|
Mustafa Cemil Efe’nin ‘Cevher’i
Hattat Mustafa Cemil Efe
’nin Nevmekan Sahil Galeri’de açılan 12. hat sergisinin adı,
Cevher.

Geçtiğimiz Cumartesi günü açıldı ve 9 Ocak 2022 tarihine kadar da açık olacak.

Bir hattat, tema itibariyle cevhere, kelâmî, felsefî, daha genel bir söyleyişle ontik düzeyde, bunlarla ilgilenmeyi meslek edinenler kadar bakmayacağına, hatta bakmasına da gerek olmadığına göre, sergisine neden cevher adını verir?

Bu sorunun asıl cevabını sergide yer alan eserlerle birlikte, o eserleri, kelimenin en geniş anlamıyla tam
nazar
ederek okumaya gelenlerin okuyuşuna havale etmemiz gerekir.

Zira, görüşe sunulanın sunulma sebebi, ancak sunulanda açığa çıkacağı gibi, nazarı bir nazariyata zemin kılma çabası da ancak görüş-e-gelen tarafından gerçekleştirilebilir.

Bu yanıyla serginin sunuş metninde cevhere ve cevher-sanatçı ilişkisine dair yer verilen hususları, Efe’nin sergi açış konuşmasında ayrıca dile getirmesi, aslında kendisini ele vermesi, diğer bir söyleyişle kendi sanat sırrını fâş etmesi demektir.

Çünkü, sanat eserindeki mana, sanatçısının beyanındakinden çok daha ileride durur ve sanatçınınki de dahil ilgili her yorum, ileride durana doğru bir sıçrama hareketinden başka bir şey değildir.

Bu esasa göre
Efe
’nin “
Cevher
, var olan bir şeyin özü, esası, varlığındaki mayadır. (...) Değişikliğe uğrayan taraf dışında değişmeden kalan şeydir. Maddenin değişmeyen tarafıdır. Kendi nefsiyle kaim olan, gerçekleşmesi için başka bir nesneye ihtiyacı olmayan varlıktır. (...)

Meydana çıkan eser, olanca gayretiyle öze ulaşmaya çabalar. Salt bir şekil olmanın ötesinde var olan şeyin esasına hizmet etmektedir. Manayı yakalayan sanatkar, eserini seyreden insanı cevhere ne kadar yaklaştırabilirse ancak o kadar başarılı olur. Sanatkar için önce mana, sonra cevher ve sonra da eser zuhura gelmelidir. İzleyen için önce eser, sonra mana ve nihayet cevher zuhura gelir. Asıl gaye budur.” şeklindeki açıklaması, sanatkar olarak kendi Kelamî ilgisinin asil boyutunu aydınlatmış ve bu aydınlatma aynı zamanda serginin hazırlanma ve görüşe sunulmasındaki hâle bitiştirilmesiyle kendisinin sırrını da kaplamıştır.

Oysa ki
Efe
, henüz gençtir ve mezkur aslî ilgisi zamanla daha da gelişecek, yeni eserleri de yeni hâllerine göre şekillenecektir.
Bu bağlamda fert olarak kendi düşüncelerini değil ama, sanatının sırrını
kıskanması
, eserlerinin yükleneceği manaların kâşiflerini ona daha fazla yöneltecek, eserlerini çok daha da aranılır ve izlenilir kılacaktı inşallah.

Şundan ki, hattat lafız ya da ibare yoluyla bir manayı resmeden kişidir.

Mana ise, bu resimle (istifle) buluşanın buluştuğu anda anladığından ibarettir.

Dolayısıyla hattatın eseri, dıştaki içi sadece işaret etmekle kalmayan, aynı zamanda eser oluşu cihetinden kendisine bakanın bakışını bir

yönüyle içe, hatta için içine yönelten bir uyarıcıdır.

“Bir yönüyle” dememin nedeni, tıpkı hakikatin daima bir şeyin hakikati olmasındaki gibi, mananın da daima bir şeyin manası olmasındandır.

Çünkü, özü / cevheri sabit kalmakla birlikte mana da zamana, mekana, algı düzeyine, bakış tarzlarına ve nedenlerine tabi olarak farklılaşan hâllere göre farklılaşır ve böylece mana bir şeyin manası, diğer bir ifadeyle yeni erişilmiş bir yönünün manası olur.

Efe
’nin
Cevher
adlı sergisindeki eserleri üzerinden bakacak olursak, bu eserlere mahsus olarak seçilen ayetlerin, hadislerin, kelam-ı kibarın... önce sanatçı özelinde yüklendiği bir mana vardır.

Her sanatçı istifini yaptığı kelâma başta kendisi aynı manayı veremeyeceği için, onların seçmedeki ilk ısrarı, önceliği ve sonralığı doğrudan onun sanat anlayışını ve

istif tarzını da ele verir.

Öte yandan, sanatçının sarf açısından yaptığı ibare seçimleri de yine onun sanat anlayışından kaynaklanır ki, örneğin onun olumsuzlamada
ve
’yı esas alan iki ibareden birini öncelemesine göre açığa çıkmasını murat ettiği mananın peşine düşer ve kendisini peşine düştüğü o mana nedeniyle emsallerinden ayırırız.
Zira,
harfi şimdiki zamanın,
harfi ise gelecek zamanın olumsuzunda kullanılır. (el-Cürcânî)
Sanatçıya mahsus bu vb. dikkatler, onun hat türünü ve istif şeklini de belirler. Örneğin, İbrahim Suresi’nin 34. Ayet’i Efe’nin istifinde
ancak
iki vavın oluşturduğu bir kaidenin kesişme noktasına bir taç gibi yerleşebilir, ya da “Yâ Râb beni muhtacına muhtaç etme” duasındaki ilk dört kelime, son iki kelimenin üstünde yağmurunu boşaltmaya hazır bir bulut gibi durdurulabilir.
Söylediklerimizden daha fazlasını görmek ve anlamak isteyenler
Hattat Efe
’nin
Cevher
sergisini mutlaka görmeliler.
#Mustafa Cemil Efe
#Cevher
#İbrahim Suresi
2 yıl önce
Mustafa Cemil Efe’nin ‘Cevher’i
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak