|
Biz Ali’yi çok sevmiştik
Dünya ringlerinde
Muhammed Ali Clay
rüzgarının estiği yetmişli yıllarda, biz henüz ortaöğretimde okuyan çocuklardık.


“Biz” diyorsam, bugün benim yaşımda bulunan hemen her Müslüman'ın, Ali sevgisinde musir, Ali kardeşliğinde halen sabit bulunmasındandır.



Çoğu zaman (Batı'yla olan saat farkımız nedeniyle) seher vaktine denk düşerdi Ali'nin karşılaşmaları.



Biz o gecelerde, Yozgat İmam Hatip'in pansiyonunda, o uzun koridorlardaki radyatörlerin sıcaklığına vererek sırtımızı, Ali'yi ve maçı ne şekilde kazanacağını konuşurduk hararetle. Ali'den beklediğimiz, rakibini daima nakavtla yenmesiydi elbette ama maçtı bu sonuçta ne olacağı da belli olmazdı öncesinden.



Biz konuştukça adeta devleşirdi Ali; öyle büyür öyle büyürdü ki sığamaz oldurdu sanki ringlere. Çünkü o bizim kahramanımızdı, adı hem Muhammed hem de Ali olan kahramanımız. Nübüvvetin sahibinden bir asaletin, Hayber aslanından bir kuvvetin emanetçisi olduğunu vehmederdik Ali'nin.



Milattan önce üç yüzlü yıllarda,

Büyük İskender

'in Mezopotamya seferiyle başlayan

Doğu-Batı

zıtlaşmasında, şimdi Ali'nin Batı'da Batı'ya kafa tutan bir Doğulu olduğunu düşünürdük.



Bu nedenle doğrudan doğruya biz

zorunlu modernleri

temsil ederdi Ali. Batılıların topraklarını işgal ederek inançlarını değiştirmeye çalıştığı, kültürlerine tecavüz ettiği, kadim miraslarını yağmaladığı

Yakın Doğu
halklarının

Ali'ye dönük bir yansıması vardı.



Dolayısıyla emperyalizme bir itirazdı Ali, sömürülmeye bir tepkiydi, Batılıların acıya ve ağıda raptetmeye çalıştıkları bir hayata başkaldırıydı Ali.



Nur siyahta saklıydı; Ali'nin siyah teninden yayılan ışık nurdan bir parçaydı; gülünce tüm bedeniyle gülen Ali, Nur'dan vazgeçmemenin, daima onu talep etmenin yaşayan tek öğütçüsü sanki.



Varlığını

Kelime-i tevhitle

pekiştiren,

Kelime-i şehadetle

ışığa dönüştüren Ali, tebliğ emanetinin modern dünyadaki taşıyıcılarından en güçlüsü, en gözde olanıydı.



Gücü, doğru kullanmanın da çok iyi bir örneğiydi Ali; Batı'nın mütehakkim gücü nedeniyle güçsüzleştiğimizi düşünen biz Doğu'nun çocukları için,

Thomas Hobbes

'in

güç bilgidir

savına karşı,

Muhyiddin ibn Arabî

'nin “

Bilgi, merhamettir

” sözünü ileri sürendi Ali.



Küffarın zincirlemek istediği bir aslandı Ali. Amerikan devletinin, maç organizatörlerinin onca dümenlerine, oyunlarına, tezgahlarına, kumpaslarına tek başına karşı durabilen, bu manada yılgınlığa düşmemeye, atalete kapılmamaya, düşmanların tuzaklarından kurtulmaya, silkinerek kendi küllerinde yeniden doğmaya dair ürettiğimiz ve üretebileceğimiz tüm hikayelerin ilk kahramanıydı Ali.



Asil öfkenin taşıyıcısı

Malcolm X

'ten duruş, kolonizatör dervişlerin hallerinden mülayemet devşirendi Ali. Ringe çıkarken gözleri çakmak çakmak bakar, maçı kazandıktan sonra elini havaya kaldırırken bakışlarını edeple yere yöneltirdi bu yüzden Ali.



Böyleydi Ali; yani bizim o çocuk bakışımızla böyleydi. Elbette, biraz abartıyla sevmiştik Ali'yi, çünkü biz sevdik mi böyle severdik. Yitirdiğimiz başarı hikayesi, içimizde düğümlenen itiraz, ağır bir yenilgi sonrasında gelen yeni bir zafer, Müslüman olduğunu yüksek sesle söyleyebilme güveni, tagûtî rejimlerin askeri olmama cesareti olması nedeniyle büyürdü de büyürdü gözümüzde Ali. Bu yüzden o, biz olurdu ve biz daha o çocukluk demlerimizde Ali olmaya azmederdik.



Hayat uzun, ömür kısa; ve Allah'tan başka her şey gelip geçici olduğundan tüm yaşadıklarımız birer hayal ya da bir rüya.



Ama değil mi ki, hayal ve rüya hazretlerinin de kendine mahsus bir hakikati ve dolayısıyla ona bağlı bir gerçekliği var. Öyleyse Muhammed Ali Clay gerçekti ve bizim ona olan sevgimiz, Ali olma hevesimiz, dileğimiz de gerçekti.



Kendi gerçekliğini zaferle yenilgi arasında idrak etti Ali; mahkumiyet ve mahrumiyet tuğlalarından bir başarı yolu üretti hem kendisi hem de bizler için.



Zaferlerinde bir Hz. Ali sevincini, yenilgilerinde bir Taif hüznünü, uzun süren hastalığında bir Eyüp sabrını kuşanarak kendi gerçeklik mühletini ikmal etti Ali.



Şimdi asli mekanına, ahirete göçtü Ali. Bize doyumsuz anılarını, hikayelerini, cesaretini, azmini, direncini, dirilişini, vakarını ve asaletini bırakarak…



Rabbimiz onu sevsin, ona sınırsız rahmetiyle muamele etsin diye dua etmekteyiz.



Çünkü biz, Ali'yi Allah için çok sevmiştik.




#Muhammed Ali Clay
#Batılılar
8 yıl önce
Biz Ali’yi çok sevmiştik
Kaygan zeminlerde patinaj yapmak, İslâmî geleceği yok ediyor…
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak