|
Müslüman sanatlarının ana dinamikleri

İlâhî sanat
, mevcudatın tümünü kuşatması cihetinden genel, Allah’ın
güzel
olması ve güzeli sevmesi cihetinden de güzeldir.

Bu bağlamda çirkinlik sadece bir nispetten ibaret olup, ancak şeriatlarca belirlendikleri ve güzelliği anlama ve değerlendirme maharetine sahip tek varlık olan insanın inandığı şeriata ve onun tarafından koşullanmış bakışına, anlayışına tabi olarak şekillendiği için özeldir. Öyle ki buradan bakıldığında çirkinin çirkinliğinin onun kendine özel güzelliği olduğu bile ileri sürülebilir.

İmam Gazzâlî
’nin söyleyişiyle “Bir güzelden ancak kendisine bakmakla haz duyulur. Oysa Allah Teâlâ görülmez.” Ancak O’nun görülmesi / bilinmesi yeteneklerimiz, imkanlarımız ölçüsünde görebildiğimiz ve anlayabildiğimiz âlemdeki ilahî sanat vasıtasıyladır.
Hucurât suresinin
13. ayetinden, “…Biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizi tanımanız için sizi boylara ve kabilelere ayırdık.” mealindeki ibarenin zengin bir manaya delalet eden
yaratılmadaki ayrım
vurgusuna, mezkûr görmedeki ve anlamadaki ayrımı da ilave edebiliriz.

Buna göre insanlar boy, kabile olarak ayrıldıkları gibi renk, fiziki görünüş, ahlak, zevk olarak ayrılırlar ve dolayısıyla Allah’ı sanatı yoluyla görme ve kendi fiilleriyle bu sanata işaret etme cihetinden de ayrılırlar.

Böylece zikrettiğimiz genellikte bir özellik, özü değişmeyen güzellikte farklı formlar ortaya çıkar ki, bunlar da yaratılmadaki ayrım itibariyle topluluklara sadece onların alameti farikaları olarak öncelikle zihniyet ve kültür planında belli özelliklerin ve formların yüklenmesini, mal edilmesini beraberinde getirir.

Allah’ın kendi sanatı yoluyla görülmesi, görenin gördüğünün beyanını, Allah’ın varlığının O’ndan gelen güzelliğin çoğaltılması suretiyle tasdik edilmesini gerektirir. Bu manada ilahî sanat
indirilendir
, görenin ilahî sanata bakarak yaptığı çoğaltma indirilen sayesinde mümkün olan bir
yükseltme
dir. Yüce olanın inme tenezzülüne, muhatap olanın bir duygu ve fiil taşmasıyla (yükselmesiyle) cevap vermesi ise vaciptir.
Salt sanat merkezli olarak kurduğumuz bu ilişkinin yukarıda zikrettiğimiz şekliyle idrak, zevk ve form yönünden topluluklar nezdinde özelleşmesi de tabiîdir. Nitekim kimi topluluklar sanatta sûretlendirmeyi benimserken, kimileri de bunun yerine surette deformasyonu ve geometrik uygulamaları benimsemişlerdir. Burada söz konusu olan birinin ötekinin yaptığını yapmaktan
aciz oluşu
değil, şeriatlarca belirlenen zihniyetlerin kendi şuurlu tercihleridir.
Hâl böyle olunca farklı topluluklardan sanat adına beklenebilecek olan da kendi farklılıkları nedeniyle farklılaşan sanatlarındaki farkları
çatıştırmak
değil, mukayeseli üstünlüklerini gözeterek
yarıştırmalarıdır
.
Endülüs mimarisinin etki alanına -en azından Toledo Katedrali’ne- baktığımızda bunun geçmişte bir süreliğine mümkün olduğunu görüyor olsak da, kendi günümüz itibariyle bundan mahrum bırakıldığımıza bizzat şahitlik ediyoruz. Çünkü dinlerin istikametini bile belirleyen
vahşi siyaset
, sanatı haydi haydi belirlemekle kalmıyor, medeniyetler büyüklüklerini, iktidarlar güçlerini sanata yüklenen ya da sanattan devşirilen şetlerle ifade etmeyi doğal bir eğilim olarak görüyor, topluluklarına da böyle gösteriyorlar.
Bu konudaki ilginç örneklerden biri için sizi
Nuh Yılmaz
’ın
İslam’da Resim Yasağı Söylemi - İslami İkonoklazma Tezi’nin Soykütüğü
adlı değerli eserine yönlendirerek, mezkûr tutumun sanat planında yol açtığı pejoratif ve apolojik yaklaşımların, özellikle Müslüman sanatlarına verdiği büyük zarara dikkatinizi çekmek istiyorum.

Her iki dil de, Batı tarafından Müslümanlara dayatılmış olsun ya da olmasın, son tahlilde yukarıda zikrettiğim yarışmacılığın unutulması ve siyasetin esaretindeki sanat anlayışında kendi olumsuzluklarına denk düşen sonuçları üretmişlerdir.

Batı sanatlarının günümüzde yadsınması mümkün olmayan etkisine inatla, kendi özelinde
tarz-ı kadim
olan sanatlarını sürdürmede inat etmek ve siyasi bir arkaplana da sahip olan bu inadı makulleştirmek, meşrulaştırmak için Batı sanatlarını öncelikle din -örneğin sonuçlanması asla mümkün görülmeyen suret karşıtlığı- zemininde yermek suretiyle reddetmek…

Asıl bunların Müslüman sanatlarının gerilemesinde çok etkili olduklarını ve bu tutum yüzünden giderek Müslüman sanatlarının ana dinamiklerinin de unutulmaya yüz tuttuğunu hatırlatarak, pejoratif ve apolojik dilin reddedilmesiyle, unutulmaya yüz tutanın kendi hakikati içinde salt kendiliği esasında yeniden ele alınmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

#İmam Gazzâlî
#Nuh Yılmaz
#İslam’da Resim Yasağı Söylemi
#İslami İkonoklazma Tezi’nin Soykütüğü
#Sanat
1 yıl önce
Müslüman sanatlarının ana dinamikleri
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…
Ayasofya’yı açan adama vefa zamanı