|
"Winter is coming"

Salı günü Musul"dan gelen haberlerle Türkiye"de ve dünyada gündemin birinci sırasına Irak, ziyadesiyle de IŞİD (Irak ve Şam İslam Devleti) oturdu.

Herkesin kendi cephesinden yorumladığı, hızla analize yöneldiği Musul"da yaşanan gelişmelerle ilgili büyük çoğunluğun hemfikir olduğu tek bir şey var, o da IŞİD"in "gerçek kötüler"den olduğu. Her kesim de kendini "iyiler" olarak varsaydığı için, IŞİD"i diğer tarafın uzantısı olarak görüyor ve teorilerini buna göre şekillendiriyor. Kimine göre IŞİD"in arkasında Türkiye var, kimine göre İran. Üstelik bu yorumlar sadece sosyal medyada kendince yorum yapan bireylerden değil, Orta Doğu konusunda uzman olarak bilinen isimlerden de geliyor.

Kim olursanız olun, gerçeğe en yakın fikri sunma gibi bir gayretiniz varsa, teori ya da komplo teorisi üretmeden önce tüm verileri objektif bir şekilde değerlendirmeniz, IŞİD"i duygulardan ve tarafgirlikten arınıp nesnel olarak anlamanız, tezinizi ondan sonra şekillendirmeniz gerekiyor.

1,5 yıl önce Irak El Kaidesi, bir diğer adıyla Irak İslam Devleti (IİD), Suriye"ye girip IŞİD"in kurulduğunu iddia ettiğinde bir kısım, onların Baas rejimine karşı verdikleri savaşta muhaliflere desteğe geldiğini düşündü. Muhaliflerin içinden bir kesim agresif tavırlarına bakarak şüphe duysa da, her türlü yardıma açık, savaşmayı ve savaşın dalaverelerini bilmeyen diğer kesim onları memnuniyetle karşılamıştı. Rakka bölgesini ele geçirdikten sonra IŞİD"in silahlarını muhaliflerden yana çevirmesiyle ne kadar büyük bir hata yapıldığı anlaşıldı. O günden sonra Esad ve IŞİD veya İran ve IŞİD arasındaki bağlantılar sorgulanmaya başlandı.

Öteki tarafta ise, Suriye"deki çatışmalarda Esad"ın karşısındaki tüm muhalifleri aynı sepete koymayı normal bulan anlayış, öznesi Özgür Suriye Ordusu, Nusra veya IŞİD olan her cümlede bu grupların adını birbirinin yerine kullanmayı normal buldu. Kimi bunu Beşar Esad"ın açtığı yolda yürüyerek kasıtlı yaptı, kimi onlara uydu. Suriye"deki tüm muhalefeti radikal göstermek için uygun bir davranıştı bu, başarılı da oldu. Bu sayede, örneğin Türkiye"nin Suriyeli muhaliflere yaptığı yardım da kamuoyuna IŞİD gibi bir yapıya yapılan yardımmış gibi gösterilebildi.

Suriye"de baştan aşağı yanlış inşa edilen IŞİD algısı, bugün, olduğu gibi alınmış ve Irak"a taşınmış gibi görülüyor. Oysa bu grup Suriye"de sıfırdan ortaya çıkıp Irak"a gelmedi. Aksine Irak, IŞİD"in 11 yıl önce "Cemaat el Tevhid vel Cihad" adıyla doğduğu yer, buradaki savaşçılarının çoğu yabancı değil yerel, dolayısıyla filmi çok önceye sarmak gerekiyor.

Bugünkü IŞİD"in isminin sonundaki "Devlet" ifadesinin realiteden uzak değerlendirilmesi aslında yapılan temel hata... Devlet IŞİD"in yegâne amacı. Esasen yapılanmanın adı Irak İslam Devleti"ne dönüştürüldüğünden beri bu amacını her fırsatta ortaya koymuş bir yapı karşımızdaki. Bir başka hata IŞİD"in, akılsız ve stratejisiz bir çete, bir başka ülkenin veya yapının güdümünde ve emriyle hareket eden bir uzantı olduğunun varsayılması. Oysa geçtiğimiz aylarda, El Kaide lideri Eymen el Zahiri"ye dahi "Gel sen bana biat et" diyerek kafa tutmuş bir oluşum IŞİD.

Gerçek şu ki, IŞİD kurmak istediği devlet amacına ulaşmak için, tıpkı mevcut devletler gibi geçici işbirlikleri ve ittifaklar yapıyor. Bunu yaparken de yine mevcut devletler gibi, tamamen çıkarları, menfaatleri doğrultusunda hareket ediyor. Örneğin Suriye"de Rakka"yı ele geçirene kadar muhaliflerle, Halep"i ele geçirmek için Esad"la ittifak etmesi tamamen bu bilinçli stratejisinden ve başarılı aldatma (takiyye de diyebiliriz) taktiklerinden ileri geliyor. Yani Esad"la işbirliğine veya geçtiğimiz yıl Ebu Gureyb ve Taci hapishanelerinden beş yüzden fazla tutukluyu yarım saat kadar kısa bir sürede kaçırıp saflarına katmasındaki güvenlik zafiyetine bakarak bugün Maliki"ye çalıştıklarını söylemek çok zor ancak imkânsız değil. Ama Bağdat"ın Şii-Sünni çatışmasını körükleyen mezhepçi politikası nedeniyle Sünni aşiretlerin IŞİD"e düşman gözüyle bakmadıkları da bir gerçek.

Aslında tüm dünya basınında, Game of Thrones dizisindeki "White Walkers" (Ak Yürüyenler) gibi resmedilseler de o denli güçlü değiller. Güçlerini bölgedeki grupların birbirine düşmanlığından, medyanın sağladığı korkutuculuktan (bir yandan popülerlik de sağlıyor bu) ve bu iki kozu başarılı bir biçimde kullanmaktan alıyorlar. Harita üzerinde kaplamaya başladıkları alan Felluce ve Musul"dan Deyrezzur, Rakka ve Halep"e doğru uzanmaya başladığına göre bu oldukça başarılı bir strateji aslında... Musul"u beş gün sonunda kaçarak terk eden Irak Ordusu"nun durumu, Kürt petrolünün Türkiye üzerinden satışından Bağdat"ın memnun olmaması gibi faktörler, Maliki yönetiminin bu işte bir parmağı varmış izlenimini verse de, bana gelinen nokta beceriksizlik, zayıflık, geçmiş ittifak ve göz yummaların sonucu kaçınılmaz bir sonucuymuş gibi geliyor. Ha keza bir devlet gibi hareket etmeye çalıştıklarını unutmayıp enerji ve su kaynaklarının onlar için de kritik önemde olduğunu unutmamalı. Ancak şu anda IŞİD"in yanında Saddam bayrağı sallayan bazı Sünni gruplar da unutmamalı ki, IŞİD"in bugün Maliki"ye karşı olması yarın kendilerine karşı olmayacağı anlamına gelmiyor. Aynı Suriye"de olduğu gibi...

10 yıl önce
"Winter is coming"
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler