|
Hristiyan kulübünden karikatürlü bir itiraf

Yunanların Kathimerini gazetesinde yer alan karikatürü görmüşsünüzdür.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, solundaki AB bayrağına bakarak, bu bayrağı hilale (Türk bayrağındaki simgeye) dönüşmüş olarak tahayyül ediyor.



İlk bakışta milli gururumuzu okşayan bir yanı var bu karikatürün.

Çünkü Erdoğan’ın şahsında Türkiye’nin dirayetiyle birlikte, uzun vadeli düşünme özelliğine vurgu yapılırken, aynı zamanda Türkiye’nin kendi karakterini koruyarak katıldığı (ve katılabileceği) yapıları, zaman içinde kendi kimliğinin rengini vererek yine salt kendi çıkarları doğrultusunda dönüştüreceği, değiştireceği söyleniyor.

Karikatür, şakanın çizgisel bir ifadesidir; düşünüleni ya da fantastik (tahayyüle aktarılmış) olanı mizah makamında görselleştirerek, bir manayı çift etkili hale getirir. Bu çift etki nedeniyle, işlediği gerçekliği aynı zamanda sert, sarsıcı, uyarıcı ürpertici hale getirmiş olur, fakat bunu mizahi bir formla yaptığı için, söz konusu tepkinin şiddetini tebessüme tahvil ederek yumuşatmış olur.

Gerçi, Charles Baudelaire, yalvaçsı ürkünçlük olarak nitelediği bu tebessümle yumuşatmayı da çok tehlikeli sayar ama bu başka bir mevzudur.

Hal böyle olunca, Kathimerini’deki karikatür de şişede durduğu gibi durmayıp, son tahlilde sert bir uyarıya dönüşüyor.

Bu uyarının ilk yorumu, Yunanların, geçen hafta Varna’da gerçekleştirilen AB-Türkiye Zirvesi’nden beklentileriyle ilgili.

Neydi Yunanların beklentileri:

Türkiye’nin, 1-Sınırındaki askeri bölgeye girme teşebbüsünde bulunan ve dolayısıyla askeri casusluğa teşebbüs suçuyla tutuklanan iki Yunan askerinin iade etmesi, 2-Kıbrıs açıklarında başlattığı doğalgaz arama çalışmalarından vazgeçmesi, 3- ve doğalgaz arama çalışmalarındaki kararlılığını göstermek için başvurduğu deniz tatbikatlarına son vermesi.

Ekonomik olarak ağır bir iflasın içinde debelenen Yunanlar, bu konularda Türkiye’ye karşı bir yaptırım gücüne sahip olamadıkları için, bunları AB’nin, hem de Türkiye’nin burnunu sürte sürte kendileri için sağlamasını umuyorlardı.

Fakat bunun tam aksine bir durum tahakkuk etti: Mevcut sorunların çözümü konusunda ikna ve AB’ye girebilmesi için terbiye edilmesi beklenen Türkiye, malum zirveyi kendi çıkarları doğrultusundaki görüşmelerle ve kararlarla belirleyiverdi.

Söz konusu karikatürde söylenen bu ilk gerçek, Yunanistan’ın özel durumuyla sınırlandığında şahsileştirilmiş ve dolayısıyla etki alanı daraltılmış olunacağından, aynı zeminde genel bir hakikate yapılan göndermeyle daha büyük bir geçeğe eklemlenerek verilmiş.

Bu büyük gerçek, Hilal (İslam) – Haç (Hristiyanlık) kavgasında hilali temsil eden yegane güç olarak Türkiye’nin istilacı karakteridir.

Diğer bir söyleyişle, Hıristiyan AB, Müslüman Türkiye’yi üye olarak kabul ederse, asıl Hristiyani ideallerinden vaz geçmeyi, Müslüman Türkiye’nin elinde yeniden şekillenmeyi kabul etmiş olacaktır ki, nitekim Türkiye de bu dönüştürme, değiştirme gücüne (güya) sabitlenmiş bulunmaktadır.

AB-Türkiye Zirvesi’nde ele alınan (en azından ele alındığı resmen beyan edilen) hususlara; sorunları çözme arzusundan ve kararlılığından çok, iyi niyetli temennilere bulanmış kararlara bakıldığında da yine aynı karikatürün AB tarafına akıl vermeye yönelik olduğu görülmektedir.

Bu akıl vermenin özünde ise Türkiye’nin Müslüman kimliğini, AB ülkesi olma kararlılığı içinde izale etmiş olma şartı yer almaktadır.

Nitekim ilgili resmi anlaşmalarda, görüşme tutanaklarında asla yer almayan, ancak katı bir gerçeklik şeklinde var olan ve dolayısıyla her Avrupalının (Avrupacılık idealine bağlı olanın) zihninde yer etmiş bulunan bu şart, AB Konseyi Başkanı Donald Tusk’ın konuşmasında demokrasi, Kıbrıs ve Suriye kelimelerine yedirilerek kendini tekrar belli etmiştir.

Bu tekrarla apaçık bir şekilde ortaya çıkan şey, AB’nin, istiklalini, güvenliğini ve dış politikasını tek başına kendisinin belirleyeceği bir Türkiye’yi istemediğidir. Onun istediği, kendisine emir kulu olacak, bu uğurda kimliksizleşmeyi ve giderek bölünmeyi sinesine çekecek bir Türkiye’dir.

Söz konusu şarttan bakıldığında, merhum Necmettin Erbakan’ın Batı Kulübü tanımlaması aynıyla geçerli bulunmaktadır; Türkiye’nin AB’ye girmek için başvurduğu 31 Temmuz 1959 tarihinden bu yana geçen 59 yılda, terbiye edilme plan ve uygulamalarındaki değişmelerden başka hemen hiçbir değişiklik yoktur.

Kathimerini gazetesindeki malum karikatür bu durumun hem itirafıdır hem de AB-Türkiye ilişkilerinin yeni zamanda da aynı minval üzere süreceğinin belgesidir.

#Yunanistan
#Kathimerini
#Karikatür
6 yıl önce
Hristiyan kulübünden karikatürlü bir itiraf
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi