|
En büyük asker bizim asker!

Cuma gecesi, senelerdir askerlik kâbusuyla yaşayan iki nefer uğurladık peygamber ocağına. Zamane askerleri, dahili ve harici tehlikelerle uğraşmak yerine deprem ve yangın felaketleriyle boğuşuyor. Oysa dedem, İkinci Dünya Savaşı sırasında jandarma olarak görev yapmış. Anormal vergilerle halkın bunaltıldığı o dönemlerde jandarmanın adı geçince tüm ahali kaçacak delik ararmış. Babam 70 muhtırasının verildiği günlerde Ankara''da rahat bir askerlik yapmış. Bense hizmetimi, Bitlis''te PKK terörüyle mücadelenin en sıcak günlerinde yaptım.

Malum, Türkiye''nin "kendine has özel durumu" nedeniyle, bu ülkenin Silahlı Kuvvetleri sadece dış mihraklara karşı değil, aynı zamanda içeriden gelebilecek "bölücülük" ve "irtica" gibi tehlikelere karşı da teyakkuz halinde bulunmak durumunda. Cumhuriyetin bekçiliği kolay değil şüphesiz. Bu yüzden TSK''nin yeşil sermayeyi takibe alması, AB üyeliğine geçiş sürecini denetim altında tutmaya çalışması, uyuşturucu trafiğini kolaçan etmesi, zaman zaman siyasi mesajlar vermesi, neden bazılarımızı bu kadar endişelendirir anlamak mümkün değil.

Bugün ülke insanının vergileriyle oluşturulan Türkiye bütçesinin büyük bir kısmının savunma harcamaları adı altında Silahlı Kuvvetler adını verdiğimiz devasa yapılanmaya aktığını sorgulamak, işte bu yüzden imkansız ve anlamsız. Bu dev kurumun özellikle iç tehlikelere karşı oldukça iyi bir şekilde yapılandırıldığı su götürmez bir gerçek. İstihbaratından psikolojik savaş birimlerine kadar askeriyenin tüm birimleri, iç tehditler konusunda oldukça bilinçli. Bazı sivri fikirliler, Türk ordusunun profesyonel olmadığından hareketle, herhangi bir dış tehdit karşısında ciddi bir sıkıntı yaşanacağını savunsalar da, bu tavır "Türkiye gerçeğini" bilmemelerinden kaynaklanıyor.

Zira asker ocağı, aynı zamanda Türk maarif sisteminin eksikliklerini gidermek için de tasarlanmış. Ordu, gerçek bir Türkiye vatandaşı olmak için gereken, ancak sistemin tamamlayamadığı tüm donanımı her Türk evladının kafasına işlemek için kurulmuş bir okul aynı zamanda.

Batı''da askerlerle siviller arasındaki ilişki, oldukça keskin bir şekilde ayrılmış olduğundan ve sivillerin askeriye üzerinde çok bariz bir hakimiyetinin bulunduğundan, oralardaki üniversitelerde "askeri sosyoloji" gibi dersler okutulabiliyor; askerlik, ordu ve savunma bütçeleri üzerine ileri geri laflar üretilebiliyor. Sözgelimi, ordu mensuplarının kendi özel disiplinleri içinde yetişmeleri yüzünden toplumdan oldukça kopuk olduğu ve bu soyutlanmanın "üstün insan" ideasıyla yetiştirilen ordu mensuplarında sivil toplumu aşağılayıcı bir tavır oluşturduğu yönünde sosyolojik araştırmalar yapılabiliyor. Türkiye''de bu tip bir araştırmaya kalkışmak, vatan hainliğine bedel sayılır. Zira burada Türk ordusu, sivil toplumun dışında kalan bir varlık değil. Bilakis, "Türkiye şartlarına uygun" bir sivil toplumun tesisi için elinden geleni yapıyor Silahlı Kuvvetlerimiz. Zira rejimin toplum mühendisliği projesinin en etkin stratejileri onlarca üretiliyor.

İşte bu yüzden, başta popçular olmak üzere yeni nesil gençliğin neden askerliği bir kâbus olarak gördüğünü bir türlü anlayamıyoruz.

Batı ne derse desin, en büyük asker bizim asker.

24 yıl önce
En büyük asker bizim asker!
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’