|
Siyasi modelsizlik ve hortum

"Hortum" kelimesini sevmeyenlerin niye sevmediklerinin özel sebepleri bizde kalsın, aslında çok işlevsel bir kelime bu. Rakamlar ortaya çıktıkça ve iç politik mücadele kızıştıkça, "hortum" kelimesi yeni yan anlamlara kavuşuyor. İlk anlamı itibariyle, ülkenin kaynaklarının usulsüz biçimde yağmalanmasından ileri gelen bir içeriği vardı. Bankaların içini boşaltanlar, "hayal tacirliği" yapanlar ve "nüfuz ajanlığı" yoluyla haksız kazanç elde edenler merkezdeydi. Zaman geçtikçe olayın bunlarla sınırlı olmadığı, çok daha kapsamlı olduğu görülüyor artık. Mekanizma öyle bir işliyor ki, herhangi bir noktayı tutan kişinin özel niyetlerini çok aşan biçimde öğütülmesi kolay olabiliyor. Sistemin işleyişindeki bozuklukların neticesi olarak, yolsuzlukların üremesine olanak tanıyan bir zemin sürekli "tazeleniyor" ve güncelleniyor.

Kuşkusuz yolsuzlukların üremesinin açık bir "hırsızlık" boyutu var. Fakat artık hırsızlıklarla sınırlı değerlendirmelerin aşılması gereken bir noktadayız. Örneğin Türkiye''nin yıllar boyunca büyük emeklerle kurduğu işletmelerin, birkaç bankanın yıllık görev zararını bile karşılayamayacak fiyatlara satılmasının ve bunun egemen bir zihniyet durumu haline gelmesinin yolsuzluk dediğimiz şemanın geniş anlama kavuşmasına bir katkısı yok mu? Tabii ki var, birkaç bankanın yıllık görev zararını bile karşılayamayacak fiyatlara, büyük emeklerle kurulmuş işletmelerin feda edilmesine karşı çıkılmasının hemen "popülizm" olarak etiketlenmesi, bir tür "zihniyet yolsuzluğu" değil mi? Ya da içerde ve dışarıda sürekli bir çatışma haliyle yaşamanın, iç bütünlüğü sağlamak veya milli çıkarları korumak olarak algılanması, bir "yönetim yolsuzluğu" değil midir?

Evet, yolsuzluk üreten bir model yüzünden, yolsuzlukları gerçekten önleyecek iradeleri modelsizliğe mahkum ederek güçsüzleştiren bir tablo var Türkiye''de. Yolsuzluk, tarihselliği ve siyasi gücü olan, üstelik iç ve dış tehdit algılarının arkasına saklanarak palazlanan bir modeli kesintisiz güç kaynağı haline getirmiş durumda. Buna karşılık, yolsuzlukları önleyecek bir "siyasi model" yok ortada. Yolsuzlukları önlemek üzere, Türkiye''yi pislikten temizlemek için görünürleşen iradeler ise "modelsizlik" yüzünden tekil kalıyor. Bunların birleşen iradeleri ise, bürokrasinin iç kavgalarının tetiklenmesiyle kolayca etkisizleştirilebiliyor. Ardından ise "hortum" meselesinin birkaç hedeften ibaret kılınan bir algıya indirgenmesi sözkonusu oluyor. Ve buna karşılık "hortumlamaya" karşı bir seferberliğin başlamasının, iş hayatını ürküterek ülkeye zarar verdiği söylemi "operasyonel" hale gelmeye başlıyor.

Şu aşamada bu söylemin iyice operasyonel hale geldiği açıktır. Çeşitli yollarla, yolsuzlukları temizleme iradesi köşeye sıkıştırılmaya başlanıyor. Buna karşılık, Genelkurmay Başkanı''nın yolsuzluklara karşı açık irade beyanında bulunması, "hortum" ile sözde kalkınma arasında paralellik kuran iradelere karşı güçlü bir tavırdır. Fakat bunun yolsuzluk yanlısı iradelere karşı etkili bir adım olması, aynı zamanda yolsuzlukları üreten yapıya karşı etkili bir tavır olması anlamına geliyor mu? İşte bu noktada bütün bir cumhuriyet tarihi gözden geçirilmelidir. Bu yapılınca, gerçek bir "siyasi model" tartışması yapılmadan, yolsuzlukların üstüne gitme iradesinin tek başına belirmesinin, çok etkili ve sonuç alıcı olamayacağı görülecektir...

"Siyasi model" tartışması yapılmadan, yolsuzlukların üstüne gidilmesi, işin başında iki eksikliği hemen doğurmuştur. Birincisi, yolsuzlukların geniş anlamıyla ele alınması ihmal edilmiş ve değerlendirmeler sadece "hırsızlık" düzeyinde kalmıştır. İkincisi, yolsuzluklara karşı çıkan irade ne kadar güçlü olursa olsun, bu bir siyasi modelle desteklenmediği için zaman içinde sönümlenmiştir; yolsuzluk karşıtı iradelerin örgütlenmesi mümkün olmamıştır...

İşin adını doğru koyalım, siyasetin çerçevelediği bir modelle yolsuzluklara karşı çıkmak örgütlenemezse, Türkiye sistemini buna göre yeniden düzenleyemezse, yolsuzluklar karşısındaki irade ne kadar güçlü olursa olsun, etkisi, "hortum"un dar anlamıyla sınırlı kalacaktır, geniş anlamına uzanamayacaktır...

23 yıl önce
Siyasi modelsizlik ve hortum
Türkiye-İran savaşı ve 38 gazeteciye tehdit
Çağdaşlaşma, Batı, ‘Evropa’, ‘Amarika’ ve yerlilik (3)
Liberal - muhafazakârlar hedef tahtası
"Sizin yerinizde gözüm var Sayın Cumhurbaşkanım!"
Evvelbahar