|
30 Yılın sonu

Kabaklı bir cümlesinde şöyle diyordu: "Bizden önce gidenler bizde devam eder." Belki bu sözleriyle üstad demek istiyordu ki, ben kendimden öncekilerin bir devamıyım!.. Bir inancın, tarihin ve geleneğin devamı!..

Şimdiki nesiller ve yeni yetme bazı üstadlar, kuşkusuz bu sözdeki kastı anlamakta güçlük çekeceklerdir. Hatta daha da ileri giderek, kendileri ve kendi konumları adına bir suikast vehmedip, bu söze itiraza da kalkışacaklardır.

-Ne demek kendimizden öncekilerin bir devamı olmak? Biz bir devamı değil, yeni bir başlangıcı ifade etmiyor muyduk? Sanatta, edebiyatta, siyasette ve dinî algılamada!.. Yani hemen her alanda biz bir yenilik iddiası ile yola çıkmamış mıydık?

Bir devrin sona erişi

Kuşkusuz insanın kendisini yeni bir başlangıç olarak algılaması kadar güzel birşey düşünülemez. Fakat işte 1960 sonlarında, önce sanat ve edebiyatta başlayan, bilâhere kendisini politikaya da koşullandıran bir tutumun, nihayet sonuna varıp dayanmış bulunuyoruz.

Siyaset meflûç, yeni zamanların kültür, medeniyet ve batı algılaması da bütünüyle serbezemin!.. Yapılan Türkiye ve toplum değerlendirmelerinin, encâmı da ortada iken; şimdi her şeyi kâmilen ve yeni baştan değerlendirmek durumunda değil miyiz? Hele bir de âni bir kırılma ile peşine takılıverdiğimiz, Avrupa Birliği rüyaları da hâk ile yeksân oluverirse!..

İşte asıl o zaman idrak edebileceğiz içine düştüğümüz katı realiteyi. Asıl özeleştiri süreçleri o zaman başlayacak; yeni imkân ve imkânsızlıklarımızın da asıl o zaman farkına varabileceğiz.

Bütün bu sözlerle, yaşadığımız son 30 yılı, boşuna yaşanmış zamanlar kabul ettiğimi sanmayınız. Söylemek istediğim, sol cereyanların 1980 ve 1990 kırılmaları ile, bizim daha yenice yüzyüze kaldığımız gerçeğini vurgulamaktan ibaret. Sol siyaset ve tefekkür 1980''de, önce 12 Eylül darbesi ile, sonra da Özal''ın liberal rüzgârları ile neye uğradığını anlayamaz bir hale düşmüştü. Fakat bizde solun asıl tükenişi, kuşkusuz iki bloklu dünyanın sona erişi ile, daha katı bir tesbitle de Körfez Savaşı karşısındaki tercih güçlükleri ile ortaya çıkmamış mıydı?

Solun durumu: Yeni Mithat Paşacılık

Ondan sonra ne olduğunu hepimiz biliyoruz: Türk solu, hemen hiçbir ciddi özeleştiri süreci yaşamadan, tam bir sokak kadını onursuzluğu ile, diğer bir beynelmilelci gücün kucağına oturuvermişti. Şimdiki yaptığı ise, eskiden kucağında oturduğu kişiye, uzaktan uzağa "nanik yapmak" değil de nedir?

Ülkücülüğün konumu da bundan farksız. 1980 12 Eylül darbesinden sonra, başı sonu gelmez bir savruluşlar dönemi yaşadı ülkücü hareket. Sovyet prestroykasını takiben, Orta Asya Türk dünyası bağımsızlığına erince, anti-komünizm politikalarının reel zeminleri kaybolunca; o da kendisini bütünüyle boşlukta hissetmemiş miydi?

Şimdiki halde Türk solu, aynen cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi, müstağrip bir çizgiye kendisini teslim etmiş vaziyette. Ruhsuz, idealsiz, tam bir kölemen psikolojisi bu!.. Daha ileride, Abdülhamit karşısında Mithat Paşa takımlarının, Cihan Savaşı sonrasında mütareke tereddisinin devamından başka birşey değil. Aynen geçmişteki ataları gibi ermenilerle, musevî çevrelerle, batıdaki Türk ve İslâm düşmanı muhitlerle, müşterek bir koro teşkil etmekten geri kalmıyorlar. Hemen bütün meselelerimizi, sadece demokratikleşmeye indirgiyorlar.

Zaten Mithat Paşa da, Jön Türkler de böyle düşünmüyor muydu? Anayasa değişsin, meşrutiyet ilân edilsin kâfi!.. İşte o zaman göreceksiniz, bütün sorunlarımızın hallolduğunu!.. Ayrıca Batının Abdülhamid''e veya İttihatçılara olan muhalefetini yanlış anlamamak gerekirdi. Bu düşmanlık imparatorluğa, bu topraklardaki tarihî konumumuza olamazdı... İşte yanlış anladığımız burası gibi, bir takım tekerlemelerdi söyleyip durdukları.

Yeni bir döneme mi girdik?

Kuşkusuz yaşadığımız 28 Şubat katılığının, tarife gelir bir tarafı da bulunmuyor. Baskı, şiddet, siyasal sistemin içine sürüklendiği bin bir açmazlar ve fikir hürriyetsizliği!.. Fakat benim asıl söylemek istediğim uzun zamandır da söyleyip durduğum mesele de burada gizli. Türkiye''nin, bu coğrafyanın ve dünyanın maruz kaldığı, yepyeni bir evreden geçiyoruz. Yani geçici bir siyasal kırılma ve ara dönem değil bu maruz kaldığımız sonuç. Mevcut şartları, 30 yıldır iktisab ettiğimiz bir tecrübeyi ve geleceğe yönelik öngörülerimizi yeni baştan masaya yatırmak durumundayız.

23 yıl önce
30 Yılın sonu
Volkan noktayı koydu
Büyük imkânlar ve zihin karıştıran sorular
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’