|
Cami avlusunda top oynamak

Mescit ile çocuk ilişkisi Medine’de Peygamber Mescidinin ilk temellerinin atılmasıyla başlar aslında. Peygamber Efendimiz, hicret yolculuğu sonucu Medine’ye ulaştığında devesinin çöktüğü yerde bir mescit yapmaya karar verir. İlginç olan ise bu arazinin Ensar’dan Muâz bin Afrâ’nın himâyesinde olan Sehl ve Süheyl ismindeki iki yetim kardeşe ait olmasıdır. Allah Resulü, arsayı kendisine hibe etmek isteyen çocukların ve hamisinin bu teklifini kabul etmez ve onlara ödemede bulunur. Böylece İslam medeniyetinin kalbi olan Peygamber Mescidi iki küçük çocuğun sahibi olduğu bir arsaya inşa edilir.

Bu sembolik anlamın dışında, Peygamber Efendimizin çocuklara karşı olan sevgisi ve anlayış dolu tutumu ile Mescidi Nebevinin kapıları çocuklara sonuna kadar açıldı ve çocuklar mescidin en değerli cemaati arasında yerlerini aldılar. Çocuk her zaman çocuktu. O zamanın çocuk sahabeleri de kerpiç duvarla örülmüş mescitte güldüler, ağladılar, şakalaştılar, koşuşturdular. Hatta bir rivayete göre küçük bir çocuk olan İbn Abbas ve yanındaki arkadaşı gibi, bir eşeğin üstünde gelip, açık alanda namaz kıldıran Efendimizin önünden geçip, sonra da eşeği otlasın diye onu safların arasına dolaştırabildiler. Efendimiz ve sahabelerinin hiç biri olanlara müdahale etmedi, kızmadı ve azarlamadı.

Mescidi yaşamın içinde bir mekân kılmayı amaçlayan bu anlayış, aslında çocukları mescitte tutarak hayatı anlamalarına, olayları yorumlamalarına ve olup bitenleri değerlendirme yetisi kazanmalarına büyük katkı sağlamayı amaçlıyordu. Yüksek duvarlarla örülmüş, kapılarına kilit vurulup namaz vakitleri açılan değil, yaşayan ve yaşatan mekânlardı mescitler.

Mescidin kapısından sendeleyerek giren torunları Hasan ve Hüseyin’i hutbesini yarım bırakarak karşılayan ve kucağına alıp hutbesine devam eden ya da mescitte torunları omuzunda iken namaz kılan bir Peygamberin ümmeti olduğumuzu unutuyoruz. Camide gürültü yapıyorlar, gülüşüyorlar, koşuşturuyorlar, kısa pantolon giydiler, oyun oynuyorlar diyerek çocukları mescitten kovmak, mescit ile çocukların arasına mesafe koymak demektir ve Efendimizin yaklaşımına asla uygun değildir.

Geçen günlerde bir cami avlusunda büyücek bir tabela ilişti gözüme. Bu minik avluda mahallenin çocukları anlaşılan başka bir uygun mekân bulamadıklarından top oynuyorlardı ki rahatsız olan birileri hemen bir tabela asmışlar, “cami avlusunda top oynamak yasaktır” diye. Cami görevlileri ya da cemaati bu çocuklara bir selamla, güzel bir söz ile yaklaşıp model olacakları yerde, keskin bir sınır koymuşlar çocuklar ile cami arasına. Hâlbuki evinde namaz kılınmayan bir çocuk belki merak eder de namaz nasıl bir şeymiş diye girer bir gün camiye. Ya da sizin güler yüzünüz çeker onu namaza. Efendimizin eğitim metodu emir, yasak ve ceza üzerine değil, nasihat ve örneklik üzerine kuruluydu. Tam da çocukların kolay kabulleneceği bir yaklaşım bu. Çünkü çocuklar, duyduğundan ve okuduğundan çok, gördüğünü benimser ve ancak sevdiklerini model alırlar. Her türlü ahlaki yozlaşmaya fazlasıyla şahit olan ve tehdit altındaki günümüz çocuklarına İbadet eden büyüklerini görmelerini sağlayarak maneviyat aşısı yapmak ve değerlerimizi öğretmek için, camiler birer fırsat olsun. Bırakın çocuklarımız camide gülüşsün, oynasın, keyif alsın, koşuştursun. Camiyi huzur yeri olarak görsün ve tanısın.

Diyanet işleri başkanımız Mehmet Görmez hocamızın şu sözleri her şeyi özetliyor bizlere. "Camide cemaatle namaz kılarken arka saflarda gülüşen çocuk sesleri yoksa gelecek nesiller adına korkun. Bundan dolayıdır ki hiçbir mümin, hiçbir çocuğun gönlünde ve muhayyilesinde, cami ile ilgili kötü anı oluşturabilecek bir söz ve davranış içerisinde olmasın."

#Mescit
#Medine
#Diyanet
#Mehmet Görmez
7 yıl önce
Cami avlusunda top oynamak
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’