|
Zor zamanlarda demokratlık

Türkiye''nin demokratikleşme tarihi kesintilerle olsa da devam ediyor. Demokratikleşmenin bitmeyecek bir serüven olduğunu düşünürsek; bu süreç her daim devam edecek. Türkiye için demokratikleşmede ilk hedefi asgari evrensel standartları yakalamak. Bu standartlar yakalandıktan sonraki demokratikleşme serüveni, değişen toplumsal taleplerin siyasal karar süreçleriyle kesişmesi ile devam edecek.

Kabul edelim ki, Türkiye henüz asgari evrensel demokratik standartları yakalamış bir ülke değil ama o yolda. Türkiye''nin bugün yakaladığı standartları 10-15 yıl öncesi ile karşılaştırdığımızda farkın büyük olduğunu elbette görüyoruz. Ama bu kıyaslama ile ortaya çıkan, bugünün standardının yeterli olduğunu değil; geçmişin daha kötü olduğunu gösterir.

Son on yılda AK Parti ile birlikte Türkiye asgari demokratik standartları yakalama konusunda pek çok ileri adım attı. En başta askeri vesayetin geriletilmesi, yargı vesayetinin dönüşüm sürecine girmesi, Türkiye''nin kronik sorunlarının kamusal alanda tartışılmaya başlaması, bazılarının çözülmesi, siyasetin toplumsallaşması bunlardan sadece birkaçı.

Ancak demokratikleşmenin olmazsa olmaz bunu içselleştirmiş bir zinhiyet. Zihniyet değişmeden yaşanan demokratikleşme süreci, propaganda düzleminde kalan adımlar olarak kayda geçer. Bunun için demokratikleşmeyi içselleştiren bir zihinsel dönüşüm esas gündem olmalı.

DEĞİŞİMDE AYDINLARIN ROLÜ

Türkiye''nin demokratikleşme serüvenin siyasi aktörleri kadar önemli bir aktörü de her dönem ''devlet''e ve ''kendi sınıfı''na mesafe alan aydınlar, entelektüeller oldu. En az siyasiler kadar bedel ödediler.

Sayıları her dönem belki çok fazla olmayabilir ama varlıkları önemli olmuştur.

Aynı şekilde gerek 28 Şubat sürecinde gerekse son on yıllık AK Parti döneminde yine böyle insanlar var oldular. 28 Şubat''ta askeri rejimin mağduru olanların büyük bir kısmı AK Parti''nin demokratikleşme adımlarına destek verdi. Bunlar sadece ifade edildiği gibi laik kesimden olmadılar. AK Partili olmayıp demokratikleşmeye destek veren pek çok muhafazakâr aydın da oldu.

Son dönemde bu aydınlardan özellikle laik kesimden olanlar –liberal diye anılıyorlar- çokça tartışılıyor. Bu kesimden bazı isimler AK Parti''ye yönelik eleştirileri nedeniyle bir ''ötekileştirme'' ile karşı karşıyalar. Bu üzücü. Çünkü yakın döneme kadar aynı metnin altına imza atan, aynı masaların arkasında konuşma yapanlar bugün birbirilerini sert bir dille eleştiriyor.

Burada kritik nokta bu eleştirilerin AK Parti''ye yönelik ''siyasal karşıtlık'' üzerinden mi yoksa ''siyasal eleştiri'' üzerinden mi yapıldığıdır. Bu isimleri eleştirirken başvurmamız gereken temel terazi bu olmalıdır.

Eğer eleştiri ''karşıtlık'' üzerinden yapılıyorsa yaşanan yol ayrımı anlaşılabilir. Ama eleştiriler siyasal ise o zaman onlara yönelik yapılan haksız bir ötekileştirme olur. Bu da tehlikelidir.

Her bireyin olduğu gibi aydın ve entelektüellerin de siyasal tercihleri olabilir. Bunu ifade de edebilir. Ancak siyasal tercihler, koşullara ve imkanlara bağlı olarak ''eleştirel'' bakışı yok edip, salt desteğe dönüyorsa tehlike buradadır. Çünkü aydını ve entelektüeli anlamlı kılan, her türlü iktidar gücüne karşı eleştirel olma mesafesini korumasıdır.

HER ELEŞTİRİ KARŞITLIK MI?

Siyaset içermeyen bir AK Parti karşıtlığı ne kadar kötü ise AK Parti''ye yönelik siyasal eleştirel bakışları da AK Parti karşıtlığı sınıfına koyarak ötekileştirmek o kadar kötüdür. Çünkü bu noktada tartışma fikir değil; kişiler üzerinden olur ki, bu tehlikelidir.

AK Parti sonuçta bir siyasal parti. Türkiye''nin demokratikleşme sürecinde önemli adımlar atmış olsa da siyaseten eksikleri yok değil. Bu eksikliklere eleştirel olarak dikkat çekmek asla karşıtlık değil tam tersine bir sorumluluktur. Bu eleştirilerde ''karşıtlık'' arayarak kişilik katline gitmek en çok AK Parti''ye zarar verir.

Türkiye değişiyor. Bu değişim aydın ve entelektüelleri de içine alıyor. Bu değişimde zihni yaşlı olanlara, Eski Türkiye''de kalanlara yer olmayacak bu doğru. Ama dışı genç, zihni yaşlı olanların da ömürleri sadece geçiş dönemi ile sınırlı kalacak. Zor dönem yaşamadan demokratlık oyunu güzel olabilir belki ama kalıcı olmaz.

Son olarak şunu ifade edelim; AK Parti''yi ve Başbakan Erdoğan''ı savunanlar temelde demokrasiyi ve demokratikleşmeyi savunduklarını unuturlarsa hata ederler. Yok amaç salt Başbakan Erdoğan''ı savunmaksa, vazgeçsinler. Çünkü Başbakan Erdoğan kendisini herkesten daha iyi savunur. Hem sözleriyle hem de politikalarıyla...

twitter.com/murataksoy
10 yıl önce
Zor zamanlarda demokratlık
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti