskemlesinden, bir müşteri geldiği vakit kalkarken öyle söylerdi.

İki eliyle dizlerine bastırarak ayağa kalkarken, derinden Haay Hak demesine herkes alışmıştı.

Bir kere öyle söylemeden kalkacak olsa, mutlaka şaşırırdık. Bir noksanlık hissederdik.

Osman Abi, beyaz bir çarşafı raptiyelerle bir çıtaya tutturmuş, arka kısmında bir mum yakmış, perdenin ötesinde durmuş ve oradan çıta ucuna taktığı bazı resimleri oynatmaya başlamıştı.

Aman Karagözüm… Vay Hacı Cavcav… Hoş geldin, beş gittin… Ne iyi ettin… Gel aşağı lâflayalım diye sesini değiştirerek konuşuyordu.

Sesi bir ince bir kalın, bazen neşeli bazen sinirli çıkıyor, biz de perdenin bu tarafından hayretle seyrediyorduk. Bu ne biçim işti?

Yaşlarımız beş-altı. Osman Abi bizden çok büyük. En az üç dört yaş var.

Bir ara, perdenin arkasında hakikaten iki üç kişi var zannettik. Kendimizi kaptırmıştık.

O resimler hareket edip konuştukça, bilhassa biri diğerini pataklayınca, gülmekten kırılıyorduk.

Salonda yedi-sekiz kişiydik.

Ahmet, Faruk, Emir, Necati, Orhan, Emine, Mukadder, ben. Sonradan Tarık da geldi.

Gösteri ne kadar sürdü bilmem, bir yerde şıngır mıngır diyerek bitirdi.

Baktık, perdenin ötesinde Osman Abi’den başka kimse yok. Bütün o sesleri tek başına çıkarıyormuş.

Hayatımızın ilk Karagöz-Hacivat’ını seyretmişiz.

Haydi bakalım, sökülün paraları dedi.

Aaa… Ne parası? Şaştık kaldık. Kendimizi suçlu hissettik.

Bedava oyun mu olur len diye çıkıştı.

O yaştaki çocuklarda para ne gezer?

Bakın, bir dahakine böyle beleş olmaz. Parayı getiren seyreder! Ona göre ha!

Bir dahaki mi? Tekrar mı oynayacak? Ne zaman?

Tabii. Başka çocuklar da gelecek sonrakilere. Daha çok seyirci olmalı. Biletleri de hazırladım.

Bilet ne?

Girişte alınır.

Niye?

Girmek için.

Parayla mı?

Tabii. O kadar uğraştım. Bedava olmaz.

Biz giriyoruz zaten. Sen çağırdın ya.

Galiba Osman Abi, o işten iyi bir kazanç elde etmenin hayalini kurmuş, şu kadar kişi gelse, şu kadar zamanda şöyle para kazanırım diye hesap yapmış.

Kâğıt üstündeki hangi hesap tutmuş ki?

Ertesi gün tekrar çağırdı bizi. Koşa koşa gittik. Yine aynı kadro. Fazladan bir Nuri var.

Yine Haay Hak diye başladı. Biraz değişik lâflar etti. Arada yine pataklamalar oldu. Biz yine güldük. Gülünce Osman Abi kızmıyordu. Daha çok güldük.

Bu sefer de kimseden para çıkmadı. Gazoz kapağı versek yahut ceviz?

Yok istemem. Ne yapayım cevizi, gazoz kapağını? Haydi kaybolun!

Hacivat Karagöz resimlerini mukavvadan kesmiş. Onları boyamış. İnce çıtalar eklemiş. Sonradan anlattıydı bunları. Epey zahmet vermiş. O kısmını anladık.

Anlayamadığımız, o kadar lâfı nasıl da uyduruyor? Sesini nasıl da değiştiriyor. Helal olsun valla. Dedik. İçimizden. Sonra da birbirimize. Osman Abi’nin yanından ayrılınca.

Fakat Osman Abi bir daha bizi çağırmadı.

Başka gösteri de yapmadı zaten. Herhalde hesap tutmayınca canı sıkılmıştı.

O kadar uğraş, beş kuruş bile kazanmayınca niye devam etsin.

Sonradan fabrikaya girdi zaten Osman Abi. Çalıştı, para kazandı. Bilmem o fabrikada işe başlarken Haay Hak diyor muydu?

O çok eğlenceli, şaşırtıcı, güldürücü ve bizde hayranlık uyandıran gösterisi bittiğinde, sanki kötü bir şey yapmış gibi konuşmuştu.

Ne kadar suç işledik, affedin. Perde yıkıldı koşup sahibine haber vereyim.

Böyle söylediğine göre, ortada bir terslik vardı. Herhalde çarşafı ikiye böldüğü için, çarşafı çıtalara raptiyeyle tutturduğu için annesi kızmıştı. Ya da en azından kızacağını düşünüyordu.

Bir de koşup haber vermekten bahsetti ama biz oradayken gitmemişti. Bizim dağılmamızı bekledi belki.

O gösterileri hepimiz beğenmiştik ama galiba en çok Mukadder etkilenmiş. Akşam evde kendisi de yapmaya çalışmış. Mukavva bulamadığı için kartondan kesmiş. Boyama işini tam becerememiş.

Hacivat ile Karagöz’ü tek parça hâlinde düşünmüş. Çıtaları da iyi ayarlayamamış. Eski çarşafın gerisinde mum yakıp annesine ve kardeşine oynatmak istemiş. İstediği gibi olmamış. Yamuluyorlarmış kalın olmadığı için.

Hareketleri de öyle değildi dedi.

Sözlerini de tam beceremedim. Annem bırak bu saçmalıkları dersine çalış dedi. Mum çarşafı tutuşturursa, yangın çıkar.

Evde Karagöz oynatmak yasaklanmış.

Ne zaman Karagöz Hacivat’la ilgili bir şey okusam, görsem, seslerini duysam hep bunları hatırlarım. En çok da Mukadder’in o çocuk hevesiyle son söylediklerini.

Annem bir kerecik izin verdi, ben Osman Abiden daha iyi oynatırdım. Para filan da istemezdim. Büyüyünce oynatacağım ama. Görürsün bak.

#Karagöz
#Hacivat
#Bilet
4 yıl önce
İlk Karagöz
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset