|
İslamcılar ve çil yavrusu gibi dağılanlar

Konu "düşünmek, düşünce üretmek ve her durumda düşüncenin içinde durmak" olunca paralel yapı için mümkün olmayan bir hususu da bunlarla ifade etmiş oluruz.

Söyledim ve hep söylüyorum: Paralel yapının mensupları düşünmezler tabi olurlar. Lugatlarında "tetkik ve teklif" kelimeleri yer almaz sadece "telkin ve tekrar" kelimeleri yer alır.

Ayrıca, telkin – tekrar yetkisi de hücre yapılanmasına göre farlılıklar gösterir. Abi kardeşten, zümre başkanı abiden, zümre imamı zümre başkanından... ve son olarak baş-imam hepsinden fazla telkinde bulunma hak ve yetkisine sahiptir.

Örnek için fazla uzağa gitmeye ne hacet? Paralel medyada hemen her hafta manşetlerden duyurulan "yeni nesil siyasi vaazlar" buna örnek olduğu gibi, beddua etmenin bir şartı haline gelen bu vaazlardan sonra paralel zamane yazarlarının "iyi niyetle söylendi; içeri yönelik değildi; mübahale, muhavele yapıldı" diye yırım yırım yırtınmaları da düşünmeye değil, biraz tevile izinli oluşlarının bir örneğidir.

Paralelcileri, 17 Aralık"ta seçim ayarlı darbe yapmaya kalkışırken paralel medyada kalem tutanların kelle sayısından hareketle üstün oldukları vehmine düşüren ama işin gerçeği bellerini asıl kıran husus bu husustur.

Sözü uzatmaya da gerek yok, gündelik siyasetin magazinini yapmaktan başka özellikleri olmayan köşecilerle, "hini hacette lazım olur" diye beslenen akademisyenler, sadece ve sadece Recep Tayyip Erdoğan"a duydukları Müslümanca sevgiyle onlara karşı çıkan, bu manada AK Partili olmayan ve olmaları da mümkün görünmeyen ben diyeyim beş, siz deyin on İslamcı yazar karşısında, düşünmeden muaf oluşları, telkincilikleri, tekracılıkları ve tevilcilikleriyle söz söyleyemez hale gelerek çil yavrusu gibi dağılınca, paralel yapının medya operasyonunu yürüten akıl-daneler "vah ki, eyvah" diyerek saç-baş yolmaya başladılar ama iş işten geçti bir kere.

Şimdi bu yüzden hedefinde o İslamcılar var. "Siyasal İslamcı" diye kategorize ederek, dolayısıyla müttefiklerine de "bunlar cihatçılardır" diye jurnalleme içgüdüsüye toplarının tümünü çevirdiler onların üzerine.

Şu gecikmiş itirafımı da ifşa edeyim bu vesileyle: Darbe kalkışmasına itiraz eden İslamcılarla, "muhafazakar"(!?) medyadaki gündelik siyasetin magazinini yapan köşecilerin "eşitlenmiş gibi" görünmesi can sıkıcı bir durumdu benim için. Rabbimiz doğruların yanındadır ve şükür ki ak ile kara bu bahiste de karışmadı. İslamcılar kendi yerlerinde, minibüs muavini üslubuyla sadece gazetelere değil ekranlara da üşüşmüş olanlar kendi yerlerinde kaldılar.

Evet, paralel yapı İslamcı yazarları susturmadan amacına erişemeyeceğini iyi anlamış olmalı ki, İslamcılara saldırmak yazarlarının ortak konusu haline geldi.

Bunun örneklerinden birisi de operasyonun medya imamı olan kişidir.

Besleme yazarlarla, düşünmekten muaf olarak örgüt içinden yetiştirilmiş üç buçuk paralel zamane köşecisinin İslamcılar"a söz konusu bağlamda yaptıkları saldırıların sonuçsuz kaldığını görünce işi kendisi üstlendi.

Elbette bu yukarıda belirttiğim telkinde, tevilde bulunma hiyerarşisine göre "izni alınmış" bir yeltenmedir. Yoksa onun malum hiyerarşiyi bozarak "Ben kimim de kimi dine davet ediyorum, haddimi bilmeliyim, Dâbbetü"l-Arz"dan rol çalmamalıyım" diye düşünmesi gerekirdi.

Bu mümkün olabilseydi bu yeltenmesine karşılık, okuma yazmayı yeni öğrenmiş çocukların bile "Sen gazeteci misin, havari mi?" diye soracaklarını anlar ve eyleminden imtina ederdi.

Kapatılan dershaneler, tökezleyen okullar ve üniversiteler, ticari yapılar, dibe vurmuş abonelikler, yayın karteli... nedeniyle dilhun olarak, kendi elleriyle başına sardıkları derdin utancıyla Din"den derman aramaz, dünyevi kayıplar nedeniyle harareti bine çıkmış kalbini tutarsızlığı nedeniyle her biri bir iftira olarak somutlaşan çürük delilleriyle soğutmaya kalkışmazdı.

Benim (2012"nin Temmuz ve Ağustos aylarında yazılanlar da dahil) İslamcılık merkezli tartışmalardan yana müsterih olduğum husus şudur ki: Paralelci yazarlar kadar o yapının umut bağladığı besleme kalemler ve medya imamları da İslamcılığın ne olduğunu bilmiyorlar.

Bu "bilememe" durumu onların İslamcılığın suretiyle siretini birbirine karıştırmalarını beraberinde getirirken, siretin yerine sureti, suretin yerine sireti koyarak, konuyu "kendi işlerine" geldiği gibi anlayan ve anlatan olmakla suretlenmiş olduklarının farkına da varamıyorlar. ("Suret ve Siret" maruf bir tanım olmasına rağmen, onu en son İhsan Fazlıoğlu Hocamın twit mesajından zihnimde güncellediğimi de istitraden iletmek isterim.)

Dolayısıyla mezkur yelteniş, dünyalığını kaybetmeme telaşındaki bir materyalistin (hayatı maddeye ayarlanmış olanın, ölçüleri de maddi olur) Din"den medet umma çağrısı olarak somutlaşıyor ve bu onun sadece İslamcıların suretiyle siretini değil, paralelcilerin aynadaki suretini başka bir suretle karıştırmasından da kaynaklanıyor.

Bu dindar görünümlü materyalistler hiç merak etmesinler:

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de muhaliftirler.

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de Ebu Zer el-Gifari"nin (ra) varisleridirler.

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de mustazaftırlar ve onlarla beraberdiler.

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de Din"i kendi dünyalıklıklarının korunması için istismar edenlere karşıdırlar.

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de sapıkları doğruya çağırmada ısrarlıdırlar.

İslamcılar dün oldukları gibi bugün de partisizdiler.

İslamcılar "Adam gibi Adam" olanın kıymetini dün iyi bildikleri gibi bugün de iyi bilirler ve Recep Tayyip Erdoğan"ı, dünya menfaatıyla gözleri dönmüş üç-buçuk çakala feda etmezler.

twitter.com/OmerLekesiz
10 yıl önce
İslamcılar ve çil yavrusu gibi dağılanlar
Evvelbahar
Siz hiç “ayben”e para gönderdiniz mi?
Irak: Kurtların sessizliği…
Direniş meşrudur, tükür kardeşim
Columbia’da ‘Filistin’le Dayanışma Çadırları’