|
Ses ayarımız bozulmuş

Sessizlik dinlendirir insanı, gürültü ise yorar. Bir de yaş ilerledi ise, daha fazla rahatsız eder yüksek ses ve gürültü insanı. Büyüklerimiz “başım kaldırmıyor” ya da “başım ağrıyor” diyerek ifade ederler yüksek sese olan duyarlılıklarını. Bir yaşlanma alameti olarak görülür bu tepki ama gürültü insan sağlığını tehdit eden bir şeydir aslında. Zihnen yorulduğumuzda uzaklaşmak isteriz çevremizden, çevremizdekilerden. Sessizlikle buluşup rahatlatırız kendimizi. “Kafa dinlemek” diye bir tabir vardır. Diğer taraftan ses vardır huzur verir, rahatlatır insani. Ses vardır sıkıntıya sokar insani. Su sesinin dinlendirici özelliği ya da müzikteki ritimlerin ruha verdiği dinginlik yıllardır kullanılmıştır psikolojik sorunların tedavisinde.



Doğal olmayan her sesin kaynağı insanoğludur. Ve artık birçok kirlilikle uğraştığımız gibi gürültü kirliliği ile de uğraşmamız gerekiyor. Teknolojinin sunduğu yasam, beraberinde motor seslerinden, yüksek sesle dinlenen müziğe kadar her alanda büyük bir gürültü kirliliği de oluşturdu çevremizde.



Makro düzeyde ses kirliliğini bir yana bırakalım, mikro düzeyde çevremizde de gürültü ile yaşamaya zorlanıyoruz. Bahsettiğim şey dışarıdan gelen korna sesi ya da yan inşaattaki matkap sesi falan değil. Bizlerin konuşurken çıkardığımız sesler. Ayarsız, kontrolsüz ve karsımızdakisine sanki duymuyor muamelesi yapan bizlerin sesi.



Kapalı mekânlarda konuşma adabı konusu, özellikle cep telefonlarının hayatımıza girmesiyle daha fazla sorun olmaya başladı. Son dönemlerde moda olan cep telefonunu kulağımızdan uzak tutma adına kulaklık kullanılması ile ses düzeyini ayarlayamama durumu giderek arttı. Kişi kendi sesinin kontrolünü rahatlıkla yapabilir. Sesimizi ayarlayabilmek bize verilen en değerli özelliklerden biridir. İstediğimiz zaman sesimizin düzeyini adeta bir düğme varmışçasına alçaltıp yükseltebiliyoruz. Burada önemli olan sesimizin çevremizdekilere verdiği rahatsızlığı anlama bilincinde olmamızdır. İşyeri, toplu taşım araçları, kafe ve restoranlar gibi başkalarının da olduğu bir ortamda sesimizi kontrol etmek daha önem kazanıyor. Çünkü başkalarınızı sesimizle fazlaca rahatsız edebiliyoruz. Maalesef böyle bir bilinç yok bazılarımızda. Eğitim düzeyi de belirlemiyor bu rahatsız edici davranışın azalıp artmasını.



Kimseye toplu ortamlarda konuşma diyemeyiz elbette. Konuşalım, ancak karşımızdakinin ya da telefonun diğer ucundaki kişinin duyabileceği kadar mümkün olduğu kadar alçak sesle. Yani günlük yaşamımızdaki tüm detayları, yediğimiz içtiğimizi, tartışma ve sorunlarımızı, cümle âleme yayın yaparcasına duyurmamıza gerek yok. Bazen sohbetin içine atlamak geliyor insanın içinden, hani madem bu kadar ulu orta konuşuluyor ve herkes en ince detayına kadar öğreniyor her şeyi diye. Bu duyarsızlık bir anlamda mahremiyete de saygı göstermemek demek aslında, öncelikle kendi mahremiyetimize.



Sesi kullanma becerisi daha küçük yaşlarda kazanılır. Bu nedenle nerede, hangi volümde konuşacağı, topluluk içinde ses ayarının önemi ve sesimizin başkalarını rahatsız edebileceği, birlikte yaşamanın diğer kuralları gibi çok erken yaşlarda öğretilmeli çocuklarımıza. Yoksa sonradan bu becerinin edinilmesi sorun haline gelebiliyor.


#Sessizlik
#Dinlenmek
#Gürültü kirliliği
7 yıl önce
Ses ayarımız bozulmuş
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak