|
Eylül ayı fırtınalı başladı

Önceki haftayı, beklentilerin hayli üzerinde gelen müspet verilere rağmen sıkıntılı geçiren küresel piyasalar Lehman Brothers''ın batışının yıldönümünün hatırlanacağı Eylül ayına oldukça karamsar girdiler.

Haftanın ilk şoku Çin''den geldi. Pazartesi günü piyasalar, Çin''in Shangai Borsası''nın % 7''ye yakın düşüşü ile uyandılar. Sadece Ağustos ayı içinde % 22 oranında değer kaybeden Çin borsalarının özellikle önceki hafta içindeki tedirginlik verici dalgalanmaları, zaten bir müddettir, yorumcuların Çin kaynaklı bir küresel büyüme islimine eskisine nispetle biraz daha eleştirel yaklaşmaya başlamalarına sebep olmuştu. Çin hükümetinin bankacılık kesimi kredi kanalları üzerinden tesis ettiği genişleme politikasının büyük ölçüde varlık ve emtia alımlarına gittiği, buna karşılık Çin''in ihracatçı kesimlerinde kriz sonrası yaşanan yıkımın yaralarının henüz sarılmadığı yorumları yapılıyor. Bu yorumların temelinde küresel talebin henüz normalleşmeye başlamadığı varsayımı yatıyor.

Öte yandan hafta içinde açıklanan veriler piyasalarda oluşan karamsarlığı tam anlamıyla desteklemiyordu. Yine de verilerdeki gelişme, piyasaların son beş aydır aslında aşırı bir iyimserliği satın aldığını ortaya koyacak nitelikteydi. Avro Bölgesi''nde işsizlik oranının Temmuz ayında % 9,5''a çıktığı, buna karşılık üretici fiyat endeksinin yıllık bazda % 8,5''luk bir gerilemeye işaret etmesi, Avrupa Birliği''nde deflasyonist sürecin devam ettiğinin en önemli habercisi gibi duruyordu. Keza birlik genelinde perakende satışların artışa geçemiyor olması da, bu anlamda sürecin yapışkanlığını ortaya koyması açısından önemli gözüküyor. Öte yandan ABD''de imalat sanayi üretim endeksinin, krizi müteakip yaşadığı düşüşün ardından sergilediği yükselişlerle, 18 ay önceki seviyesine geri döndüğünün ilan edilmesi de borsaların gerilemesini engelleyemedi.

Haftalık bazda bakıldığında, kimi gelişmekte olan ekonomilerin borsalarında kazançların olduğu gözükmekle birlikte bunlar içinde % 3''ü geçen pek yok. Öte yandan düşüş kaydeden hemen tüm diğer borsalarda da bu düşüşlerin haftalık bazda çok güçlü olmadığı görülüyor. Gelişmiş piyasalar arasında en ciddi düşüş, yarım asırlık iktidarın el değiştirdiği Japonya''da yaşanmış gözüküyor (Nikkei-225: % - 3,3). Öte yandan Japon yeni, geçen haftadan güçlenerek çıktı ve yen – dolar paritesi de böylece tarihi seviyelere geriledi. Karamsarlığın etkin olduğu haftada küresel borsalar arasında en çok gerileyenlerden biri de, Yunanistan ve Polonya''nın ardından İMKB''ydi. Son zamanlarda birçok borsadan daha çok kazandıran, düşüşlerde de çoğu zaman diğerlerine nispetle daha dirençli bir tavır sergileyen İMKB, Eylül''ün ilk haftasını % 5''in üzerindeki bir düşüşle kapattı.

Petrol ve sair enerji malları ve emtia fiyatlarının % 5 ile % 10 arasında gerilediği haftanın en dikkat çeken yatırım aracının altın olduğu gözüküyor. Çarşamba ve Perşembe günleri tesis ettiği ons başına toplam 36 dolarlık yükselişle 1.000 dolar sınırına gelen altın, borsaların yükseliş döneminde inişli, çıkışlı bir seyir izlemiş, ama bu kez 2008 sonuna doğru sergilediği gerilemeyi tekrarlamamıştı. Bu çerçevede, özellikle de borsalar aşağı yönlü bir trende girerse, tarihi zirveler yapabilecekmiş gibi gözüküyor. Bununla birlikte borsalardaki geri geliş sürecinin ani bir düşüş şeklinde oluşması da şimdilik pek mümkün gözükmüyor. Zira hâlihazırda piyasalara çok ucuz maliyetlerle sağlanmış olan likidite bulunuyor ve bu likiditenin varlığının devam etmesi, fiyatlar geriledikçe yeni alımları da beraberinde getirebilir.

Nitekim piyasalarda likiditenin devam edeceği, Cumartesi günü Hazine Bakanları ayağı tamamlanan G20 zirvesinden sızan bilgilerden de anlaşılıyor. Mali kesim üzerindeki denetimlerin ve hükümetlerin krizin derinleşmesini engellemek için ortaya koydukları politikaların sonuçlarının ele alındığı toplantılarda denetimin geliştirilmesi konusunda pek bir mesafe alınmışa benzemiyor. Siyasi irade, hâlâ suçlu arıyor olmakla uğraşıyor olduğundan olsa gerek, denetimle ilgili konularda banka yöneticilerinin maaşlarını eleştiriyor. Bankaların kazandıklarının daha büyük bir bölümünün sermaye olarak kullanılmasını ve böylece sermaye yeterliliği açısından daha geniş bir tampon bölgenin oluşmasını da değerlendiren G20 Hazine Bakanları, böylece bankacılık kesimini hızlı büyüme konusunda dizginlemeyi amaçlıyor. Ancak böyle bir teklifin kabulü halinde, bankacılık kârlarının orta ve uzun vadede azalacağı ve bunun da banka hisselerinin değerlemelerini etkileyeceği, bankaların tam da sermaye arayışı olduğu bu dönemde bu sebeple yeni sermaye çekmekte zorlanabilecekleri göz önünde tutulmalı.

G20''nin konuştuğu bir başka konu da parasal ve mali gevşemenin ne zaman tersine çevrilebileceği hususuydu. Bu çerçevede oluşan hava, etkin bir çıkış stratejisine ihtiyaç olduğu, bu stratejinin küresel çapta tasarlanması gerektiği, ancak böyle bir stratejiyi uygulamak için henüz zamanın erken olduğu şeklinde oldu. Bu sonuç, piyasalarda gevşek likidite koşullarının devamı olarak algılanıyor.

15 yıl önce
Eylül ayı fırtınalı başladı
Yeşil Pop, başörtüsü için birşeyler yap!
2014 yılında memurlara yapılacak doğum, ölüm, aile ve çocuk yardımı tutarları
Bu korkunç filmi nerde çektiniz?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek