|
HDP, 2011"de "erken doğum" 2013"te "ölü doğum"dur

Dün Ankara"da Halkların Demokrasi Partisi (HDP) Kongresi olağanüstü toplandı. Kongrede Ertuğrul Kürkçü ve Sebahat Tuncel HDP"nin Eşbaşkanları seçildiler.

HDP, Abdullah Öcalan"ın yıllardır istediği "Çatı Partisi"nin gerçeğe dönüşmüş hali. Bu hali ile toplumsal taleplerin ortaya çıkardığı bir siyasal hareket değil. Bu belki partinin yeni dönemdeki en büyük zaafı. Öcalan bunun daha önce gerçekleşmesini istemiş ama girişim başarılı olmamıştı.

Öcalan"ın bu isteği 12 Haziran 2011 seçimlerinde ilk sonucunu verdi. 12 Haziran 2011"deki seçimlere "Emek-Demokrasi ve Özgürlük Bloku" olarak katılan girişim, bugün HDP olarak karşımıza çıktı. Girişim, önce Halkların Demokrasi Kongresi"ne (HDK) sonra da partiye dönüştü.

2014 yerel seçimlerine Öcalan"ın "HDP ile katılın" çağrısı BDP-PKK bloku tarafından kabul görmeyince bulunan formül, Doğu"da BDP, Batı"da HDP olarak girmesi benimsendi. 2015"te yapılacak genel seçimlere BDP"nin değil; HDP"nin katılacağı açıklandı. Bunun BDP içinde rahatsızlık yarattığı ise bilinen bir gerçek.

TAVANDAN TABANA SİYASET OLMAZ

Şimdi herkesin cevabını aradığı soru; HDP"nin başarılı olup, olmayacağı.

26 Temmuz 2011"de "Çatı partisinde kim siyaset yapacak?" başlıklı yazımda (http://yenisafak.com.tr/yazarlar/MuratAksoy/cati-partisinde-kim-siyaset-yapacak/28352) şunları yazmışım: "... iki temel nedenden dolayı yok. İlk neden; Çatı Partisi"nin ana gövdesini "kimlik siyaseti" yapan Kürt siyasetinin oluşturmasıdır. Farklı siyasal parti, kurum, aydın ve yazarların bir arada geldiği yeni oluşumlarda siyasal gücün "makro siyaset" yerine "mikro siyaset" yaptığı ortamda esas belirleyici olan sürekli mikro siyaset olacaktır. Bu bir anlamda "ölü doğum"dur.

Bu varsayımı güçlendiren ikinci neden ise bu girişimi, partiyi talep edenin kimliğidir. Bu talep "siyaset yapanlardan" değil, bizatihi Öcalan"dan gelmiştir. Yani çatı partisi siyaset yapanların eksikliğini hissettikleri bir girişim değil; tersine "siyasal önder"liğin isteği ile hayata geçirilmeye çalışılmaktadır. Elbette Öcalan"ın böyle bir çağrı yapma, talepte bulunma hakkı vardır. Burada sorun şudur ki, başlayan girişimde siyaseti belirleyecek olan bir kez daha kurucular değil; kurduran olacaktır."

2011"den 2013"e değişen nedir?

İki şey. İlki çözüm süreci, ikincisi de Gezi sürecidir. Çözüm sürecinin başarılı olması Kürt siyasal hareketinin önüne bir tercih çıkarıyor. Ya kimlik siyaseti yapan ve bölgede etkili bir parti olarak devam etmek ya da Batı"ya açılarak Türkiye partisi olacak biçimde kitleselleşmek.

HDP, ikinci tercihin hayata geçmesi demek. Ama ne yazık ki, koşullar HDP"nin kitlesel parti olmasına uygun değil. Burada iki temel sebep var. Birincisi, çözüm sürecinin hedeflenen kadar başarılı olmaması. İkincisi HDP"nin kurucu gövdesinin Kürt siyasi hareketi olması.

Batı"da BDP ve Kürt siyasi hareketine destek veren söylem düzeyindeki karşılığı, seçmen nezdindeki karşılığından daha fazla olan sol/sosyalist parti ve kişilerin HDP"yi desteklemesi bu gerçeği değiştirmez. Çünkü bu gruplar son tahlilde belirleyen değil belirlenen aktörler.

PRAGMATİK SİYASETİN ÇÖKÜŞÜ

İkinci fark, Gezi sürecidir. HDP kongresine söylem düzeyinde damga vuran "Gezi" eksenli slogan ve söylemler kongre salonunda fazlasıyla sakil bir görüntü verdi.

Gezi sürecine pragmatizm kokan "sürece zarar gelmesin" söylemi ile mesafe alanların o salonda attıkları sloganlar her şeyden önce ilkesel tavırdan uzak olduğu için sorunludur, samimi değildir. Sırrı Süreyya Önder ilkeli bir siyasal duruş ile Gezi"de öne çıkmış ama bunun bedeli parti içinde de dışarda da kendisine kesilmiştir. BDP ve Kürt siyaseti Gezi sürecinde risk almamış ve kaybetmiştir.

Sol/sosyalist parti ve kişilerin kendi hikayelerini bir başka kimliğin mağduriyeti üzerinden gerçekleştirme, onların parçası olma arzuları anlaşılabilir. Ama bu tek başına bu hareketi başarılı kılmaz. Tersine Demokratik Toplum Kongresi (DTK) bölgedeki Kürtleri nasıl homojenize ettiyse, HDP"nin de sol/sosyalist Türkleri homojenize etme riski yüksektir.

Sonuç olarak, HDP"nin kitleselleşerek Türkiye partisi olmasının birden fazla koşulu yerine getirmesi gerekiyor.

Başta BDP olmak üzere Öcalan ve Kandil"e siyaseten mesafe almak,

Hem söylem ve varlık düzeyinde ana kurucunun Kürt siyasi hareketi değil; Türkiyelilerin olması.

Görünen tablo bu ikisinin de şu ana kadar gerçekleşmediğidir. Gelecekte olur mu, bilmiyoruz.

twitter.com/murataksoy
il y a 10 ans
HDP, 2011"de "erken doğum" 2013"te "ölü doğum"dur
Merhaba Endülüs!
Toplu sözleşme ve açı gerçekler
Türkiye"nin dostları ve düşmanları
Gazze’yi unutmayın!
Bir genç adam arıyor gözümüz