Ben size demiştim arkadaşlar, hatırlamayan dünkü yazının son bölümüne baksın. (Kafa sayısınca düşünce, yürek sayısınca sevgi başlıklı yazı.)
Gerekirse tekrar tekrar anlatmak mümkün hukukun üstünlüğünün ne demek olduğunu, demokrasiyi, insan haklarını, vs. diye.
İşte bu akşam, Yargıtay Başkanı Sami Selçuk, Mehmet Ali Birand''ın sorularını cevaplayacak, 32. Gün''de.
Birand''a vereceği cevapları bir anda anlamak zor gelebilir bazılarına. Şimdiden tavsiyede bulunalım: Kayda alsınlar, tekrar tekrar dinlemek ve iyice anlamak için.
Mevla bir daha göstermesin, bu deprem daha çok uzun süre konuşulacak...
Müthiş sallantı sırasında adamın biri paniğe kapılıp pencereye doğru koşarken, karısı seslenir:
- Beni ve çocuğumuzu bırakıp nereye kaçıyorsun?
Adam can derdine düşmüştür.
- Herkes kendi başının çaresine baksın deyip pencereden atlar.
Sonuç:
Adam beyin kanamasından ölür, evdekiler kurtulmuştur.
Eğer yaşasaydı, karısının ve çocuğunun yüzüne nasıl bakacaktı kim bilir?
Bir başka kötü örneği de, depremin ilk günü Gemlik-Umurbey''den enkaz altında kalanları çıkarmak için Yalova''ya giden ekipten bir arkadaş anlattı.
Saatlerce uğraştıktan sonra, enkazın altından canlı olarak çıkardıkları bir adamı yan tarafa uzatırlar, iki yudum su verirler ve enkaz içinde başka kimse olup olmadığını sorarlar.
- Karım vardı ama, siz onu boş verin, nasıl olsa ölmüştür. Yan odada altınlar ve para olacaktı onları çıkarmaya çalışın.
Bu cevap karşısında adamı esaslı bir şekilde pataklamak isteyenler olmuş.
Zor tutmuşlar adama sinirlenen gençleri.
Sonrasında rivayet muhtelif. Ekipten biri diyor ki "Adamı daha sonra Bursa''ya hastaneye kaldırdılar ama o da ölmüş, kurtaramamışlar." Bir başkası ise yaşadığını söylüyor.
Rivayetleri dikkate alacak olursak, çok çeşitli olaylardan, çok çeşitli dersler çıkarmak mümkün.
Gölcük''ten İzmit''e doğru giderken, iki yolcu almıştım arabaya.
Onların anlattığına göre, kansız, vicdansız bir hırsız, bilezikleri almak için cesetlerden birinin kolunu kesmeye çalışırken, arkasından gelen bir resmî görevli (astsubay ya da polis) ensesine basmış kurşunu!..
"Siz ve Kürşat Bey, ilanlar arasında bunalmıyor musunuz, nefes alma güçlüğü çekmiyor musunuz?" diye soran okurlarımıza cevap vermekte zorlanıyorum.
Dediğiniz doğrudur ama, gündemdeki önemli konulardan başka şeylere (mesela şikayete) fırsat mı kalıyor?
Körfez depreminden sonra Yunanistan''ın en çok satan gazetesi "Hepimiz Türküz" diye manşet atmış ve bu tavrı hepimizi şaşırtmış, duygulandırmıştı.
Atina''da olan depremden sonra, bizden bir gazetenin "Hepimiz Yunanız" diye manşet atması beklenebilirdi.
Atılmadı.
Sebebi, büyük ihtimal sarsıntının büyük ve can kaybının fazla olmaması. O halde şu düşünülebilirdi en azından:
"Bir kısmımız Yunan!.."