Depremin ilk günlerinde âfet bölgesine yardım götürmek için herkes kolları sıvadı. Kim ne topladıysa bir an önce ulaştırma gayretine düştü. Bir özel şirket çalışanları da kendi aralarında topladıkları yardım malzemelerini bir minibüsle Adapazarı''na götürmek istemişler. Ancak o günlerde yolların özel araçlara kapalı olduğu bildirilince, Şişli Belediyesi'' nin "Depremzedelere âcil Yardım" afişini alarak, konvoylarına dahil olmuşlar.
Vakit kaybetmeden yola çıkacaklarını düşünürken, tam tersi olmuş. Önce hareket için uzun bir süre beklemişler. Ardından, konvoyun önünde ambulans, ardında belediyenin başkan yardımcısının makam arabası, iki özel oto, iki minibüs ve 3-4 kamyon ile birkaç arabalı ve motorlu polis eskortuyla görkemli bir şekilde İstanbul içinde turlamışlar. "Yol kenarında çekim yapan kameralar sürekli bizi filme aldı" diyor arkadaş... "Sayın sürücüler, lütfen konvoy geçene kadar bekleyin... Lütfen yardım konvoyuna yol verin" anonslarıyla çevrede bulunanların dikkati çekildi.
Fakat görenler, bunun altında ne tür bir şov olduğundan habersizdi.
Depremzedelere bir an önce yardım ulaştırmak isteyen arkadaşlar da farkında olmadan ve istemeden böyle bir şovun içinde bulundukları için utanç duymuşlar.
Önce İstanbul içinde gösteriş, sonra depremzedelere yardım... Çok can sıkıcı bir durum.
Sevgili şair dostumuz Hüseyin Akın, inşaatçı değil edebiyatçı olduğunu söyleyen müteahhit Veli Göçer için yazdığı şiiri gönderdi.
Bir de "not" düşmüş şiirin altına. Şöyle diyor Hüseyin Akın: Şiirdeki rakamlar sizi şaşırtmasın. Üstadın malzemeden çalma alışkanlığının, şiire yansımasından başka bir şey değil. Şair Veli Göçer sağlam ve dayanıklı hece kullanma yerine, rakamların gölgesine yansıyan heceden istifade etmiş.
Zelzele yüzelzilü zilzâl
Yere geçti kudredin fi''l-hâl
Çek ellerini yaramızdan
Merhemin varsa başına çal
THY reklam vermiş yol kenarındaki panolara. "Non-stop İstanbul-Barselona" İstanbul''u anladık, Barselona''yı da haritadan bulabiliriz. Peki ya "non-stop" neyin nesi? Törkiş Eyırlens yetkilileri şu stop işini bir izah etse!.. (Karga)
- Ben karanlık piknik istemiyorum! diye ağlıyor ufaklık...
Deprem korkusuyla evlerine giremeyen ve dışarıda açık arazide yatıp kalkmaktan perişan olan bir çocuk. Oyuncaklarını özlemiş, yatağını özlemiş...
Dışarısı hem soğuk, hem karanlık çünkü.
Ayrıca her akşam piknik yapmak da pek makul gelmemiş ufaklığa.
Deprem dostluk bağlarını kuvvetlendirdi. Âfet bölgesinde şimdi insanlar birbirlerine karşı daha anlayışlı, daha sıcak.
Temel de bir vakittir uzak durduğu arkadaşı İdris ile arasında geçen eski tatsızlıkları unutmuş, onu akşam yemeğine davet etmiş. - Bu akşam bizim çadıra gel de sana bir çorba ikram edeyim.
Akşam olunca İdris daveti kabul ederek gelmiş ama bakmış ki çorba falan yok. Yine karpuz-peynir ve ekmek var sofrada.
- Hani çorba yapacaktın?
- Yapamadım.
- Neden?
- Bu hazır çorba paketinin üstünde "beş bardak su ile hafif ateşte karıştırın" yazıyor. Baktım ki elimizde sadece dört tane bardak var.
İdris kızmış bu duruma.
-Kardeşim, senin yaptığın da iş mi yani!.. Komşulardan birinden bir tane bardak isteyemedin mi?..