|
Arabesk deyip geçmeyelim

Milletin AKP''ye teveccüh göstermesine kızıp, yurt dışında yaşamak için bavulunu toplayan, arkasına baktığında Zülfü ve Bedri dahil kimsenin kendisini uğurlamaya gelmediğini görünce, eşyalarını yerlerine iade edip tıpış tıpış oturan piyanisti hatırlarsınız.

Sonra bu yenilmişlik gerilimiyle her geçen gün ağzını bozarak akıl terazisini de yitirip yanında ismi söylenen herkese küfretmeye başlayınca, medyanın şamaroğlanına dönen o piyanist geçenlerde arabeskle ilgili yine olumsuz cümleler kurmuş.

Kursun, hiçbir önemi yok sonuçta ama ben bu vesileyle ilgili kelimeye ve bizdeki kullanılış niyetine daha yakından bakma imkanı buldum:

Arabesk “Arapkâri” yani “Arap üslubunda” demek. Mimariye ve süsleme sanatlarına mahsus bir kelime: “Kıvrıla kıvrıla birbirinin içine geçerek uzayıp giden, yapraklı dalları andıran, geometrik görünüşte birtakım şekillerden meydana getirilmiş olan bezeme çizgileri, girişik bezeme” anlamını taşıyor (Okyanus, Pars Yay., İst., 1971).

Fransızcası / İngilizcesi: Arabesque, İtalyancası: Arabesco. Ansiklopedik Mimari Sözlük''te “Bu tarz Araplardan önce de var olduğu halde Avrupa''ya İslam ülkelerinden geldiği için Avrupalılarca bu adla anılır olmuş ve 18. yy.''dan sonra Avrupa''da kullanılmıştır” deniliyor (Doğan Hasol, Yapı Yayın, İst., 2005). Bundan hareketle şu hükmü verebiliriz: Avrupa''da Arabesk, mimari içeriği değiştirilmeksizin “İslam dini” bağlamında kullanılmış bir kelimedir.

Biz “İslam kültürü” içinde yer aldığımız için Arabesk kelimesi ne Lügat-i Nâcî''de (1891) ne Kamus-ı Türkî''de (1901) ne de Devellioğlu Sözlüğü''nde (1982) yer bulmamış.

Peki bizde neden ve ne zaman kullanılmış?

Sorumuzun cevabı Ahmet Say''ın Müzik Sözlüğü''nde kısmen verilmiş: “Arabesk sözcüğünün 1960''lı yıllardan beri dilimizdeki yaygın kullanımı ortaçağ Arap mimarisiyle ilgili değildir. Türkiye''de ''arabesk'', popüler müziklerin herhangi bir alt çeşidini nitelemek için kullanılır; 1940''lı yıllardan başlayarak Mısır filmlerindeki müziklerle etkileşim içinde olan geleneksel Türk sanat müziği sanatçıları arasında, popüler Arap melodilerine ve onların icra tarzına kapı aralayan bir eğilim başgöstermiş, toplumsal, ekonomik, kültürel ve sos-psikolojik koşulların el vermesiyle bu eğilim giderek yerli yersiz çeşitli öğelerin karışımıyla düzey gözetmeyen ''arabesk'' adlı popüler şarkıları üreterek yığınsal bir beğeniye dönüşmüştür” (Müzik Ansiklopedisi Yay., İst., 2002).

Say''ın 1940 vurgusuna dayanarak onun söyle(ye)mediği şeyi yukarıdaki hükmümüze atfen biz söyleyebiliriz: Avrupa''da “İslam dini” bağlamında kullanılan Arabesk, resmi ideolojinin Müslüman halkı kültürel düşkünlükle nitelemek ve dolayısıyla onun toplumsal idrakini “gerici” olarak damgalamak üzere bilinçli olarak tedavüle koyduğu ve giderek yeni içeriğini doğrudan onun bağlamı haline getirdiği bir kelimedir.

Elimin altındaki TDK sözlükleri de hemen hemen aynı şeyi söylüyor:

TDK Türkçe Sözlük, 1981: “Arabesk a. Fr. girişik bezeme”. İzleyen kelime: Arabî

TDK Türkçe Sözlük, 1988: “Arabesk is. ve s. Fr. Arabesque 1. Arap üslubunda olan (şey): Arabesk müzik. 2. Girişik bezeme”. İzleyen kelime “Arabeskçi is. Arabesk müzik sanatçısı”. İzleyen kelime: Arabî.

TDK Türkçe Sözlük, 2010: “Arabesk a. Fr. Arabesque 1. Arap müziğini andıran, genellikle karamsarlığı konu edinen bir müzik türü. 2. mim. Girişik bezeme”. İzleyen kelime “Arabeskçi a. müz. 1. Arabesk müzik sanatçısı. 2. Arabesk müzikten hoşlanan kimse”. İzleyen kelimeler: Arabeskçilik, arabeskleşme, arabeskleşmek, Arabî.

Demem o ki, o piyanistin özellikle “Arabesk” kelimesine abanmasının nedeni de tam burada yatmaktadır. TDK Sözlük''çe Arabesk kelimesinin Avrupa''daki “İslam dini” bağlamı tümüyle iptal edilmiş, ona yüklenen “kültürel düşkünlük, gericilik” içeriği doğrudan onun bağlamı haline getirilmiştir. 1940''lardaki halkı aşağılama tutumunun nesli tükenen temsilcilerinden biri olan piyaniste de bunu tepe tepe kullanmak kalmıştır. Nitekim o, halk tarafından beğenilen sanatçıları “arabesk” tanımı altında “nitelik”ten yoksun saymakla, aslında halkın beğenisini, değerlerini, inançlarını niteliksizleştirmeye çalışmaktadır. Ama yukarıda da söylediğim gibi halk bunun cevabını 1940''tan da önce vermiştir zaten: “Tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış”

Bunları derken, içten içe şu sorunun zihninizde belirdiğini de tahmin edebiliyorum: TDK Sözlük 2010 yılı baskısında Arabesk kelimesinin söz konusu bağlam ve içeriğinin böylesine güçlendirilerek verilmesi kültürel planda AKP iktidarı açısından bir olumsuzluk değil midir?

Bunun cevabı TTK ve TDK''yı konu edineceğim bir sonraki yazımda yer alacaktır inşallah.

12 yıl önce
Arabesk deyip geçmeyelim
KPSS tercihlerinde adaylar nelere dikkat etmeli?
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir