|
Kippalı turistlerimiz gelecekler mi
Turizm ve Kültür Bakanı
Nabi Avcı
, Mavi Marmara sonrası Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşme süreci kapsamında, İsrail'e
ilk üst düzey resmi ziyareti
gerçekleştirdi.


Bakanın bu ziyaretine, Türkiye Seyahat Acenteleri Birliği, Türkiye Otelciler Federasyonu ile Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği başkanları da katıldıklarına göre ziyaretle amaçlanan ilk şey, karşılıklı turist sayılarının artırılması olmalıydı.



Nitekim, Türkiye'ye çekilmesi planlanan turist sayısı konusunda, değil İsrail'dekine dünyada hepi topu 12,5 milyon olan Yahudi nüfusuna oranlandığında bile astronomik sayılabilecek kimi rakamlar uçuşup durdu haberlerde. Buna karşılık Türkiye'den Filistin'e ve hassaten Kudüs'e gidecek turistler konusunun görüşülüp görüşülmedine dair her hangi bir bilgiye yer verilmedi.



Bakan Avcı'nın Beytü'l-Makdis'i ziyaret ettiği geçtiğimiz Çarşamba günü ise şu olay meydana geldi:



Türkiye'den Kudüs'e 46 kişilik bir turist kafilesini götüren turizm firmasının yönetim kurulu başkanı

Bülent Deniz

, Tel Aviv Ben Gurion Havaalanı'nda, hiçbir gerekçe gösterilmeden

altı saat bekletildikten sonra

,

İsrail'e girişi on yıl yasaklanmak suretiyle deport edildi

.



Kimi okurlarım, bunun bir kişiyle (şirketle) sınırlı olduğunu, asıl Bakan Avcı'nın Tel Aviv'e indiği andan İsrail'in Gazze'ye yeni bir saldırı başlatmasının sorgulanması gerektiğini söyleyeceklerdir ki, bunda da haklıdırlar.



Hatta buna, Batı Şeria'da Yahudi yerleşim yerlerinin açılmasını meşrulaştıran parlamento kararının İsrail'de aynı günde alındığını da ekleyerek, orada

Bakan Avcı'nın ziyaretine özel olarak yapılmış nezaketsizliğin

katmerli hale getirildiği de söylenebilir.



Bakan Avcı, bugün de halen sürmekte olan Gazze saldırısının aslını, esasını, ayrıntılarını ancak Türkiye'ye döndükten sonra öğrenebileceğini; yeni yerleşim alanlarının açılması konusunda ise İsrail içindeki muhalefetten yana umutlu olduğunu söylediği için, ben de herkes gibi asıl merakımın onun tarafından giderilmesini bekliyor ve yorum hakkımı saklı tutuyorum.



Dolayısıyla, Bülent Deniz'in on yıl yasaklı olarak deport edilmesini konuşmam belirttiğim yönden de öncelikli hale geliyor.



Bülent Deniz'le, (o zamanlar tur şirketinin genel müdürü sıfatıyla rehberlik görevini de bizzat üstlendiği) 2013 Haziran'ındaki ilk Kudüs gezimde tanıştım. Bu gezime de Reklam Genel Müdürümüz

Abdullah Hanönü

vesile olmuştu.



Gezi Eşkıya Kalkışması'nın ilk haftasına denk gelen bu gezi sayesinde, millet düşmanlarına karşı edebiyat bulaşıklığından kaynaklanan tahammül merkezli tereddütlerim de tümüyle ortadan kalkmıştı. Bu bakımdan Hanönü ile Deniz'e ayrıca ve halen borçlu bulunuyorum.



Deniz, aynı zamanda bir Kudüs rehberiydi ama sıradan bir rehber değildi. Kudüs'ü düne (tarihe) ya da bugüne (gündelik olaylara) indirgeyerek değil, dünü ve bugünüyle bir bütün olarak anlatıyordu.



Örneğin, Herod / Sahira / Çiçek Kapısı'nı gösterirken, Kanuni Sultan Süleyman Caddesi'yle, Selahattin Eyyübi Caddesi'nin kesişme noktasında, adeta Doğu Kudüs'ün tam gırtlağında faaliyet gösteren Yahudi karakolunu da işaret ediyordu.



Beytlehem'de Doğuş Kilisesi'ni görmeye giderken Meryem'in o günkü acısını, Yahudi utanç duvarlarının arkasındaki Filistinli Müslümanların Kudüs özlemine bitiştirerek anlatıyordu.



Dış turlara çıkmayıp Türkiye'de kaldığı günlerde de boş durmuyordu Deniz. Üniversitelerde, vakıflarda, derneklerde, öğrenci yurtlarında, mahalli idarelerin kültür faaliyetleri kapsamında verdiği konferanslarla da Kudüs sevdasının büyümesine çalışıyordu.



Onun, Cumhurbaşkanımız'ın, “Hazreti Peygamber Efendimiz (sas) 'Yolculuk ancak şu üç mescitten biri için yapılır, benim mescidim, Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa' diye buyurarak, Müslümanlar'a sarih, açık ve net bir hedef gösteriyor. "Kimi kardeşlerimiz İsrail'in sınırlamaları sebebiyle Mescid-i Aksa'yı ziyaret edemiyor olabilir ancak böyle bir manisi olmadığı halde Mescid-i Aksa'ya gitmeyenleri yadırgıyorum” sözlerinden duyduğu sevince ve onları bir bayrak gibi nasıl sımsıkı kucakladığına bizzat şahidim.



Bugün, İsrail'in güvenliği için

tehdit oluşturduğunu

söyleyerek, on yıl Kudüs'e giriş yasağıyla deport ettiği Deniz'in asıl suçu bundan ibaretti: Kudüs'ü sevmek ve tur hizmetleriyle, konferanslarıyla başkalarına da sevdirmek!



Bu manada, Deniz'in, çift kanatla yürttüğü hizmette tek kanadının yara aldığına hükmedilebilir. Ama ben şahsen onun bundan olumsuz etkileneceğini hiç sanmıyorum. Özlemiyle harmanlanmış ateşîn kelimeleriyle şimdi daha da etkili olacaktır Kudüs sevdasının büyütülmesinde. Kudüs özlemi onun asıl bineği, manivelası olacaktır hakikatte.



Bunlar oladururken, Bakanlığın ve adları büyük turizm kuruluşlarının ilgilileri de “Kippalı turistlerimiz gelecekler mi?” diye merakla bekleyeceklerdir herhalde.



Hadi o halde, herkes kendi işine…


#Nabi Avcı
#Mavi Marmara
#Türkiye
#İsrail
7 yıl önce
Kippalı turistlerimiz gelecekler mi
İkiyüzlü dünyanın 200 günü
Garson nereye baksın?
İnsafsız takas!
Erdoğan’ı/AK Parti’yi Kürtsüz bırakma operasyonu…
Riyakâr Bey ile ‘Yamyam’ Biraderler