|
Cami: Sonsuzluğa açılan kapı

Cami, birlikte ibadet etmek kasdıyla cem olma (toplanma) ve rızkı aramak için yeryüzüne dağılma yeridir.



Mescit ise “scd” kökünden türetilmiştir ve “secde edilen, namaz kılınan yer” demektir.



Secde, “Haydi Allah'a secde edin ve O'na kulluk edin” (Necm, 53: 62) mealindeki emirle, “Allah'a karşı kendimizi alçaltma, kibrimizi, gururumuzu kırma” yönündeki niyet ve fiilimizin karşılığıdır.



Bu durumda cami bizi tevhit ile kulluk telakkisine götürür. Halk Hakk'tandır ve parçanın bütününü arzulaması gibi halk Hakk'ı arzular. “Görmek müşahededen daha yetkin…” olduğundan görünen bir toplanma yeri olarak cami, ilkin söz konusu arzunun ve secde emrine itaatin gerçekleşme mekanı olarak somutlaşır.



Harem-i Şerif'te, Mescid-i Nebevi'de, Beytü'l-Makdis'te bayram, cuma namazlarıyla, beş vakit namaza Müslümanların gelişini izleme imkanı bulanlarınız olmuştur. Ben bu ferd ferd gelişleri bir denizde toplanan ırmakların akışına benzetmişimdir. Bu “Tevhid” ve Şari'nin emrine itaat biçimi Müslümanların psikolojilerinde yerleşiktir ve bu yerleşikliği sağlayan da ilkin fiziki bir mekan olmasıyla camilerdir / mescitlerdir.



“Beş vakit namaz” dedim. Bu İslam'a mahsus zaman telakkisini içkin olan bir terimdir.



“Vakit, başlangıcında Allah'ın kendisini yarattığı gibi dairesel olması nedeniyle zamanda takdir edilmiş bir varsayım demektir. Bu yönüyle zaman, küreler gibidir” diyen İbn Arabi, Peygamber Efendimizin (sav) Veda Hutbesi'nde geçen “Ey İnsanlar! Zaman, Allah'ın gökleri ve yeri yarattığı gündeki düzenli sistemine girerek seyrediyor” sözlerini “Hz. Peygamber, Allah'ın zamanı dairesel (daire şeklinde) yarattığını belirtmiştir. Vakitler ise zamanda takdir edilmiştir” diye yorumlar.



Sabah ezanı ilkin Büyük Okyanus'ta Ohots ile Bering Denizi arasında, Rusya'ya bağlı Kamçatka yarımadasında okunur ve saniye sekmesiyle tüm dünyada ardışık (mütevali) olarak okunmak suretiyle tekrar oraya döner.



Dolayısıyla ezan Müslüman'ı genel planda alemin dairesel algısı içinde tutarken, kamet'teki “Kad kameti's-salat” söyleyişi de onu fiili olarak yakın geçmiş, şimdi ve yakın gelecek zamanların içinde tutar.



Peygamber Efendimiz (sav), “Namazı beklediği süre içerisinde insan namazdadır” Buyurduklarına gore, Müslümanın zamanı ibadete dönüştüğü için, sonuçta kiplerle sınıflanan zamanın da bir hükmü kalmaz.



Şöyle ki, “Kad kameti's-salat”, “namaz başladı” demektir. Bu söyleyiş geçmiş zamanı bildirir, namaz ise henüz gelecek zamandır”. Biz yani namaz kılanlar ise geçmişle gelecek arasında an'da yani şimdide dururuz. “An, iki vakti ayıran şeydir.” O kendisinde hem geçmiş hem de gelecek zamandan eser taşıyan bir berzahtır. Biz o berzah sayesinde yaptığımız her şeyi geçmişe havale eder, şimdiyi “an”da idrak ederek, geleceğe yürürüz.



“Hakkın eserinin mahalli olabilmek için kulun fiili gerekir” der İbn Arabi; cami yapmanın ve camide olmanın zorunluğu bundandır.



İslam coğrafyasındaki her Müslüman Emeviler'den bugüne yukarıda vurguladığım, şarinin bizzat kullandığı “imar, bakım-onarım, zinet” kelimelerden birine mazhar olabilmek için çırpınmış ve camilere bu manada küçük bir işaret de olsa düşmek istemiştir. Camilerdeki İslam sanatının en açık ve en şeri ve haklı gerekçesi budur.



Camideki sanat, Müslümanın kulluğunu sanat gayretiyle göstermesinin bir sonucudur ve doğrudan İslam inanışındaki ed-din, İslam, vahiy, ümmet, öz ile form ve alem düşüncesiyle, idrakiyle yani zihniyetiyle örtüşen bir niyettir. “Niyet (ise) amelin ruhu ve hayatıdır.”



Dolayısıyla buradan şu hükme varabiliriz:



Allah'ın Resulü (sav) ne hayatında ne de kendi mescid-ev'inde sanata tenezzül etmemiştir. Sonraki devirlerde Müslümanlar sanatı da İslam'ın görünürlüğü, propogandası ve önceki dinlerle bir tür rekabeti, yarışma aracı olarak gördükleri için ondan kendi zihniyetleri planında yararlanmışlardır.



Bundan hareketle, İslam sanatının mimari üzerinden taşa, mermere, alçıya, mihraba, minbere, kubbeye, pencereye, tonoza, minareye, şadırvana, revaka, sahın'a, sütuna, mukarnasa… “sozsuzluk düşüncesi” olarak nasıl yansıtıldığına; güneşin nasıl içe çekildiğine, cennete duyulan özlemin nasıl somutlaştırıldığına, İlahi Kelam'ın adeta şimdi iniyormuşçasına en uygun yüzeylere hattatlarca nasıl yazıldığına iyi bakmak gerekir.



Çünkü ancak iyi bir bakışla, sanatın değeri doğru anlaşılabilir.


#Mescit
#Cami
#Kad kameti's-salat
8 yıl önce
Cami: Sonsuzluğa açılan kapı
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm
Seçim bitsin, önümüze bakalım!
Yerel seçime ramak kala: DEM, Yeniden Refah ve İYİ Parti