|
ABD artık süpergüç değil askeri obez

Çocukluğumda şöyle bir Superman macerası okumuştum:

Sıradan bir insan, olağanüstü bir olayın tetiklemesiyle genetik değişime uğruyor ve dokunduğu insanların gücünü emerek kendine güç devşiriyor. Gücünü emip tükettiği insanların cansız bedenleri yere yığılıyor.

Doğal olarak, adamı durdurmak için Superman devreye giriyor. Fakat, Superman adama her temas edişinde gücü adama geçiyor ve bu tuhaf adama attığı yumruklar, tekmeler adamın daha da güçlenmesinden başka bir işe yaramıyor. Böylece kavga boyunca güç dengesi her seferinde bu tuhaf adamdan yana gelişiyor.

Kavga böylece sürüp giderken Superman, karşısındakinin nihayetinde bir insan vücuduna sahip olduğunu ve sıradan bir insan bünyesinin kendi süper güçlerini taşıyamayacağını aklediyor. Ve kollarıyla adamı sarıp sarmalıyor, süpergüçleri hızla adama geçiyor ve öngördüğü gibi adamın bünyesi Superman’in güçlerini taşıyamadığından adam, ihtiyacından fazla hava pompalanmış bir balon gibi patlayarak ölüyor. Böylece hem insanlık hem Superman eski haline dönüyor, filan…

Bana göre ABD’nin macerası da çocukluğumda okuduğum bu çizgi roman macerasından farksız.

ABD, ikinci dünya savaşı başladığında, Danimarka ordusu kadar bir asker nüfusuna sahipti. Ki, Naziler o Danimarka’yı tek kurşun bile atmadan ele geçirmişti. ABD, o sırada savaşa fiilen dahil olmamıştı, silah üretip İngiltere’ye lojistik destek sağlıyordu. Japonların Pearl Harbor saldırısından sonra hızla asker alımını başlattı ve savaşa fiilen dahil oldu. Savaşı kazandıktan sonra, bir yandan diğer ülkelerin askeri olarak zayıflaması diğer yandan kendi askeri varlığının dünya geneline yayılması için çaba harcadı. Bunu ciddi ölçüde başardı da… NATO yoluyla birçok ülkenin askeri birliklerini Pentagon’un şubesine çevirmeyi de ihmal etmedi.

Bugün itibariyle üç ülke (İran, Güney Sudan, Myanmar) hariç, bütün ülkelerde Amerikan askeri varlığı mevcut…

Ancak, tıpkı çocukluğumda okuduğum Superman macerasında başkalarının gücünü emerek güç devşiren adamın depolayabileceğinden fazla enerjiyi taşımakta zorlanması gibi, ABD de sahip olduğu gücü taşımakta zorlanıyor.

Özellikle 11 Eylül 2001 tarihinden bu yana aktif olarak 16 yıldır savaşların içerisinde olan ABD, 172 ayrı bölgede 240 binden fazla personeli ile savaş alanında bulunan ABD, 2016 verilerine göre bu 611 milyar dolar askeri harcama yapmış. Aynı yıl dünya genelinde 1 trilyon 686 milyar dolar dolarlık bir askeri harcama yapılmış. Yani, dünya genelinde yapılan askeri harcamaların yüzde 36’sı sadece ABD’nin yaptığı askeri harcamalardan oluşuyor. ABD, kendisinden sonraki 8 ülkenin toplamından daha fazla askeri harcama yapmış. 2017-2018 dönemi için 700 milyar dolarlık bir askeri harcama bütçesi onaylandı. Bu askeri obezlik sürdürülebilir bir durum değil.

Zaten 19 trilyon dolar dış borcu var ABD’nin. Donald Trump, “Arapların parası çok, bu borcu onlara ödeteceğim” dese de, askeri gücünü kullanarak başka ülkelerin zenginlikleri üzerine çöreklense de ve yeni bölgesel krizler inşa ederek ona buna silah satışı gerçekleştirse de bu borcu kapatması mümkün görünmüyor.

Keza, onca silahlanmaya, onca askeri yayılmaya karşın Çin gibi güçlü bir rakibi durdurma konusunda aciz ABD. Artık, Soğuk Savaş iki kutuplu dünyası yok. ABD’nin gücü mü geriliyor yoksa başka güçler mi ABD’ye yetişiyor, bu ayrı bir tartışma konusu. Ancak Kuzey Kore krizinin işaret ettiği gibi, ABD kafa tutulamaz bir ülke olmaktan çıktı. Dünya üzerinde kurduğu korku imparatorluğu bir işe yaramıyor artık.

Meksika, sınıra örülecek duvar konusunda; Kuzey Kore, nükleer silah denemeleri yapma konusunda; Filipinler, uyuşturucu satıcılarını ortadan kaldırma konusunda; Venezuela Bolivarcılık ya da Chavezcilik konusunda ve elbette kendi petrol kaynaklarını Amerikan şirketlerine yem etmeme ısrarıyla; Çin ve Rusya ABD’yi bölgesine sokmama ısrarıyla, Türkiye içerideki Amerikan muhibbi darbeseverleri ve bölgesindeki PKK/YPG unsurları temizleme konusunda, hatta S-400’ler, insansız hava araçları üretme ve benzeri pek çok konuda Amerika’ya kafa tutuyor.

ABD Asya’da çaresizlik içinde kıvranıyor, Ortadoğu’da istediğini almakta zorlanıyor, hatta elindekileri kaybediyor. Irak uzun yıllar Amerikan’ın hâkim olduğu bir bölgeydi örneğin, 11 Eylül’den sonra astığım astık kestiğim kestik diyerek zorbalıkla girdiği Irak’ı kendi elleriyle İran’a teslim etti adeta. Suriye’de teröristlerle müttefikliği de kâr etmiyor. Onlarca ülkeye uyguladığı vize yasakları gibi saçma sapan yaptırımları da cılız kalıyor.

Bugün, Türkiye’nin eskiden olduğu gibi ABD bünyesinin bir organı gibi hareket etmemesinden hareketle “eyvah yandık, bittikçi” Amerikan muhibbi korosuna aldırmayın. Geleceğin dünyası Amerika’nın gölgesinden korkanların değil, gölge etme başka ihsan istemem diye cesurca karşı koyanların dünyası olacak. Keza yeni bir dünya doğuyor; güç dengeleri değişiyor, başkalarının gücünü emerek güç devşiren ABD’nin bünyesi depoladığı gücü kaldırmakta zorlanıyor, balon patlamak üzere.

#ABD
#Türkiye
6 yıl önce
ABD artık süpergüç değil askeri obez
İstanbul’un kaldırımları işgal altında
Kara dinlilerle milletin savaşı
Menzilin menzili…
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?