|
İftar: Bir kazanç ayini

İftar, oruçlu bir kimsenin orucunu "açması"dır; "uzunlamasına yarmak" anlamıdaki "f-t-r" kökünden türetilmiştir.

"Fıtrat" kelimesinin de aynı kökten türetilişine yaslanılarak, insanın hilkatine ilişkin kulluk, nefis ve terbiyesi, açlık, tokluk, Rezzak, rızıklanan, razı olan ve olunan, zaman, an kelimeleri çevresinde bir dizi imge üretmemiz mümkündür…

Sahur, niyetlenmek, imsak, mühlet, teravih, sadaka vb. "oruç (savm) merkezli" diğer kavramları da iftarla birlikte düşünürsek bir imge denizine dalıveririz ve görürüz ki, bizim oruç ibadetimiz, Batılıların rite, ritual (dini merasim, ayine ait, dini ayin ve merasim) kelimeleriyle kastettiklerinin fevkinde bir inanma ve yaşama biçiminin öz-eti''dir.

Şimdi idrak ettiğimiz Ramazan ayının birinci gününden beri izliyor ve görüyorum ki, televizyonlarda sürdürülen "en çok izlenen iftar programını yapma yarışması"yla, gemi azıya almış gıda reklamlarıyla, cami avlularındaki dinî piknik taburlarıyla oruç, tipik bir iftar faaliyetine indirgenmek üzeredir.

İftarın, tıpkı Foucault''nun "Temsil edilen şey, temsilin kendisinin dışına düşer" söyleyişindeki gibi, oruçla bağlantısı kesilip, onun otuz günlük bir dinî karnavalın adı olarak pazarın ve adına reklamcı denilen pazar tellâllarının "kazanç ayini"ne dönüşmesine ramak kalmıştır.

Yukarıda zengin imgelerimizin kaynağı olarak zikrettiğimiz oruç ibadetine mahsus kavramlar birer "reklam tool''ü" olarak, asıl anlamlarının (temsillerinin) dışında tüketimin diline aktarılmakta, dolayısıyla dünyevileştirilmekte, daha net bir söyleyişle sekülerize edilmektedir.

Örneğin:

Bir markanın NİYETİ, kalitesini bizlere ispat etmektir.

Bizim İFTAR VAKTİmiz, bir markanın İFTİHAR VAKTİ''dir.

İftar zamanı, bir marka için ÇORBA ZAMANIdır; oruç tutanlar da birer ÇORBACI olarak o markanın hizmetkârlarıdır.

Bir yoğurdun açılması dedenin, bir peynir kalıbının kesilmesi ninenin, eller üstünde tutulan tavadaki sucuğa ekmeğin banılması babanın, bir ayranın çalkalanması annenin, kaşarlı ekmeğin ısırılışı bir çocuğun İFTAR AÇMA BİÇİMİdir.

İftarda tatlı sohbetlerle sofra keyfini zenginleştirmenin yolu bilmem kaç adet MUCİZE KAPAK getirene verilecek olan bilmek kaç litrelik içecekle mümkündür.

Bir markanın düdüklüsü, çaydanlığı, cezvesi İFTAR EKİBİ, tost makinası, diğer çaydanlığı SAHUR EKİBİ''dir.

İftarda HOŞGELDİN RAMAZAN yazısının "bir göreni" olabilmek için, çocukların bir markanın ürünlerini bir yerlerden kapıp getirmeleri ve devasa sofrayı onlarla donatmaları gerekir.

Sultan ve aşçısı bir Amerikan markasına mahsus HURMALI İFTAR MENÜSÜnün soytarılarıdır.

Bunlardan bakıldığında, oruç ibadetimizin, pazar tarafından rite, ritual kelimelerinin anlamıyla eşitlenmek üzere olduğunu görmemek mümkün değildir. Orucun tamamlanma vakti olan iftar, daha çok sayıda (ilk planda gıdanın kendisini de değil, doğrudan) gıda markasını tıkınmanın "vakti" olarak, ritüel yöneticileri (reklamcılar) tarafından kutsanmış olmaktadır.

Tüketimle eşleştirilen kutsal, dönemsel bir mübadelenin anahtar kavramına dönüşerek, doğrudan pazarın nesnesi olmakta, dolayısıyla "değeri" de kazanç amaçlı olarak tedavüle sokulabilirliğiyle ölçülür bir hale gelmektedir.

Eğer oruç ibadetimizle ilgili gidişat böyle olacaksa (ki, kapitalizmin sistemleştirdiği kazanç şehvetinin bugünden yarına değişmeyeceği, bilakis gün geçtikçe daha da artacağı aşikardır), sözde laiklerin, Ramazan ayında büyük artış(!) gösteren dinsel faaliyetlerden(!) korkmaları, bunlardan olumsuz yönde şüphe duymaları son derece anlamsızdır.

Anlamsızdır çünkü, kutsal değerlerin bir pazar nesnesine dönüşmesi laikleş(tiril)menin ta kendisidir.

Eğer oruç ibadeti cümlesinden, zühd tavsiye ediliyor olsaydı, mevcut televizyon programlarına, gıda reklamlarına para harcanmaması, o paraların yoksullara dağıtılması isteniliyor olsaydı işte o zaman laikler söz konusu korkularında haklı olurlardı.

Oysa ki, durum açıktır: İftar vaktinde daha fazla tüketmek için dinlisi, dinsizi, laiki, anti-laiki, üreticisi, taşıyıcısı, stokçusu, bakkalı, marketi, reklamcısı, yapımcısı, spikeri, şiir soytarısı, ağlatan hocası, hislendirici alimi, grafikeri, matbaacısı, gazetecisi, radyocusu... seferber olmuştur.

İşin en kötü yanı, yukarıdaki cümlemizden de anlaşılacağı üzere bu seferberlikte kimin niyetinin sahih, kimin niyetinin istiskal etmek olduğunu belirlemenin de artık çok zorlaşmış olmasıdır.

Çünkü bu seferberlikte geriye çekilmek, meydanı "ötekilere" bırakmak anlamına gelmektedir.

Gerçek "öteki" olanlarsa, kuşkusuz Allah''ın rızasını kazanmak için oruç tutanlar; iftar vaktinde kurumuş dudaklarını Rablerinin suyu ile ıslatarak, nimet olarak verilmiş bir dilim ekmeği yerlerken, idrak ettikleri bu mübarek zamanda Furkan''ın kelimelerini zikirle çoğaltanlardır.

14 yıl önce
İftar: Bir kazanç ayini
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’