|
Tarihe tanıklık adına

Sadece Lübnan ve Ortadoğu değil, bütün insanlık için kabus gibi geçen 35 günün ardından nihayet bir ateşkes gelebildi. Anlaşmanın bir tarafında İsrail olduğundan bunun ne kadar kalıcı ve inandırıcı olabileceği elbette tartışmalıdır ancak düne kadar yaşananlar; ölümsüz geçen bir günün bile kıymetini bilmemiz gerektiğini fazlasıyla hissettiriyor.

Geride bıraktığı yıkıntılar ve binbeşyüze yakın ölüye rağmen, İsrail politik ve askeri hedeflerine ulaşamadı. Hatta, en yüksek hedef olarak koyduğu Hizbullah’ı geriletmek bir yana örgütü bölge halklarının gözünde daha sempatik ve daha fonksiyonel hale getirdi. Öte yandan, sivillere karşı duyarlı savaş taktiği Hizbullah’a sınırlarının ötesinde bir sempati de kazandırdı.

Şimdi, elleri tetikte geri çekilen iki taraftan İsrail büyük bir halkla ilişkiler problemiyle karşı karşıya bulunurken; Hizbullah eldeki ateşkes belgesini hüzünlü bir zafer olarak takdim ediyor.

Bu noktada unutulmaması gereken temel bilgi, İsrail için ateşkesi bozmak başta olmak üzere tutulmayan sözlerin bir maliyeti olmadığıdır. Bu karar yarın sabah bile bozulacak olsa, kimse İsrail’den makul ve inandırıcı bir gerekçe beklemeyecektir.

Esasen, ateşkese rağmen geri kalan günlerin kanlı bilançosu da mutlaka hesabı sorulması gereken bir dava olarak uluslar arası toplumun gözü önünde bulunmaktadır. Artık ateşkes sağlandı ama geride suçsuz yere katledilen yüzlerce insan ve boyutu 6 milyar dolar olarak hesaplanan bir yıkım vardır. Doğaldır ki, hesabı sorulamadığı sürece İsrail için benzeri teşebbüsler kolay olacaktır. Zaten daha ateşkes açıklanmadan İsrail ordusunun, güneydeki Lübnanlılara, “uluslararası güç bölgeye yerleşmeden evinize dönmeyin” çağrısı yapması bunu göstermektedir.

İsrail Başbakanı Olmert’in “Dilediğimiz zaman Hizbullah’a karşı operasyon yaparız. Bunun için kimseden izin alacak değiliz” sözleri de aynı şeyi anlatıyor. Tabii, içeride karşı karşıya kaldığı güç durumdan kurtulabilmek için de tipik bir gösteriyi...

İsrail kamuoyu ve politik elitleri Olmert yönetimine kaybettiği askerler ve tutturulamayan hedeflerden dolayı reaksiyon gösteriyor ve müeyyide uyguluyor. Bunlar Olmert’i etkileyecektir...

Gerçek şu ki, dünya kamuoyu da İsrail’e işlediği insanlık suçları için gerçek bir reaksiyon gösterebilseydi 35 gün yaşanmayabilirdi. Şimdiden sonra gösterilebilirse yeni katliamlar da engellenebilir.

Bugün Yeni Şafak’la birlikte işte bu 35 günün hafızalardan silinmeyecek öyküsünü anlattığımız bir ek alacaksınız. Metin Mutanoğlu’nun hazırladığı bu eki gördükten sonra, insanlığın böylesi bir vahşete nasıl olup da seyirci kaldığını sormadan edemeyeceksiniz.

Nasıl oldu da herkes seyrederken; o küçücük bebekler, o masum kadınlar, hayatlarının her döneminde bir acıyla büyüyen o çaresiz erkekler kolaylıkla öldürülebildi!

Metin, savaşın en kanlı döneminde Lübnan’ı bir uçtan bir uca dolaşarak Türkiye’ye en sıcak bilgeleri ve fotoğrafları aktarmıştı. Şimdi canlı olarak gördüğü o anları bizlerin tanıklığına sunuyor.

“Ateş Lübnan’a Düştü” eki mutlaka saklanması gereken tarihi bir belge... Saklanmalı ki, hala kaldıysa insanlığın vicdanı için geride bir delil kalabilsin.



18 yıl önce
Tarihe tanıklık adına
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü
‘Korkuluk’…