|
Kemal Tahir"in vasiyeti

Hece edebiyat dergisi yeni miladi yıla "Kemal Tahir Özel Sayısı"yla başlayacak.

Orada yer alacak olan bir yazım vesilesiyle Kemal Tahir''in Esir Şehir üçlemesini yaklaşık on yıllık bir aradan sonra tekrar okudum.

Marksizm''den koparılmış bir Kemal Tahir yorumu şeklinde anlaşılabileceğini (ve bu yüzden Kurtuluş Kayalı Hocamın sitayişine de neden olabileceğini) bile bile, Yol Ayrımı''nın son sayfalarında Doktor Münir''in gazeteci Murat''a söylediklerini deyim yerindeyse "Kemal Tahir''in Vasiyeti" olarak işaretledim.

Öncelikle "tasfiyeyi" tekniği ve hukuki durumu itibariyle "yıkımdan" ayırarak, "yüzlerce nesillerin birleşik gayretiyle, kanları, canları, malları pahasına doğmuş, kökleşmiş, gelişmiş, yaşatılmış" bir dünya imparatorluğunun tasfiyesine bir neslin karar veremeyeceğini, verse bile bunun meşru olmayacağını belirtiyor Kemal Tahir ve vasiyetinin gerekçesini yine Doktor Münir''in diliyle şöyle oluşturuyor: "Bunları kurcalamanın sırasıdır. Çünkü biz kurcalamazsak, biri çıkıp kurcalayacak er geç... Hem de ''Bunlar ne kansız heriflermiş yahu, yediden yetmişe!'' diye mezarımıza tükürecek".

Sonra da vasiyetini iletiyor:

1-1923''te Kuvayı Milliyecilerin bir dünya imparatorluğunun miras hesaplarını tasfiye için oturduklarında, bu imparatorluğun kaç yaşında olduğunu, tasfiyeye hazırlanan mirasının niteliğini ve niceliğini, çok da geriye gitmeksizin iktidarın İttihatçıların eline geçtiği yıldan itibaren sorgulamayı ve 1908''de İttihatçıların ele geçirip on yıl içinde yıktığı imparatorluğun dört milyon üç yüz seksek üç bin kilometrekarelik bir toprağa sahip olduğunun unutulmamasını,

2-Dört yüz yıllık hilafetin dünya Müslümanları üzerindeki manevi haklarını katmaksızın 1908''de imparatorluk toprakları içinde yer alan Bosna-Hersek, Bulgaristan, Girit, Kıbrıs, Mısır, Tunus, Cezayir, Trablusgarp ve Sudan''daki demiryolu başta olmak üzere altyapı hizmetlerinden doğan hakkımızı araştırmamızı, ortaya çıkarmamızı,

3-Yedi yüz yıllık imparatorluğun hesaplarının mirasın reddine dayalı tasfiyesini beş buçuk ay içinde başarmamızın(!) ne teknik ne de hukuki anlamda mümkün olamayacağını belirterek "Değil bir dünya imparatorluğunun mirası, bir mahalle bakkalının mirası bile, bizim bugünkü mahkeme usullerimiz göz önüne getirilirse, bu kadar kısa zamanda tasfiye edilip, karara bağlanamaz" diyen Kemal Tahir, o beş buçuk ayda ne olduğunu, kimlerin nasıl bir pazarlığın içinde bulunduklarını ve nasıl karar verdiklerini araştırmamızı,

4-Mirasın reddi nedeniyle o miras hakkımıza sahip çıkmak için zaman içinde oluşabilecek potansiyel fırsatlardan da yoksun kaldığımızın bilinmesini ve boynumuz bıçağın altındayken razı olmak zorunda kaldığımız bir duruma ilerde oluşabilecek itiraz hakkımızın da "yurtta sulh cihanda sulh" şişinmesine feda edilişinin nedenlerini keşfetmemizi,

5-"Kurtuluş iki türlü olur: Ya bütün haklarını en son zerresine kadar koruyarak kurtulursun ki, gerçek kurtuluş budur. Ya da haklarından birçoklarını vererek kurtulursun. Bu da bir kurtuluştur ama, öyle pek övünülecek, kasınılacak çeşitten sayılmaz. Hele rejim değişmelerinin tarihsel haklardan vazgeçmekle hiçbir ilintisi olamaz. Sözgelimi, Bolşevikler, Çarlık İmparatorluğuna pekala sahip çıktılar. Nitekim, Fransa Cumhuriyetçileri de kendilerinden önce, kendilerinden sonra çeşitli krallıkların kurmuş oldukları imparatorluğu rejimi değiştirdik bahanesiyle bir kimseye bağışlamadılar" şeklindeki yorumuyla devletteki sürekliliğe vurgu yaparak, mevcut "kurtuluş" anlayışının, sanki Osmanlı''dan kurtuluşa indirgenmesinin sebepleri üstüne gidilmesini,

6-Mezkur devamlılık anlayışına bağlı olarak, Milli Kurtuluş Savaşı''nın bin yıllık tarihimizden ayrı bir savaş olmadığını, bu süre içerisinde yaşanan Doğu-Batı boğuşmasına mahsus yüzlerce savaştan biri olduğunun, Yunan Savaşına Kurtuluş Savaşı denmeyeceği gibi asla İstiklal Savaşı da denemeyeceğinin altını çizerek bu savaşın bir yıllık tarihin biriktirdiği hesabı kapatmaya yetmeyeceğinin, yetiyor gibi gösterilse bile böyle gösterenlerin iktidarını meşru kılmaya yetmeyeceğinin anlaşılmasını, istiyor.

Bugünlere mahsus kimi dış sorgulamalarla, yenilgilerle birebir örtüşen şu hakikati de bize hatırlıyor Kemal Tahir: "Siz Cumhuriyet çocukları, ''Gözümüzü zaferle açtık'' avuntusundasınız. Şimdi unutulmaz yerlerde beklenmez yenilgilerle karşılaşınca apışmayın! Biz Batıyla er geç, ister istemez hesaplaşmak zorundayız! Bunu gerçekten yapmadıkça, Batıya hizmet teklif etmekle belayı başımızdan defleyemeyiz! Bunu böyle bilesin..."

Çoğunuz hemen "Fransaaa" diyeceksiniz biliyorum ama ben Kemal Tahir''in Batıyla bir çakalı değil İsrail''in de dahil olduğu bir çakal sürüsünü kastettiğini sanıyorum.

12 yıl önce
Kemal Tahir"in vasiyeti
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak