|
Uyanan Afrika!

“Yirminci asrın ikinci yarısında bile milyonlarca insanın kan ve ateş içinde yaşatıldığı acı bir hakikattir… Hatta bu insanlar özgürlüklerinden ve haklarından da mahrumdurlar. Ama umut tükenmiş değil. Güney-Batı Afrika’da çoğunluğu Müslüman olan Gana devleti kurulmuştur. Burası “Altın Sahilleri” bölgesinde yer alır. Yeni başkent ise Akra’dır. Ne güzel ki buradan peşi sıra iyi haberler gelmektedir.

Uzun yıllar İngilizlerin kolonisi olarak sömürülen bu insanlar, mücadelelerinin ilk kısmını başarı ile bitirmiştir. Şimdi de İngiliz Milletler Camiası içinde hür ve bağımsız olarak yaşama hakkını kazandılar. Mücadelenin ikinci safhası olan siyasi bağımsızlığın ekonomik ve hukuki açıdan teminat altına alınma süreci de tamamlandı. 6 Mart 1957’de vuku bulan bu olay, Birleşmiş Milletlerin 81’inci üyesi olarak tarihe geçti.

Gana devletinin idealist Başvekili Kwame Nkrumah; Amerika Birleşik Devletleri ve Antiller de dâhil olmak üzere bütün dünya siyahilerini kabule hazır olduklarını iletti. Ayrıca buranın ıstırap içindeki siyahi ırk için bir kurtuluş limanı olacağını belirtti. Bu yeni devlet yani Gana uyanan Afrika’yı göstermesi açısından oldukça olumlu bir örnektir.”

Fethi Gemuhluoğlu’nun Akra’da başlayan bağımsızlık dalgası üzerine yazdığı bu sözleri Kwame Nkrumah’ı oldukça güzel özetler.

Peki, Kwame Nkrumah kimdir? Kendisi İngiliz sömürgesi olarak bilinen Altın Sahili’nde dünyaya gelir. Genç yaşta kendisini Afrikalıların bağımsızlıklarını kazanmaya adadı; hatta bu konuda dikkatleri üzerine çekmesi yine bu ilgi sayesinde olur: Trinidadlı Pan-Afrikanist C.L.R James’in çocukluk ve dava arkadaşı George Padmore’a yazdığı mektupta: “Sana bir genç adam yolladım, çok parlak değil ama Avrupalıları Afrika’dan atmak istediğinden bahsediyor. Emperyalizm ve Lenin’den büyük bir ilgiyle söz ediyor ama bazen oldukça boş konuşuyor.” der.

Bunun üzerine Padmore, James’in tavsiye ve uyarılarını dikkate alarak, Nkrumah’ı Beşinci Büyük Pan-Afrikan Kongresinin düzenleyicileri arasına alır. Aynı zamanda ona emperyalizm, kolonyalizm, pan-Afrikanizm ve sömürgecilik gibi konularda yoğun bir eğitim verir. Böylece Manchester’da gerçekleşen kongre; ikilinin düşünceleri doğrultusunda en etkili Pan-Afrika Kongresi olmayı başarır.

Nkrumah sonrasında pek çok Pan-Afrikanistle ilişki kurar ve birlikte sömürge karşıtı hareketlere girişebileceğine dair tartışmalar yaparlar. İki yıl sonra da sömürge karşıtı faaliyetler yapan Birleşik Altın Kıyısı Kongresinin genel sekreteri olur.

1948’de sömürge karşıtı isyan hareketlerini başlatır. Ateşli konuşmalar yaptıkça da etrafından on binlerce insanı toplanır. Kısa bir süre sonra toplumun bütün kesimlerini bir araya getiren bir parti kurar. Ulusal Halk Partisi; boykot ve grevlerin de içerdiği sivil itaatsizlik hareketleriyle İngilizleri zor durumda bırakır. Bu nedenle üç yıl hapis cezası alır. Hapisteyken İngilizlerin 1951’de yaptığı seçimde partisi 38 sandalyenin 34’ünü alır. Böylece İngiliz kolonisi Altın Sahili’nin Başbakanı olur.

1953’te ülkesinin bağımsızlığını teklif eder. Dört yıl gibi bir sürede ülkenin bağımsızlığını ilan eder ve büyük bir kurtarıcı olarak görülür. Ancak böyle bir durumda işinin daha da zor olduğunun farkındadır. Zira şöyle düşünür: “Bütün Afrika bağımsızlığına kavuşmadıkça bizim bağımsızlığımızın hiçbir değeri olmayacaktır.”

Sözlerine şunu da ilave eder: “Afrika’da Afrikalı yabancı olmamalıdır. Afrika’da herkes Afrikalıdır. Yıkılacak ve ezilecek düşman duvarı Afrikalı değildir, emperyalizmin ortaya çıkardığı Afrika’yı ufak devletlere bölme anlayışı suni sınırlardır.’’

1960’lara gelindiğinde Afrikalı pek çok devlet, bağımsızlığını kazanır. Nkrumah’ın bu konuda da düşünceleri vardır: “Kolonyalizm ve yeni kolonyalizmle mücadele edebilmek ve sosyo-ekonomik ve siyasi manipülasyonlardan kurtulmak ve ülkelerin bağımsızlığını teminat altına almak için kıta çapında bir hükümete ihtiyacımız var. Birleşik Afrika Devleti’ni kurmalıyız.”

Nkrumah’ın Birleşik Afrika Devleti için çıktığı yol maalesef nihayetlenmez. Afrikalılar; Afrika Birliği Teşkilatıyla yetinmek zorunda kalır. Elbette idealist başkan bu hayalin gerçekleşmesinin çok zor olduğunun farkındadır. Çünkü hem liderlerin kişisel farklıkları hem ulusal çıkar farklılıkları hem de dış güçlerin etkin müdahalesi bunu neredeyse imkânsız kılar.

Mesela Nkrumah devlet başkanı olduktan sonra ordunun modernizasyonunu sağlayarak hem ülkesinin korunmasını sağlar hem de Pan-Afrikan ideallerine ulaşmak isteyen ülkelere yardım eder. Ancak bu durum kısa bir süre sonra engellere takılır. İki sene sonra yani Şubat 1966’da, ABD ve İngiltere destekli askeri darbeyle Nkrumah hükümeti de devrilir ve yine hayaller yarım kalır.

Nkrumah; yurt dışındayken bu darbe gerçekleştiği için ülkesine dönemez. Zira artık dönecek bir ülkesi de yoktur. Gine Başbakanı Ahmet Sekou Toure’nin davetiyle hayatının son günlerini yaşamak için Konakri’ye gider. Burada akademik çalışmalar yapar. 1971’e gelindiğinde cilt kanseri tedavisi için gittiği Bükreş’te vefat eder. Bedeni önce köyüne ardından da Başkent Akra’ya getirilerek anıt-mezara defnedilir.

İdealist lider Nkrumah; yokluk içindeki Afrika için Pan-Afrikan hayalleri oluşturabilecek kadar büyük işler yapar. Geri kalan yarım kalan ümitler, biraz da mücadele ruhu olur.

#Afrika
6 yıl önce
Uyanan Afrika!
“Danışıklı dövüş” yahut “savaş tiyatrosu”
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak