|
Bye bye Amerika

Liberalizm, kapitalizm ya da adına her ne derseniz deyin, bu fikir ve yönetim biçimlerinin artık dünyanın son (dünyanın sonuna kadar) biçimi olduğunu ileri süren Tarihin Sonu tezi çoktan çöpe atıldı. Zira tarih, Fukuyama’nın sandığı gibi lineer yani doğrusal bir şekilde değil, çevrimsel bir şekilde yol alıyor. Bu her zaman böyleydi, bugün de böyle.

Keser döner, sap döner, gün gelir hesap döner! Bundan daha iyi bir tarih özeti yoktur kanımca.

Bir zamanlar İspanyol Altın Çağı denilen bir çağ vardı, koca bir kıtanın altınlarını, zümrütlerini, kültürünü yağmaladığı bir çağdı o altın çağ dedikleri. Gasp ettikleri o altınlar eriyip gitti.

Aynı şekilde, bir zamanların süper gücü olarak tarih sahnesine çıkan Hollanda ve Portekiz’de bugün sıradan Avrupa ülkelerine dönüştü, dünya üzerindeki hâkimiyetlerini yitirdiler.

Üzerinde güneş batmayan imparatorluk olarak bilinen Britanya İmparatorluğunun en şaşaalı devirleri de son buldu, gürültülü bir çöküş yaşamadı belki İngiltere, ama sessiz sedasız yerini devretti.

Sırada kim var. Hiç kuşkusuz, ABD…

Nasıl ki bir zamanların İspanyol Altın Çağı tarihin kara deliği tarafından yutulduysa, aynı şekilde, o kara delik Amerikan Yüzyılı denilen şeyi de yutmak üzere…

Imanuel Wallerstein bunu yıllar önce söylediğinde gülümsüyorlardı, dünyanın en ücra köşelerine kadar yayılmış olan bir gücün çöküşünden bahsetmek gülünç geliyordu insanlara. Ama yavaş bu düşünce artık genel bir kabul haline geldi. Amerikan entelektüellerinin ekseriyeti bu konuda hem fikir.

Tabii bazıları bunu Amerikan gücünün çöküşü değil “diğerlerinin yükselişi” olarak yorumluyor. Nasıl yorumlanırsa yorumlansın, sonuç itibariyle, ABD’nin besin zincirinin en üstünde yer aldığı dönemler geride kalmak üzere…

Pax-Ottomana’nın son bulduğu gibi, Pax-Americana da son buluyor.

Bugünkü Amerika’ya bir bakın… Devlet ciddiyeti diye bir şey kalmadığını görürsünüz.

Donald Trump’ın son atadığı iletişim direktörü atamanın üzerinden 10 gün geçtikten sonra, daha göreve resmi olarak bile başlamamışken istifa etti. Ondan önce Beyaz Saray sözcüsü istifa etmişti. Ondan önce Özel kalem Müdürü… Ondan önce, filanca kişi Trump tarafından görevden alınmıştı… Liste bir hayli uzun… Böyle bir şey bir Afrika ülkesinde olsaydı, içimizdeki Amerikancılar, Amerikan muhibbi gazeteci yazarlar çoktan “muz cumhuriyeti” sıfatını yapıştırırlardı. Onlar bu tespiti yapsın ya da yapmasın, işin gerçeği bu. ABD bir “muz cumhuriyeti” gibi yönetiliyor. Ama bu işin magazin tarafı…

ABD’nin “muz cumhuriyeti”ne dönüştüğünü, yıllar önce, ABD ekonomisinin çöküşüne bakarak, Perulu bir ekonomist söylemişti. O ekonomist bunu söyledikten sonra, Amerikan ekonomisi daha iyiye gitmedi, aksine daha beter bir duruma sürüklendi. 20 trilyon dolar dış borcu var ABD’nin, dile kolay.

Onun dışında, “dünyanın jandarması” vasfını da yitiriyor ABD. Evet, ABD, bütün dünyayı kendi sınırları gibi gördüğünden, ordusunu gerçek sınırları dışına da yaymış durumda. Yaklaşık 250 bin Amerikan askeri, dünyanın çeşitli bölgelerinde görev yapıyor ki bu rakam Amerikan ordusunun dörtte birine tekabül ediyor. Bu ordu, esasen, küresel kapitalizmin koruyuculuğunu üstleniyor.

Fakat bu korkunç ordu bile Amerikan gücünün düşüşünü engelleyemiyor. Hatta bu devasa ordu, Amerikan gücünün sönümlenişinin nedenlerinden biri…

Diplomatik gücü, kıtalara yayılan geniş ittifak zincirleri, istihbarat ağı, Amerikan Dolar’ının uluslararası geçerliliğini sürdürmesi ABD hegemonyasını ya da kapitalizmin döngüsünü bir süre daha korusa da, bunlar da yeterli değil…

ABD, eskiden dünyada kendisine kafa tutabilecek bir güç olduğunu düşünemezdi. Bugün öyle bir dünya yok. ABD artık rakiplerine değil, müttefiklerine bile söz geçiremiyor.

Üstelik, güncel bir araştırmaya göre, ABD’yi tehdit olarak gören ülkelerin başında, en yakın müttefikleri geliyor. Bunların başında da Türkiye var.

Sadece Türkiye değil elbette, Meksika ve Filipinler gibi ABD’nin yakın müttefikleri de ABD’ye artık “buyur paşam, buyur ağam” demiyor, hatta güçleri ölçüsünde direniyorlar. ABD, müttefiklerine söz geçiremez duruma gelmeye başladı. Bunlar, gücünün tükenişiyle ve güvenilmez bir ortak olduğu fikrinin pekişmesinden kaynaklanıyor.

Körfez’de kriz çıkartıp körfez sermayesine konmaya çalışması, Uzak Asya’da Kuzey Kore’yle didişmesi, Rusya’yla gerginliği yükseltmesi, Çin’le atışması, Doğu Akdeniz’de Suriye içinde varlık göstermeye çalışması, Latin Amerika’da Küba, Venezuela ve Meksika üzerinde söz sahibi olmaya çabalaması… Bütün bu agresyon kaybolan gücünü telafi etmek için yapılan çırpınışlar…

Fakat şu da bir gerçek, dünyanın süpergücü bile olsanız, bu kadar cephede çarpışamazsınız. Dolayısıyla ABD’nin açmak üzere gibi göründüğü bu cepheler gerçek cepheler değil, blöf cepheler. Ancak bu kadar bağırdıktan sonra sözkonusu bölgelerde etkisiz eleman gibi kaldığını görmek, yani yenildiğini izlemek blöf sayılmayacak. Amerikan gücünün tükenmekte olduğunun tescili olarak kabul edilecek. Ve bu durum, Rusya, Çin, Hindistan gibi yükselen güçler için olduğu kadar, orta çaplı güçler için de cesaret verici bir ilham kaynağı olacak.

Çin zaten şu anda ekonomik olarak ABD’yi dengelemiş durumda. Ve ABD’yi aşacak şekilde, istikrarlı büyümeye devam ediyor. Bir şey daha var. ABD entelektüel bakımdan da geriliyor. OECD gibi kuruluşların 15 yaş üzerinde yaptığı araştırmalara göre Şanghay öğrencileri matematik, fen ve okur-yazarlık alanlarında bir numara oldular. Bu gençler 15 yıl sonra 30’lu yaşlarına gelecekler ve geleceğin en değerli bilim insanları ve mühendisleri olacaklar. 2030’larda Şanghay’ın ekonomik gücüyle bu entelektüel altyapısı birleşecek, askeri teknolojisi de birleşecek… İşte o zaman, ABD’nin korktuğu yegâne şey Kuzey Kore’nin binlerce kilometre menzile sahip füzeleri olmayacak, çok daha büyük bir güçle, çok daha büyük bir belayla, çok daha fazla süpergüçlü düşmanıyla yüzleşmek zorunda kalacak. Ya bir zamanların Britanya İmparatorluğu gibi sessiz sedasız yerini bu güçlere devredecek ya da çarpışarak ölecek!

#Murat Zelan
#ABD
#OECD
7 yıl önce
Bye bye Amerika
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi