|
Kurumsallaşmada üç daire üç misyon bir vizyon modeli
Kurum ve kuruluşların birbirleriyle iletişim ve etkileşim içinde olduğu, mobil bilgi yüzyılında, toplumların ana dinamiğini birbiriyle kesişen
“üç daire üç misyon bir vizyon” modeli oluşturur. Dünyanın neresinde olursa olsun, üç ayaklı masa gibi, her toplumu üç farklı misyonu olan, kurum ve kuruluşlar ayakta tutar.
O kurum ve kuruluşlardan biri eksik olursa, toplumların dengesi bozulur. Onlar toplumların ekonomik, siyasal ve kültürel yapıları, arasında uyum ve düzeni sağlar.


*


Modelde üç daire, her birinin farklı misyonu olan kamu, vakıf, özel kurum ve kuruluşları temsil eder. Özel kuruluşlar varlıklarını devam ettirebilmek için, kar amaçlı olmak zorundadır, misyonları ürettikleri ürünlerle, toplumun ihtiyaçlarını karşılamaktır.

Kamu kurumlarının amaçları kar elde etmek değildir, misyonları toplumda güvenliği ve adaleti sağlamaktır.

Vakıflar amaçları hizmet üretmek olan kuruluşlardır, misyonları kar gözetmeden hayatı kolaylaştırmaktır.



*


İster kamu, ister vakıf, isterse özel olsun, bilgi, işlev, hizmet, ürün üreten bütün kurum ve kuruluşların, temsil edildiği üç dairenin örtüştüğü ortak alan üretim alanıdır.

Üç dairenin, üç misyonun, tek vizyonu vardır, üretim. Dünyanın her yerinde, kurum ve kuruluşların gücü ve başarısı, ürettiklerinin değeriyle ölçülür.

Dünyayı herkes için yaşanır kılanlar, dünyadan aldıklarından daha fazlasını dünyaya verenlerdir. Tarih boyunca dünyayı, tüketmesini değil, üretmesini bilenler değiştirdi.



*


Kurum ve kuruluşlar, birbirleriyle gelirlerini artırmada doğru, giderlerini azaltmada ters orantılı, bir yarışa girmelidir. Aksi halde, hayatın hiçbir boyutunda, yenilik yapmak ve üretimi büyütmek mümkün değildir.

Bütün kurum ve kuruluşları, kurucularından daha çok yüzyılların içinden süzülüp gelen, kurallar uzun ömürlü kılar.

Kuralların olmadığı yerde kurumsallaşma olmaz. Yüzyılların meydan okumasına, kişi merkezli kurum ve kuruluşlar değil, kural merkezli kurum ve kuruluşlar direnir.


*


MIT Ekonomistlerinden

Daron Acemoğlu

ve

James Robinson'

un

“Ulusların Düşüşü”

kitaplarında vurguladıkları gibi:

Tarih içinde devletleri güçlü ve başarılı kılan, sahip oldukları doğal kaynaklarından önce, özel mülkiyete saygı gösteren, hukukun üstünlüğüne önem veren, kurumsallaşmış kurum ve kuruluşlarıdır.

Hangi alanda üretim yaparlarsa yapsınlar, bütün kurum ve kuruluşlar, sürekli kurucu

“büyük lider”

lerini izleyerek değil, sürekli ortak

“büyük kural”

ı izleyerek kurumsallaşırlar. O büyük kural özgürlüktür. Özgürlüğün olmadığı toplumda, özgünlük olmaz, kural olmaz.



*


Bütün kurum ve kuruluşların tükettikleri girdiler ve ürettikleri çıktılarla, birbirleriyle alışveriş içinde oldukları kare dünyada, kurumsallaşma , geçmişte olduğundan çok daha büyük, bir önem ve bir değer kazandı.



*


Bir toplumda kurumsallaşmış her kurum her kuruluş, güçlü ve etkili bir açık üniversite görevi yüklenir.


*


Kuralların ayaklar altına alındığı bir topumda, hiçbir kurum, hiçbir kuruluş ayakta kalmaz.



*


Kurumsallaşmada belirleyici olan kuruculardan daha çok kurallardır.


*


Kurum ve kuruluşlar silahlarla değil kurallarla kurumsallaşır.



*


Kuralların olmadığı bir yerde kurumsallaşma olmaz.


*


Kurumsallaşma silahlardan önce kurallara dayanır.



*


Kurumsallaşma bir kurallaşma sürecidir.



#Kurumsallaşma
#vizyon
#misyon
#Ulusların Düşüşü
#Daron Acemoğlu
8 yıl önce
default-profile-img
Kurumsallaşmada üç daire üç misyon bir vizyon modeli
Sürülmüş tarlaların operasyon çocukları
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!