|
Can çıkmadan korsan çıkmaz

Yayıncıların bandrol alabilmek için 13 evraklı bir dosya hazırlamaları gerekiyormuş. İlgili bakanlık, kitapların korsan baskılarıyla mücadele edebilmek için bu tedbiri almışmış. Yayıncılar da diyorlarmış ki, “bakanlık korsanla mücadele etmek için başka yollar bulsun, bizi kırtasiyeye boğmasın.”

Bu bilgileri aktardığım haberde ilginç de bir terim vardı: Taklit bandrol. Bunun açılımı da şöyleymiş: Korsan kitap basanlar, bakanlıkça yayıncılara 13 evrak karşılığında verilen bandrollerin taklitlerini üreterek, onları bastıkları kitaplara yapıştırıp, normal baskıymış gibi satabiliyorlarmış.

Okuduklarıma inamadığım gibi, okudukça artan gülümsemelerime de engel olamadım; tam bir yavuz hırsız hikâyesi! Korsan kitap basımını önlemek için, yayıncıdan 13 evrak isteyerek imanını gevreteceksin ama öte yandan senin bunca zahmet çektirerek verdiğin bandrolleri birileri taklit ederek korsan kitap basacak. İster gülelim, ister ağlayalım ama komedinin özü budur.

Yahu, kurumların ve kişilerin kendi iş çarkını selametle işletebilmek için kardeşine bile bir kuruşunu bağışlamadığı bir devirde yaşıyoruz ama her ne oluyorsa oluyor ve birileri büyük yayınevlerinin çok satan kitaplarını korsan olarak basıp, üstüne bandrolünü de yapıştırıp, elini kollunu sallayarak satıyor.

Sahi nasıl oluyor bu? Anlattığım bu normal işleyiş (!) bana hiç de mantıklı gelmiyor ki, başka akıl sahiplerine mantıklı geleceğine inanayım. Bu işin içinde bir bityeniği var sanki.

Alıcı açısından baktığımızda, kalitesi filan bir tarafa korsan kitabı korsan yapan ilkin fiyatıdır. Yani filan yayınevinin bir kitabı, kitapçıda 10 lira ise, sergicide 6,5 liradır. Bu fiyat farkına bakarak, “Aa bu korsan, korsancılar da fena ayıp ediyorlar, yayınevlerinin haklarını gasbediyorlar” deyiveriyoruz.

Bu sahiden böyle midir? Yani, kitapçıdaki fiyat normal, sergicideki fiyat anormal midir?

Şöyle bir hesap yapalım: 250 sayfa, 60 gram enzo kağıda basılmış bir kitabın, telif bedeli dahil maliyeti, taş çatlasa 1.50 TL.''dır. Yayıncı, kitabı kendi matbaasında ve fiyatının uygun olduğu zamanda depoladığı kağıda basıyorsa bu maliyet daha düşük olarak gerçekleşir.

Dönelim kitapçılara ve sergicilere. Rafa çıkan bir kitap için yayıncı yüzde elli indirim uyguluyor olsun, maliyet eder 2.25 TL. Hadi buna 1 TL. sabit gider ve görünmez masraf ekleyelim, eder: 3.25 TL. Raf ve sergi satışına göre bunu bir de tercüme edelim: Yayıncı, rafta satılan kitabından... Hayır, hayır ayıp olur bunu söylemeyeyim ama korsanın kârını söyleyeyim: Onun kârı yüzde yüzdür ve üstelik telif ödemek gibi bir yükü de hiç yoktur.

Şimdi ben yayıncı olacağım ve yayınladığım bir kitabı başkaları benden habersiz yayınlayacak ve bundan yüzde yüz para kazanacak. Allah aşkına, nerede bu yoğurdun bolluğu... Bu devirde kim kime yedirir bu parayı?

Dedim ya, işin içinde bir bit yeniği var sanki. Korsan yayın sözkonusu olduğunda adı sıkça gündeme gelen Erdal Öz yaşıyor olsaydı, gider, kapısını çalar, “Abi, anlat bize şu işin aslını” derdik ama şimdi bu imkansız.

Geriye şu kalıyor: Yukarıdaki hesaba göre, vatandaşın istediği bir kitabı raf yerine sergiden alması doğaldır. İşin doğrusu ben sergiden kitap almam ama bu şartlara ve bu hesaba göre aslında bir hakkın yenilmediğine hükmederek kitabı buradan alanlara da “niye alıyorsunuz?” demem.

Bunun denilebilmesi için birilerinin çıkıp beni ve vatandaşı ikna etmesi gerekir. Yani yayıncının durumu açıkça ihbar etmesi gerekir. Maktülün yastığındaki bir kıldan, katilini hemen yakalayıveren devlet bu ihbarın sonucunu matbaaların izini sürerek bir günde alamazsa da üç günde kesin olarak alır.

İyi de bu niye olmuyor?

Soruyu bir de şöyle soralım: Korsan, işi sadece bu olan ya da bu işi ekstradan yapan bir yayıncı mıdır ki, tıpkı bir hayalet gibi yakalanamamakta ve sorgulanamamaktadır?

Oldu olacak, şöyle bir hükme de varabiliriz: Korsan morsan yok kardeşim, raftaki de, sergideki de yayıncınındır!

Ama bu hüküm, ortalık korsan kitap kaynıyorken büyük yayıncılara karşı büyük bir haksızlık olacaktır. Dolayısıyla böyle bir hüküm yürütülemez. Bize düşen onların şikayetlerini ciddiyetle dinlemek ve söz konusu problemlerinin çözümüne yardımcı olmaktır.

Örneğin, problemi çözebilmek için önce şu kırtasiye yükünden başlayabiliriz. Sevgili devletimiz, bandrol vermek için yayıncıdan 13 evrak almasın, fifti fiti anlaşılsın, 6,5 evrak alsın.

Hem, buraya takılıp kalmayalım, elbirliğiyle halletmemiz gereken büyük bir problem var: Korsan yayıncıları ya da yayıncı korsanları elbirliğiyle ortadan kaldırmamız gerekir.

İşimiz çok zordur, çünkü Can çıkmadan korsan çıkmaz!

Hadi, devlet -millet- yayıncı el ele...

Yürüyelim arkadaşlar...

15 yıl önce
Can çıkmadan korsan çıkmaz
Asgari ücret, 100 bin 8 TL net maaş alabilecek esnaf oda başkanlarını sevindirdi
Kara dinlilerle milletin savaşı
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…