|
İslam sanatında geometrinin iktidarı

İslam sanat aklının oluşumu esasında, benzerlikler, farklar ve özgünlükler itibariyle yeni olanın izini sürmeye çalıştığımızı sıkça belirttiğimiz halde, yine de tanımlama zorunluluğuyla sanat kelimesini kullanırken bin tereddüde maruz kalıyoruz.

Çünkü, zikrettiğimiz esasta sanat, henüz bugünkü içeriğine sahip değildir. O daha çok, İslami manada kulluğun ifası, hayatın güzelleştirilmesi, yeryüzünün imarı ve Nebevi medeniyetin geleceğe taşınmasından ibarettir. Zanaatın da kendisinde barındıran bu sanat, hayatın işleyişine ayrıca dahil değildir, bilakis yeni şeriatın ilgili esaslarına uygun olarak, hayatın namlusuna sürülen amellerden bir ameldir.

Hareket sahası hayat olarak belirlendiğinde, tüm sanatların aynı malzemeyi kullandıkları ortaya çıkar. Zira, ilgili malzeme ancak yeryüzünden devşirilebilmektedir ve dolayısıyla yeryüzü tasarruflarında insanlar zaman, zemin ve banilik yönünden ortaktır. Bu bağlamda fizik kuralları, tektonik zorunluluklar, yapı tecrübeleri ve mimari algılar... itibariyle de yine sanatlar ortaktır.

Sanatlar arasında farkı doğuran / üreten / yaşatan şey ise şeriatlar, inançlar, dünya görüşleri, yeryüzüyle ilişkiler, temellük tarzları, kültürler, sosyo-ekonomik ve siyasal seçimlerdir.

Kemale erdirilmiş ahlak, ibadetler manzumesi olarak, dünya hayatının tamamını düzenleme iddiasını taşıyan İslam’ın, zikrettiğimiz bağlamda sanatı ihmal etmesi, dışına itmesi elbette düşünülemez.

Nitekim İslam, mülkün fethiyle birlikte elde ettiği ekonomik iktidarının başlangıcında sanattaki farklılığını da görünürlüğe taşımayı öncelikleri arasına almıştır ki, Kubbetü’s-Sahra bu önceliğe tabi olarak inşa edilen ilk yapı olma hüviyetini de kazanarak, deyim yerindeyse İslam sanatının manifestosunu oluşturulmuştur.

Buradan baktığımızda:

Fiziki yapı olarak Kubbet’üs-Sahra, dış ve iç olmak üzere iki galerilidir. İlk galeri 8 büyük ayak, 16 sütun ve 24 kemerden oluşmaktadır. Galerinin üst örtüsü düz damdır.

İkinci galeri merkezi kubbeli mekandır. 4 ayak, 12 sütun ve yüksekliği 30 metreyi bulan 20.44 metre çapındaki kubbeyi taşımakta olan kemerler bulunmaktadır. Kıble kapısından girildiğinde, sağda minber ve orta dairenin kenarında müezzin mahfili yer alır.

Kubbe başlangıcının zeminden yüksekliği 20,40 m., tepe noktasının zeminden yüksekliği 35.60 m.’dir.

Çatı kurşunla kaplanmış olup, çift cidarlı ahşap kubbe, düzgün açı ve aralıklarla kasnağın üstüne yerleştirilen ahşap latalar üzerine oturtulmuştur. Kubbe tabanında yer alan küçük bir kapı iki cidar arasında ağlantı kurulmuştur.

Kubbenin iç süslemesinde alçı sıva, boya ve yaldız kullanılmış, arabesk motifler merkezden aşağıya doğru halkalar halinde genişletilerek yapılmıştır.

İç mekanın tavanında bir dizi sundurma ve kiriş yer alır. Birbirlerine çok yakın olarak yelpaze gibi açılan bu sundurmalar ve kirişler, ara desteklerle kubbe kasnağına kadar devam eder. İnce ahşapla kaplanmış tavanda üçgen ve dörtgen dekor alanları bulunur. Buralar serpme yıldızlarla ve dairevi girift arabesk madalyonlarla süslenmiştir.

Tezyinatta alçı, boya ve yaldız kullanılmış; korent-kozmopolit antik sütunlar arasında kabartma süslemeler yapılmış, altın yaldız bronz levhalarla kaplı kalın kirişler yerleştirilmiştir.

İç sekizgeni kaplayan pembe taş, cam ve sedef mozaiklerde, altın yaldızlı zemin üzerine mavi ve yeşilin hakim olduğu 25 ayrı renk bulunmaktadır.

Bu şekliyle Kubbetü’s-Sahra, bina olarak kendisinden önceki kimi dini yapıları tekrarlamakla birlikte, mekana özel düzenlemesiyle İslam ibadetgahı olarak biriciktir.

Bitki motiflerinin, hakim renkler olarak mavi ile yeşilin (Türk-İslam sanatları devrinde turkuazın) kullanılma nedenlerini –önemine binaen- nasipse ayrı bir yazıda- işlemeyi vaat edip, önce, Sahra’nın dekorunda Bizans ve Sasani etkisi gösteren zeytin, hurma, badem ağaçları, bambu demetleriyle akant ve asma yaprakları, bereket boynuzları, vazolar, sepetler, çiçekler, kozalakların, meyve mücevher kompozisyonlarının yer almasını, -süslemedeki evrensel ortaklığa işaret etmekle birlikte- İslam sanatında geometriye ağırlık verileceğinin ilk habercisi olarak vurguyla zikretmeliyiz.

Öyle ki, geometri buradaki (ve bilahare Şam Ulucamisi’ndeki) uygulamalarıyla birlikte, İslam sanatında başat hale gelecek ve giderek “Allah’ın yaratmasının büyüklüğünü ve Allah’ın süfli ve ulvi aleme nüfuz etmiş olan kudretini salih kullarına gösteren alametler ve deliller” olarak algılanıp (Ebü’l-Hasan el-Amiri), Batı tasvirciliğine karşı muteber hale gelecektir.

#İslam
#Sanat
#Geometri
4 yıl önce
İslam sanatında geometrinin iktidarı
Türkiye’nin tezlerini kim anlatacak…
Enflasyon ile mücadelede beklentileri kırmak ve fiyat yapışkanlığının önüne geçmek
Cari açık ve Gabar’dan gelecek 3,2 milyar dolar
Küresel savaşın kaçınılmazlığına dâir
Yeni tehditler ve Türkiye’nin kurumsal güncellenmesi