|
Kötüye kötü demek kötüdür

Hissedilen sıcaklığın(!) elli bir dereceye ulaştığı günün ikindi vaktinde, Kazım Özdoğan''la Kadıköy''deki Sanat Sokağı''nın en rüzgârlı yerine postu serdiğimizde, Ahmet Öz elinde "Yazının Gül Dikeni - Fethi Naci''ye Armağan" adlı kitapla çıkageldi.

Öz, çok sayıda hatırlı imzanın özlü yazılarıyla Fethi Naci''yi anlattıkları bu kitabı da İthaki''ye yakışan bir titizlikle yayınlamış.

Biz, aynı üçlü, birkaç gün öncesinde buluştuğumuzda, Öz bu armağan kitaptan sözetmiş, Özdoğan''sa o pür solculara has muhalefetiyle Fethi Naci''ye biraz dokundurmuştu. Öz ona itiraza hazırlanırken, sözü ben kapıp, "Yahu biraz insaflı olalım, Fethi Naci vefat edeli kötüye kötü diyen kalmadı" diyerek olası bir tartışmayı başlamadan bitirmiştim.

Fethi Naci''nin vefat ettiği tarihten bu yana yakından izlediğim bir olguydu çünkü, solda ondan sonra kötüye kötü diyenin kalmadığı...

Eleştiride sol ahlaklı yazarlardan başkasını görmeyen Fethi Naci''nin vefatından yarım-yazar solcuların içten içe sevinç duymuş olabileceklerini bile düşündüren ilginç örnekler de görmüştüm.

Öyle ya, artık kötüye kötü diyen yoksa sıradan olan önplana çıkacak, başta yarım-yazar solcularla, bunların yayıncıları rahat bir nefes alacaklardı.

İyiliğin sınırı da tv programları, gazete kitap eklerindeki rutinleşmiş değerlendirmeler, dergilerdeki ahbap-çavuş ilişkilerinin ürünü vıcık vıcık "aferin"ler eşliğinde enine boyuna genişleyecek, kitap kolileri büyük marketlerin depolarına domates ve hıyar kasalarıyla yarışırcasına inecek, böylece yazanın kolayca yazarlığa terfi ettiği, yayınlayanın tıkır tıkır parasını kazanacağı bir ortam yaratılacaktı.

Artık Fethi Naci de yoktu ve yeni sosyo-ekonomik şartlar da söz konusu ortamı üretmeye uygundu...

Böylesi bir ortamda, hangi solcu kalkıp da son yılların yayın fenomeni olan çeyrek vaize Elif Şafak''ı eleştirebilirdi?

Veya bar taburesine tüneyerek, çıplak ayakla pozlar veren Şebnem İşigüzel''in cinsel cazibesini "Vicdanı olmayan tarihin kirli çamaşırlarıyla yüzleşme" gibi büyük laflarla süslemesinin yazarlık etiği bir yana insanî itibar açısından çirkinliğini hangi solucu sorgulayabilirdi?

Ya da Sait Faik''in, Tanpınar''ın, Oğuz Atay''ın metinlerini yarı kanlı bonfile niyetine çiğnediklerinde edebî zekalarının oluşacağını sanarak, sevgiye doymamış çocuk psikolojisiyle öykü üretenlerin bu sonuçsuz sevdadan vaz geçmelerini, televizyonculuk vb. yaşlarına uygun oyunlarla kendilerini avutmalarını hangi solcu tavsiye edebilirdi?

Söz konusu ortama ilişkin daha güncel bir örnek mi istiyorsunuz?

Terör cümlesinden cana kıyma dürtüsünün gemi azıya aldığı, anayasa tartışmalarının ayyuka çıktığı şu günlerde Orhan Pamuk''un nereye kaybolduğunu, Nobel öncesindeki o adresi sabit, muhatabı malum mesajlarına benzer yeni mesajlarını yine yabancı basın üstünden iletmekten neden kaçındığını hangi solcu sorabilir?

Şükrü Argın''ı saklı tutarak söylersek, solda bunları yapacak kimse kalmamış gibi görünüyor.

Fethi Naci gibi düşman kazanmak pahasına kötüye kötü demek gibi bir hasleti kuşanmaya niyeti yok kimsenin herhalde.

Belki de "kötüye kötü demek kötüdür" teranesiyle, Amerika destekli hoşgörü, sevgi klişeli "muhafazakar-uyumcular" kervanına katılmak için sıraya girdiler de, kayıt yaptırma haklarını kaybetmemek için mi orada kala kaldı solcular...

Ne diyordu Fethi Naci, Eleştiri Günlüğü 2''deki 11 Mart 1989 tarihli yazısında:

"Bu çürümüşlüğü yaşamak, geleceğe bel bağlamaya, sadece gelecekte yaşamaya itebilir sanatçıyı.

Bu çürümüşlüğü yaşamak, sanatçının toplumsal durumun gerçekliği ile toplumsal gelişme olanaklarını birbirine karıştırmasına, okurlara iyimser bildiriler iletmek adına, yaşanan nesnel koşullara aldırmayarak ütopik bir çizgiye sürüklenmesine, gerçekliği değiştirmek adına gerçekliğin dışına düşmesine yol açabilir.

Bu çürümüşlüğü yaşamak, yukarıdaki sol yanılgının tam tersi olan bir sağ yanılgıya da yol açabilir. Genel ve soyut doğruların tekrarına tepki göstermek, günün sorunlarına özgün çözüm yolları önermek adına –nesnel koşulları değerlendiremedikleri için- gerçekliğin dışına düşerler, bilerek bilmeyerek egemen güçlere hizmet etmiş olurlar."

Fethi Naci''nin ihtimal diye bahsettiği hususlar bugün solcularca adeta içselleştirilmiş, bir mümküne dönüştürülmüş gibidir…

Kötüye kötü diyen kalmaması bir yana kötünün yaygınlaşması için çaba göstermek giderek kanıksanacak bir durum olmaya aday görünmektedir.

O halde yaşasın kötülükte yarışanlar…

"Yazının Gül Dikeni" Fethi Naci''nin vefat günü, her şey için herkese tebessümler dağıtmakla birer mütebessim kelleye dönüşen ve dikensiz gül bahçesinde yaşamayı çok sevmeye başlayan solcular için "Kötüye kötü demek kötüdür bayramı" olarak ilan edilsin…

Fethi Naci''yi yaşatmak için kitaplar hazırlayan Mustafa Şerif Onaran, Özgen Kılıçarslan ve Hürriyet Yaşar''a ise gökten üç elma düşsün…

14 yıl önce
Kötüye kötü demek kötüdür
Tevradî bir mitin Kur’anî bir kıssa ile tashihi
i-Nesli anlaşılmadan siyaset de olmaz, eğitim de…
İç talebe ilişkin öncü göstergeler ilave parasal sıkılaştırmaya işaret ediyor!
Enerjide bağımsız olmak
Târihin doğru yerinde durmak