Ondokuz NATO ülkesinin Sırbistan''a karşı başlattığı askeri hareket, dünyayı ikiye böldü.

Bir yanda NATO ülkeleri ve onları destekleyenler, diğer yanda ise, Sırbistan, Irak, Libya, Rusya ve Çin.

Kosova trajedisi dünyayı demokrasi ekseninde ikiye ayırdı.

Yirmibirinci yüzyılda görünen o ki, özellikle Avrupa''da dayatmacı devletlere kesinlikle yer yok.

Sovyetler Birliği ve Eski Yugoslavya gibi, bütün dayatmacı rejimler bir bir yıkılarak, yerlerine özgürlükçü demokratik yönetimler gelecek.

Irak, Libya ve Sırbistan gibi, dayatmacılıkta direnen ülkeler de, uluslararası kuruluşlardan dışlanmakla kalmayacaklar, "etnik temizliğe" kalkıştıklarında, karşılarında NATO gibi uluslararası güçleri bulacaklar.

Artık açıkça görülüyor ki, dünyada yoksullar ya da zenginler değil, demokratik ülkelerle, dayatmacı ülkeler çatışıyor. Başka bir deyişle, özgürlükçü kültürle baskıcı kültür savaşıyor.

Sırbistan''a yapılan askeri müdahaleyle, dayatmacı yönetimlerin geleceğinin tartışılmasının hız ve yoğunluk kazandığı bu günlerde yapılacak genel seçimler, Türkiye için olduğu kadar, özgürlükçü dünya için de büyük önem taşıyor.

Genel seçimlerde, Türkiye oyunu dayatmacılardan yana değil de, özgürlüklerden yana olanlara vermeli.

Anadolu insanı, partilerden Özal''ın yaptıklarını yıkmak bir yana, ondan çok daha ileri adımlar atılmasını hedefleyen politikalar istiyor.

Bu bağlamda Anadolu, siyasi partilerden medyaya, devletçi holdinglerden öğrencileriyle savaşan üniversitelere kadar, bütün bir Türkiye''nin yeniden yapılanmasını bekliyor.

Türkiye aşiret gibi, yönetilen devlet istemiyor. Aynı şekilde aşiret gibi yönetilen siyasi parti, üniversite, ordu, mahkeme ve holding de istemiyor.

İnsanını hesaba katmayan, kültürüne saygılı olmayan, toplumunun sesine kulak vermeyen ülkeler, Irak ya da Sırbistan''ın durumuna düşmekten kurtulamazlar. Dayatmacılığın tetikçiliğini yapan siyasi partiler çok dikkatli olmalı. Artık onlara dünyanın hiçbir ülkesinde yer yok.