devletinin, bayramın asıl sahibi olan
(derneğini) devre dışı bırakarak, kendi denetimine alıp, Türk bayramı olmaktan çıkarmak istemesi nedeniyle ciddi problemler yaşanmıştı ki, ben de bunu 29 Temmuz 2016 tarihli yazımda dile getirmiştim.
O olumsuzluklar da bir yana, gerçek olumsuzluk zikrettiğim derneğin kurucularından olan ve başkanlığını üstlenen
'nin
'ın başkenti
'de ikamet etmeye mecbur edilmesi nedeniyle Elat Bayramı'na gelememesiydi.
Tıpkı bizdeki gibi, özgürlük ateşini kitabevi köşelerinde yakan ağabeylerimizden soy bir damar vardı sanki Zelimhan'da. Onun piknik buluşması şeklinde başlattığı eylem, giderek bir sivil toplum kuruluşuna dönüşmekle kalmamış, Borçalı Türklerinin kendi kimliklerine dair haklı taleplerinin sesi haline gelmişti.
Bu bakımdan Zelimhan'ı tanımak, fikirlerini bizzat kendisinden dinlemek istiyordum.
Serhat Boyları Derneği Başkanı
, vefalı dostlarım
ve
'yla yine bir araya gelerek, Borçalı Derneği'nin
'ne katılmak için gittiğim
'de söz konusu arzuma da kavuşmuş oldum; Zelimhan'a merak ettiğim her şeyi sordum ve o da açık yüreklilikle cevapladı.
Zelimhan, öncelikle Gürcistan devleti tarafından hakkında oluşturulan ve yaygınlaştırılmak istenilen olumsuz yargılardan büyük bir üzüntü duyuyordu.
Bu üzüntü gerçek bir vatanseverin üzüntüsüydü.
Çünkü gördüm ve tanık oldum ki, Zelimhan, Gürcistan'dan söz ederken gözleri ışıltıyla parlıyor, sesi ise oraya duyduğu özlemden doğan bir kırıklığı yükleniyordu.
Kısaca bu konuda, mealen “Ben Türküm; kanı sağlam, inancı tam, ahlakı düzgün hiçbir Türk, vatanına ihanet etmez; yemek yediği sofrayı kirletmez; ata yurdu aleyhine arkadan iş çevirmez. Ben bu Türklerdenim” diyordu.
Birliğe, dirliğe, huzura ve istikrara dair hangi cümleyi kurarsa kursun, içinde üç devletin adı peş peşe geçiyordu:
Nasıl bir devirde yaşadığımızın, hangi düşmanlar tarafından kuşatıldığımızın ve onların bu üç devlet üzerindeki oyunlarını, kumpaslarını nasıl bozabileceğimizin üst derecede bir bilgi ve bilincine sahipti Zelimhan.
Türkiye'ye (Allah korusun) erişebilecek bir tehlikenin çok geçmeden hemen Azerbaycan'ı, Gürcistan'ı da saracağını biliyor ve bu bakımdan Türkiye'nin kendileri için her şeyden önce bir kale,
olduğunu dile getiriyordu.
Bu bağlamda
'a,
'e ve
'ye sahip çıkmanın bir zorunluluk olduğunu söyleyerek, bunlar arasındaki dostluğun daha da pekişmesi, birlik ve uyumun korunması için dua ettiğini belirtiyordu.
“Peki” dedim, Zelimhan'a, “Borçalı Türkleri olarak siz Gürcistan'dan ne istiyorsunuz, hangi konularda sesinizin duyulmadığını, taleplerinizin muhatap bulamadığını düşünüyorsunuz?”
Zelimhan, öz ve net bir şekilde, Türk olarak yaşamaktan, Müslüman Türk kimliğini korumaktan ve sürdürmekten başka bir taleplerinin olmadığını iletiyor; yine Gücistan'a karşı duyduğu büyük sevgiyle bu taleplerinin zerrece bir ayrımcılık içermediğini, devlet olmanın dolayısıyla Gürcistan devleti içinde yaşamanın önemine vurgu yapıyordu.
Zelimhan'ın bende bıraktığı intiba, ahlak ve prensip sahibi, samimiyetinde samimi, sevgisinde kavi ve mevcut yürüyüşünde son derece kararlı olan biri olmasıydı.
Yukarıda bu hususu,
'nde aynıyla dile getirmesiyle de, bence belgeye bağlamış oldu Zelimhan.
Fikirlerini ortamına göre değiştirmeyen; taleplerini, ideallerini her zeminde ve zamanda açıkça zikreden, vatanseverliğinden zerrece taviz vermeyen, nimet yediği sofrayı kirletmeyen, ülkesinin düşmanlarıyla iş tutmayan, terör devletlerinin maşası olmayan biri, bence doğru ve isteklerinde haklı olan asil biridir.
Gürcistan Türkleri Heyranlık Günü'ne Gürcistan, Azebaycan ve Türkiye'den birçok namlı kişi katıldı.
Cumhurbaşkanlığı danışmanlarından
onur konuğuydu ve heyecanları yükselten konuşmasında milli birliğe, Türkiye'nin mücadelesine, Erdoğan liderliğinin değerine, Aliyev ile Kvirikaçvili'nin basiretli dost liderler olarak kıymetlerine vurgu yaptı.
'nın yönetiminde ilim, kültür, sanat ve siyaset ehli diğer konukların konuşmalarıyla süren Heyranlık Günü, Borçalı İçtimai Cemiyyeti'nde hizmet veren veya onun çalışmalarına katkıda bulunan kişilere ödül, madalya ve plaketlerin verilmesiyle tamamlandı.
Yerim olsaydı tarihî, klasik ve modern mimarinin özenle uygulandığı, tertemiz bir şehir olan Bakü'den de söz etmek isterdim.
Bakarsınız, nasip olur Bakü'ye yeniden gelir ve ondan da müstakil olarak söz ederim inşallah.
Çünkü Bakü, ata yurdumuzun çok önemli bir parçası olarak, güzel sözlerin tümünü hak ediyor.