|
İnsan özgürdür ama başıboş değildir
Allah, insanı amel yönünden sınırlandırır, düşünme yönünden değil.

Düşüncenin amele (fiile) dönüşme niteliğini (potansiyelini) de takdir ettiği için, bunların edebini de bizzat Kendisi öğretir.

Örneğin güzel (tayyib) ve kötü (habîs) konusunda şu ayetleri inzal etmiştir:

“Görmedin mi Allah nasıl bir misal getirdi: Güzel bir sözü, kökü (yerde) sabit, dalları gökte olan güzel bir ağaca (benzetti). (O ağaç), Rabbinin izniyle her zaman yemişini verir. Öğüt alsınlar diye Allah insanlara misaller getirir. Kötü bir sözün misali, gövdesi yerden koparılmış, o yüzden ayakta durma imkânı olmayan (kötü) bir ağaca benzer. Allah Teâlâ sağlam sözle iman edenleri hem dünya hayatında hem de ahirette sapasağlam tutar. Zalimleri ise Allah saptırır. Allah dilediğini yapar.” (İbrahim: 14:24-27)

Bu ayetlerdeki ağaç (yemiş veren şecer) benzetmesi, sözün sınırısızlığıyla düşünmenin sınırsızlığının da karinesidir.

Çünkü söz, ancak söylendiğinde vardır; insanın konuşmaya yazgılı olması nedeniyle sözden kaçınması münkün olmadığından, sözün eyleme dönüşme potansiyeli de ağaç örneğiyle yine Allah tarafından gözetilmiştir.

Şöyle ki, ağaç, her zaman fiziki halinden (bir bütün olarak görünüşünden) daha fazlasıdır.

Ağaç toprağa tutunan ve suyu emen köktür, suyu gövdeye dağıtan damarlardır, damarları gizleyen (koruyan) kabuktur, dallardır, yapraklardır, yemişlerdir…

Dahası ağaç, mevsimlerin münadisidir, sestir, ışık oyunlarıdır, harekettir, böceklerdir, kuştur (ve onlardan kimilerine yuvadır), gölgeliktir, serinliktir, korunaktır, dayanaktır, örtüdür, süstür…

Söz kök salması, dallanıp, budaklanması, yemiş vermesi… veya bunların olumsuzlanması yönüyle ağaca benzer ve amel olarak gündelik pratiklere yansıyan bu benzerlikler, Hz. Peygamber'in (sav) onlarla ilgili hükümleri, yönlendirmeleri ve yorumlarıyla, ilahi bir zihniyetin (şeriatın) taklidi zorunlu hayat tarzı olarak somutlaşır.

Bunlardan hareketle irfanın, ilmin, bilimin, sanatın, edebiyatın (edebi sözün) asıl özünü, olumlu ve olumsuz yönüyle buradan kazandığını söylememiz mümkündür.

Bu manada, zikredilen formlarla düşünme de, sınırsız bir alana sahiptir. Düşünen insan, zihnen bu özgürlüğün ikliminde yaşar, tefekkür, tefehhüm ve tecessüsle akleder, tanımlar, retler ve kabuller içinde serbestçe dolaşır.

İlk düzey amel değildir, bunlar som bir özgürlüğün zevkedilmesidir. Ne zaman ki, telvinde bulunarak, üreterek, ibda ederek, ihtira eyleyerek, icatta bulunarak, nazariyata aktararak yani düşüncelerini söze döker, amel düzeyi ortaya çıkar. Amelin olduğu yerde ise Allah ile insanın sözleşmesi vardır ve dolayısıyla bu sözleşmesinin bağlayıcı hükümleri işlemeye başlar.

O halde İslam zihniyet ve kültüründe özgürlüğün asıl olduğunu, sadece söze (amele) getirmenin tahdit içerdiğini, üstelik bunda da bir zorlama olmadığını görürüz.

Bilakis, Allah ile ahitleşen insanın, ahdine vefa göstermek yönünden, varlık içinde (kendisi de bir kelime olarak) dünya ve ahiret hayatında güzelleşmesi (Allah nezdine biricikleşmesi) söz konusu olduğu gibi, ahitleşmenin tarafı olarak kendi özgürlüğünü kısıtlayıp kısıtlamamakta seçme hakkını kullanmakla da sahih özgürlüğün müdriki olması mümkündür.

Müslümanların irfanda, ilimde, bilimde, sanatta ve edebiyatta, Nübüvvet'ten 17. yüzyıla kadar süreli bir yükselişi, gelişmeyi ve öze uygun değişmeyi sağlamış olmalarının, son tahlilde “insanın özgür ama başıboş olmadığı” anlayışına bağlanan böylesi bir özgürlükten kaynaklandığına hükmetmek hiç de zor olmasa gerektir.

Müslümanlar, ne zaman ki, sultanların iktidarlarının devamı, meczup şeyhlerin tekke ekonomilerinin bozulmaması, fetva düşkünü teologların bu imkanlarının elden gitmemesi uğruna, Allah'ı özgürlüklerin kısıtlayıcısı ilan ettiler, kendilerini onun adına sınır belirleyicisi olarak gösterdiler işte o andan itibaren düşünmeyi hayatlarından kovup, tam bir kısır döngünün içine düştüler.

Allah, insanı amel yönünden sınırlandırdığını, düşünme yönünden sınırlandırmadığını idark etmediğimiz sürece zikredilen mihraklar tarafından daha uzun bir süre suya götürülüp susuz getirileyemeyeceğimiz ise herkesin malumu ola.
#amel
#fiil
#nazariyat
#ilim
#sanat
8 yıl önce
İnsan özgürdür ama başıboş değildir
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi