|
“Şemsiye Tamircisi”

“Şemsiye Tamircisi”, Işık Yanar''ın ikinci romanı; Şule Yayınları arasından yeni çıktı.

İki kelimeyle “bekleyenlerin romanı” olarak tanımlamak mümkün “Şemsiye Tamircisi”ni...

Romanın baş kahramanı Refik başta olmak üzere şahıs kadrosunda yer alanların hemen tamamı bir şeyi beklerler...

Gündelik hayatın normal seyrindeki beklemeler, geçmişten tevarüs eden beklemelerle buluşup, zaman ve mekan üstü bir niteliğe de bürünerek bir kaderin kazasına dönüşürler...

Işık Yanar''ın mahareti ise, kadim bir zamandan beri “el''an ola-duran” bu kader ve kazayı “anlatmama yoluyla anlatmasından” kaynaklanır.

Örneğin, romanın “hakim tema”sı olan “Mehdi''nin zuhurunu bekleme”, hayatın akışı içindeki beklemelere bir nefes, bir renk, bir koku gibi sızarak dışlaşır; gündelik hayata mahsus beklemelerin anlatımını sekteye uğratmaz ya da erteletmez; onların anlatımı esnasında “asıl anlatılmayan” olarak, hakkında ayrıntılı bilgi edinme çabamızı da tahrik etmek suretiyle kendi varlığını eleverir.

Bu nedenle, Mesih Camii''nin Hirkan adlı bir köle tarafından yapıldığına ilişkin bilgileri ve Şemsiye Tamircisi''nin 94 ve 95. sayfalardaki vaazını dışarıda tutarsak, “Mehdi”ye ilişkin tarihi ya da teolojik bir bilginin aktarımına ihtiyaç duymaz Işık Yanar. Adeta, Dört Adem adlı ilk romanındaki (Hece Yayınları, 2007), “insan aydınlatmak istediği bir karanlığa sahip olmak ister” sözünü şerh edercesine, roman kişilerine verdiği Refik, Refika, İsa, İmran, Şefkat, Polibos... vb. isimlerle, onlara yüklediği “bekleme” görevleriyle ve Mesih Camii, Zülkarneyn Kayası gibi mekan nitelemeleriyle Mesih inancını “anlatmaksızın” görünür kılar...

Polibos adının kaynağını istitraden açıklamakta yarar var: Mesih''in zuhurunu bekleyen pedere verilen bu isim, Oidipus esfanesinde geçer. Kahinler, Thebai Kralı Laios''a kendi oğlu tarafından öldürüleceğini söylerler. Kral, bu bilgiyi edindikten sonra doğan oğlu Oidipus''u ayaklarından şişler ve onu öldürmesi için hizmetçisine verir. Oidipus''u öldürmeye kıyamayan hizmetçi onu bir çobana emanet eder. Çoban da onu çocuğu olmayan Korinthos Kralı Polybos''a götürür ve Oidipus, kralın oğlu olmadığını öğreneceği güne kadar onun yanında kalır.

Aynı şeyi beklemelerine rağmen, Refik''le Peder Polibos''un arasındaki çatışmayı,”beklenene erişme ve onu sahiplenmede bir öncelik durumu” olarak işleyen Işık Yanar, imandan kaynaklanan sorumluluğun ve yarışmanın akla galip gelişini de bir gerçeklik biçimi olarak sunar okuruna.

Tekrar vurgulamalıyım ki, “Şemsiye Tamircisi”yle ilgili bu belirlemelerimden, onda aşkın olanın (metafizik bir düzeyin) anlatıldığı sonucuna varılmamalıdır; ondaki gerçeklik, an be an yaşadığımız, tanığı olduğumuz gerçekliğin, metafiziği de hıfzeden (dolayısıyla hıfzetmekle görünür de kılan) bir “roman gerçekliği” şeklinde anlatılmasından ibarettir.

Bu aynı zamanda, Işık Yanar''a atfetmemiz gereken ikinci maharettir. Hırsı, kazancı, arzusu, tecavüzü, iğvası, fedakarlığı, aile ilişkilerindeki kopukluğu, ata-erkilliği, nesil farkını, taşra sıkıntısını, büyük şehirde yaşama hülyasını, özentileri ve kozmopolitliği... ile bir kasaba yaşantısını -kurduğu estetik yapıyı özenle koruyarak- olanca sadeliği ile anlatmıştır.

Yitik bir zamanın fotoğraflar, gazete kesikleri üstünden kurulması söz konusu sadelikteki samimiyeti artırırken, broşür ve günlük üstünden yapılan zaman soyutlaması da ilgili olayların sahiciliğini pekiştirmiştir.

Olay örgüsündeki bütünlüğü vurgulamak için “saat gibi işleyen bir kurgu”nun varlığından sözetmek hiç de abartılı olmayacaktır.

Örneğin, “Hirkan!, Allah senin burada beklemeni istiyor. (...) Çünkü burası bir kapı. Kudüs ve Mekke gibi. Bu kayalar o kapının kanatları. Efendimiz İsa''yı bekleyeceksin. Sana gelecek. O ne emrederse onu yapacaksın. Onun için bir kır at besleyeceksin. Bu vazife senin.” cümlelerindeki şeyh buyruğunun, aynıyla İstanbul''daki şeyhi tarafından Refik''e yöneltilmesi; bu maksatla bir kırat besleyen Refik''in onun tarafından öldürülmesi, romanın sonunda Refik''in oğlu İsa''nın o kıratın üstünde bahçe kapısından içeri girmesi, örgüsel sağlamlığın seviyesini de ele vermektedir.

Çünkü, beklemenin bir tür “ortak ölme biçimi” olmasının ötesinde, kocası ölen Refika için oğlu İsa''nın dönüşüne Mesih''in zuhuru gibi bir kıymetin yüklenmesi, bekleyenlerin bekleme nedenlerince çeşitlenen bir Mesih''in varlığını “hakikat” düzeyinde ortaya koymaktadır. Alain Badiou''nun kelimeleriyse söyleyecek olursak, Işık Yanar, bilgide bir gedik açan hakikatleri, olay örgüsünde sağlam iç-bağlar olarak kullanmıştır.

“Şemsiye Tamircisi”nde bir kusur yok mudur diye sorulacak olursa, cevabım şu olacaktır: Vardır.

Bu romanın kusuru, genç bir entelektüel olarak kendisinden düşünsel çalışmalar beklediğim Işık Yanar''ın, iyi romancı olmakta karar kıldığını teyit etmesidir.

13 years ago
“Şemsiye Tamircisi”
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset