Irak, 2003 işgalinin yörüngesinden çıkmıştı. Suikastın gerçek amacı Irak’ı yeniden düzenlemektir. Kontrolsüz bir uydu gibi ‘diğerlerine’ çarpıp duruyordu. Sonra İran’a bakmak.
Irak, Obama’nın çekilmesiyle yoldan çıktı. İran’ın rolü orada; Washington-Tahran paslaşmalarıyla gizli-saklı bir flört yıllarca sürdü ancak bu Ortadoğu’ya, ‘İran, ABD’yi Irak’tan atıyor’ diye yansıtıldı. Tahran’ın yeni çekim/etki alanı yaratılıyordu...
Sonra DAEŞ, ABD’nin bölgeye milyarlarca dolarlık tırlarla, devasa üslerle dönmesi ve Trump...
Bu zaman diziminin son evrildiği yer, ‘Bağdat hâkimi kim olacak’ kavgasının ABD-İran arasında şiddetlenmesiydi.
İş o kadar gıllıgışlı hale geldi ki, kasım ayında Necef’teki İran konsolosluğuna yürüyen/yakan protestocuların ABD/Arabistan tarafından ‘teşvik edildiği’ iddialarına kadar vardı iş...
Süleymani’nin öldürülmesi en büyük ası masadan kaldırdı. Pompeo da, “Irak’ı ve Iraklıları koruyacağına” söz verdi! Üstelik Bağdat, “Çık buradan” dediği anlarda...
***
Kısmen bizim matbuata da yansıyan, CIA Başkanı’nın Süleymani için, ‘dirisi ölüsünden daha tehlikeli’ dediği ve İran’ın vereceği reaksiyonları doğru tahmin ettiği yönündeki haberlerin anlamı da o aslında. Yoksa CIA ve benzer kuruluşların bu türden tahlilleri faş edilmez.
Yani, “Süleymani’nin öldürülmesinin evrildiği nokta NATO-ME’dir” diye cümle kurup, bunu Irak başlangıçlı bir ‘parsele’ giydirdiğinizde dar gelir. Coğrafya-politik konuşuyoruz, tüm dikişler atar... (‘Pompeo says killing of Suleimani is part of bigger strategy to deter US foes’, 14/01, The Guardian.)
***
***
Bu kritik kriz şebekesi direkt Libya’ya bağlanmaktadır...
ABD’nin Irak’taki kudurmuş halinin Libya’da sessizliğe bürünmesini anlayamayanlar asıl o çöllerde kavrulup gidecekler.
Hafter’in masadan kalkmış olması arkasındakilerin korkularını gösteriyor. Olağan şüphelileri biliyoruz. BAE, Fransa o listenin başında gelmektedir. Mısır dahi sonradır.
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu’nun, “Hafter böyle devam ederse Berlin sürecinin anlamı kalmaz” sözleri işte onlaradır!
***
ABD, Libya’da iki şeyi takip etti/istedi. Birincisi, ülkedeki uluslararası veya konsorsiyum içindeki şirketlerinin menfaatleri. İkincisi ise varılacak noktada Çin’in mevcut veya potansiyel varlığının engellenmesi. Bu iki konuda sorun yok ise iki “dostunun” meseleyi münasip formüllerle çözmesine sessizlikle destek verdi. Avrupa’yla ilişkilerinde de bir kart saydığını yazabiliriz.
Libya, Akdeniz’e çıkış olduğu kadar Afrika’ya da giriştir. Bugün için Çin Libya’dan ötelendiğini anlıyor. Tıpkı Irak’ta yaşananlar gibi. Ve taraftır!
Rusya ve Türkiye-artı İtalya demeliyiz ki, biraz da NATO’dur-çözüm arıyorlar. Türkiye’nin örneğin zaman yetersizliği nedeniyle açamadığı bazı kilitleri Ankara adına Rusya açmış durumdadır.
O kadar çok haritaya denk düşmekte ki bu hal, Akdeniz’deki stratejik varlığını Türkiye’de gören Moskova için zül de sayılmamalıdır.
Böylece Trablus’un Mısır, BAE, Rum Kesimi, Yunanistan, S. Arabistan’ın gırtlağına takıldığını söyleyebileceğiz.
Türkiye’de, diplomasinin kullanımında 20. yy. edevatını çözüm yolu/aracı olarak önerenler eskimiştir. Modifiye edilmeleri zor. İnat ederlerse aynı çöplüğe gidecekler...