Devletin yapamadıklarını yapan adama topyekün saldırıyorlar.

Eli öpülecek adamın, ellerine kelepçe takmak için, yarış halinde çırpınanlar var.

Gariptir, bunların çoğu, yıllarca özgürlük için bağırmış basın mensupları. Demek ki bu sahte özgürlük yanlıları, sadece kendileri için özgürlük talebinde bulunuyormuş!

Başkalarını rahatça karalamak, yargısızca infaz etmek için özgürlük istiyorlarmış, onun için yırtmışlar gırtlaklarını.

Bugüne kadar düşünce ve ifade özgürlüğü için söylediğim bütün lakırdıları iptal ediyorum. Bundan sonra ben de karşıyım düşünce ve ifade özgürlüğüne. Hiç kimse düşünmesin, düşünse bile aklından geçenleri hiçbir şekilde ifade etmesin.

Belli bir merkez düşünsün, bütün insanlar adına!

Sabahları gazeteye fazla erken gelmemek için uğradığım bir kahvehane var. İki çay içtikten sonra gazetenin yolunu tutuyorum. Kahveciyle arkadaş olduk sayılır. Zarif bir insan. Temizliğe önem veren biri. Geçenlerde anlattığı bir şey vardı, sanırım size de ilginç gelecek.

Çay ocağının lavabosunda el yıkayan birine kızmıştı bir vakit önce. "Burası bardakların yıkandığı yerdir kardeşim" deyip öteki lavaboya gönderdi adamı. Ve anlatmaya başladı:

- Daha önce takım elbiseli, kravatlı birisi burada elini yıkadı. Ocağın oraya geçerken, kendi kendine çay dolduracak sandım ve sesimi çıkarmadım. Adam gitti, gözümüzün içine baka baka elini yıkadı. Aradan kaç gün geçmişti bilmiyorum, bir başkası daha aynı şekilde ocağa girip hem elini hem yüzünü yıkadı. Daha sonra ne oldu biliyor musun?.. Seçim öncesiydi... Politikacılar meydan meydan, kahve kahve dolaşıp oy için konuşmalar yapıyorlardı. Buraya da geldiler. En başlarındaki konuşmasını tamamladıktan sonra kalktı ocağın oraya süzüldü. Önce bir bardak su doldurup içti, sonra da elini, yüzünü ve ağzını yıkadı. İnanmazsın bir de utanmadan ağzını çalkalayıp tükürdü lavabonun içine. Cinlerim tepeme çıktı biliyor musun... Onlar çıktı gitti, ben iki saat lavaboyu dezenfekte ettim. Daha sonra öğrendik ki, onlardan birisi belediye meclis üyesi olmuş, diğeri belediye başkanı. Yani diyeceğim o ki sevgili arkadaşım, bunlar milletin temiz bildiği yerlere tükürüp tükürüp gidiyor, sonra da milletin başına yönetici oluyorlar...

Olayların diziliş şekli ve kahvecinin yorumu ilginç gelmişti. Temizlik yapıyormuş gibi görünüp "pislik" yapanların çokluğuna değindikten sonra ben de şunları söyledim:

- Eğer bundan sonra biri daha gelip aynı şekilde elini yüzünü yıkar, ağzını çalkalayıp tükürür ve ilave olarak burnunu da temizlerse, bil ki o adam da başbakanlığa aday olacak demektir!..

- Biz de yanmakta bir hâl bulamasak bile, yakmakta buluruz bir hâl.

Bulmuşum yanmakta bir hâl, başka hâli neylerim...

Kaz çobanlığı yap kızım köyünde sen

Hizmetçilik de edersin şehirdeysen

Şehit anası olman da mümkündür bak

Değnek verelim, koltuk isteme bizden

Farkında mısınız, Fethullah Gülen Hoca hiç kıravat takmıyor.

Bu hareketinin arkasında mutlaka derin bir mânâ gizlidir. Öyleyse bu husus da kesinlikle sorgulanmalı, ciddi bir şekilde ele alınıp araştırılmalı...

Yahut hiç araştırmaya gerek yok, zaten ne olduğu ortada, kıravat kullanmadığı için de ayrı bir dava açılmalı. Öncelikle basın bu konuya eğilsin, savcılar nasılsa arkadan takip edecektir!..

Dr. Oktar Babuna ile ilgili haberlerin çoğunda "kemik iliği" lafı kullanılıyor. Benim bildiğim kadarıyla, insanda başka ilik çeşidi yok. İlik dediğin zaten kemikte olur. O halde "kemik iliği nakli" gibi ifadeler yerine sadece "ilik nakli" denmesi daha mantıklı değil mi? Bu şekilde söyleyince hiç kimsenin aklına "düğme iliği"nin nakledileceği gelmez herhalde!..