|
Yardım konvoyu

Bütün olan her şeyi bölmekte pek mahir olan emperyalist şebekler, Halep'i de böldü.



Bir yanı harabeye döndü, bir yanı ise vur patlasın çal oynasın yılbaşı kutlama hazırlığında.



Doğu Halep'i terk etmek zorunda kalanlar için yapılan yardım kampanyaları devam ediyor.



Geçen hafta, toplanan yardımları götürmek için yola çıkan araçlar çok uzun bir konvoy halinde Reyhanlı'ya ulaştı.



Basında beş bin civarında araç olduğu bilgisi yer alıyordu.



Giden arkadaşlardan biriyle konuştuk, “Kim saydı, o sonuca nasıl varıldı bilmiyorum ama araç sayısı çok daha fazlaydı" dedi.



*


Yol boyunca ilerlerken, evvelce Türkiye'ye göçmüş olan Halepliler, konvoydakilere el sallıyor, alkışlarla tezahürat yapıyor, dua ediyorlarmış.



Bir diğer arkadaş, yardımların bir kısmının kendilerine verilmesini isteyebilecekleri tahmininde bulundu.



“Hayır" dedi konvoydaki, “hiç öyle bir beklenti içinde değillerdi. Sadece sevgi gösterisiydi. Herhangi bir talepleri yoktu. Tek istedikleri yolumuzun açık olmasıydı. Bize, oradakileri kurtaracakmışız gibi davranıyorlardı. Onları da alıp gelin diyorlardı."



*


İstanbul'dan Hatay epey mesafe.



Yolda yağmur çamur olunca, ister istemez arabalar kirleniyor.



Bizimki yolun bir yerinde arabasını yıkatmış.



Benzin istasyonundaki görevli genç, para almam diye tutturmuş.



Israra rağmen “İstanbul plakalı bir araçtan yıkama parası almam" demekteymiş.



“Niye?"



“Siz 15 Temmuz'da tankların önüne çıktınız."



Araç sahibi arkadaş duygulanmış, söyleyecek söz bulamamış.



Öteki devam etmiş.



“Üstünüze yağan kurşunlara karşı göğsünüzü siper ettiniz. Bombalara meydan okudunuz. Arabalarınızın üstünden tanklar geçti. Birçok şehit verdiniz. Binlerce gazi… Üstelik şimdi Halep'ten göçen kardeşlerimize yardım götürüyorsunuz. Ben sizden nasıl para alırım. Helal olmaz."



JANDARMA


Yine geldik 15 Temmuz'a. Sözün buraya gelmesi için, dolanmaya zerre kadar ihtiyacı yok.



Hiç aklımızdan çıkmıyor ki.



O gece şehit olan Mustafa Cambaz'dan bir hatıra ile devam edelim.



Bir akrabasının küçük çocuğu, ziyaret sırasında hiç yerinde durmuyor.



Oradan oraya hopluyor, zıplıyor…



Mustafa ufaklığı uyarıyor.



“Hoplama…"



Çocuk hem hiperaktif dedikleri model, hem aksi.



“Hopluycam."



“Koşma…"



“Koşucam."



“Zıplama…"



“Zıplıycam."



“Bağırma…"



“Bağırcam."



*


Mustafa bakıyor ki çocuk otomatiğe bağlamış, inadını sürdürüyor.



“Jandarma…" diyor.



Cevap da otomatik:



“Jandarcam."



*


Orada bulunanların hepsi kahkahayı patlatınca, ufaklık ne olduğunu anlamadan duruyor ve o da gülmeye başlıyor.



Hiperaktiflik falan kalmıyor.



İçerideki gerginlik bir anda yok oluyor.



Demek ki elektriği yüksek ortamlarda çocuklar bunu hemen fark ediyor.



Ayrıca gülmek de bulaşıcıdır; ağlamak gibi, esnemek gibi.


#Jandarma
#Yardım konvoyu
#Mustafa Cambaz
7 yıl önce
Yardım konvoyu
İş güvenliğinde işçi ve işveren yükümlülükleri
Kitab-ı Cihânnümâ
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…