|
İki kitap, bir çeşitleme
Şehbenderzâde Filibeli Ahmed Hilmi
, yarım kalan
Bâtınîler – İblis Behmen
adlı uzun hikayesinde (haz.: Elif Çelik, Büyüyenay Yayınları, İst., 2016),
İzzeddin (İblis) Behmen
ile onun şakirdi olan
Hasan Sabbah-ı Himyerî
üzerinden
din-iktidar ilişkilerini
anlatır.


Bu ilişkiyi en iyi temsil eden bir kurguya başvurur ilkin.



Nizâmü'l-Mülk

'ü (ö. 1092) devlet bürokrasisinin,

Ömer Hayyâm

'ı (ö. 1131) zâhir alimlerinin ve dolayısıyla medresenin, eğitimin,

Hasan Sabbah-ı Himyerî

'yi (ö. 1124) de bozguncu-suikastçiliğin (bugünkü adıyla terörizmin) karşılığı olarak aynı zaman diliminde buluşturur.



Gelecekteki büyük rollerinden ve düşmanlıklarından habersiz olarak, İsfahan'nın Kum Meydanı'nda, bir araya gelen bu genç üçlü, orada idamlarla ilgili görüşlerini açıklayıp, idam edilecek kişilerle ilişki kurarlarken aslında gelecekteki yaşayışlarının, tutum ve davranışlarının da ilk haberini vermiş olurlar.



Hikayesini

Tuğrul Bey

zamanıyla başlatan Filibeli, devre ilişkin şöyle bir tablo çizer:



Tuğrul Bey, atından inmeyen, kılıcını belinden çıkarmaya vakit bulamayan bir şanlı Türk padişahı olarak, diğer Türk hanları gibi ilim ve sanayiye önem vermekle kalmayan, bunların ehlini de koruyan ve kollayan biridir.



Mesleki ehliyeti konusunda herkesin mutmain olduğu

Amîdülmülk

de onun veziridir. Ancak bu vezir, mezhep hususunda son derece mutaassıptır. Bu nedenle Şâfiîlerden, Şiî-Râfızîlerden hiç hazzetmez ve imkan buldukça onların faaliyet alanlarını daraltır.



Vezirin, Tuğrul Bey'e bunlar tarafından şikayet edilmesi ise ters etki yapar. Vezir Tuğrul'u da ikna ederek, mezkur mezhepler üzerindeki şiddet ve tazyikini artırır hatta rakipleriyle, onları seven ve destekleyen alimleri bile bu yolla ortadan kaldırır.



Filibeli'nin kelimeleriyle ortaya çıkan sonuç şudur:



“Râfızîlere minberlerde lanet okunmaya başlandı. Şâfiîlere göz açtırılmaz oldu. Vezirin şiddetinden mutasavvıfîn ve meşâyıh de yakasını kurtaramıyordu. Mu'tezile uleması, feylesoflar tekfir ve çok kere idam olunuyordu.”



Bu sözlerini, idamına hükmedilerek Kum Meydanı'na getirilen zamanın şöhretli ulemasından Mu'tezile saliki Abdüşşekûr Meşhedî üzerinden temellendiren Filibeli'nin onun düşüncelerinden dönmesi konusundaki yapılan ricaları ve bundan etkilenerek onun geri adım atışını (af dilemesini) biraz fazla abarttığı düşünülebilir.



Ki, ben de böyle düşünüyordum ama,

Zübdetü'l-Hakâik

'in yazarı

Aynülkudât el-Hemedanî

'nin bu kitabıyla birleştirilen

Şevka'l-Garîb

(Garibin Şikayeti) adlı risalesini okurken hayatını da öğrenince, kendi adıma Filibeli'nin mezkur konuyu hiç de abartmadığına, bilakis gerilimi düşüren bir sakinlikle anlattığına kani oldum.



İlginç olan

Aynülkudât el-Hemedanî

'nin de zikrettiğim üçlüyle akran olması, hatta

Ömer Hayyâm

'dan ilim tahsil etmiş ve onun vefat ettiği yılda yakılarak öldürülmüş olmasıydı.



Hemedanî sufi olması ve ilgili görüşlerini kayda geçirmesi, cami kürsülerinden paylaşması nedeniyle suçlanmış ve ayrıca Sünnî olduğu kesin iken Şiî olmakla da itham edilmiştir.



Gerek Filibeli Ahmed Hilmi'nin Bâtınîler'inden, gerekse

Hemedanî'nin adını yukarıda zikrettiğim, hayatını da içeren (Ahmet Kamil Cihan, Salih Yalın, Mesut Sandıkçı ve Arsan Taher tarafından çevrilerek, Türkiye Yazma Eserler Kurumu yayınları arasından çıkan) kitabından ben neyi aktarırsam aktarayım, onlarda ele alınan hususların özetini bile vermiş olamayacağından, bu iki kitabı mutlaka okumanızı öneriyorum.



Sanki

Obama

ile

Merkel

konuşuyormuşçasına, güncel gerçekliğe bire bir isabet eden Bâtınîler'deki şu pasajı aktararak yazımı tamamlamakla yetiniyorum:



“(...) -Ramazanın yirmisine kadar sabrederiz. Vaizler az vakitte ahalinin fikrini tehyiç edecektir (dağıtacaktır). Ahali birbirinin hasm-ı canı birkaç fırkaya ayrılacaktır. Her tarafta memurlarımız efkar-ı mütehalife erbabını yekdiğeri aleyhine teşvik ediyor. Beş gün sonra Aleviler Sünnileri Sünniler Şiirleri Mu'tezile cümlesini tekfir edecek, ufak bir himmetle memlekette isyan zuhur edecektir. (...)



-Bu isyandan beklenilen fevaide (faydalara) aklım ermiyor ya üstad, bunu anlayabilir miyim?



-Şüphe yok, isyan sırasında Hasan Sabbah'ın tavaifine hücum edeceğiz, ahali de birbirini kıracaktır. Böyle bir isyanın az bir himmetle siyasi bir şekil alışı müşkül müdür? Alparslan'ın bu müsaadesi büyük bir hatadır. Kendisini dinsizlikle itham etmek, yerine başka bir şehzade geçirmek o kadar güç müdür?


#Filibeli Ahmed Hilmi
#Bâtınîler – İblis Behmen
#Ömer Hayyâm
7 yıl önce
İki kitap, bir çeşitleme
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset