|
Kudüs ya da eskimeyen şehrin sesi

TvNet'in iftar programlarını Kudüs'ten yapması planlanınca, İsmail Halis'in adımı listeye eklemesi, İbrahim Karagül'ün istikameti göstermesi üzerine bu defa da Ramazan ayında Kudüs'e gelmiş oldum.



İlk kez, Gezi eşkıya kalkışması başladığında, gerçek bir Kudüs sevdalısı olan Bülent Deniz'le gelmiştim, Kudüs'e. Geliş o geliş. O günden beri bulduğum her fırsatta buraya gelir oldum.



Bilmiyorum, belki de gönlümün öncelikle bağlısı olduğu Mekke ve Medine'ye, Kudüs'e göre daha uzak olmaları ya da daha fazla masraf gerektiği için sıkça gidemeyişimden kaynaklanan iç-boşluğumu doldurma umuduyla geliyor da olabilirim Kudüs'e.



Ben de sabit kanaate dönüşen bir farkı daha var Kudüs'ün ki, bu yanıyla sanki İstanbul'a benziyor.



Kanaatim şudur: Sizin Kudüs'ü sevmenizin bir önemi yoktur; önemli olan Kudüs'ün sizi sevmesidir.



Sevmezse sizi Kudüs, kırk bahane ile uzak kalırsınız ondan, ama severse sizi tüm bahanelerinizi tüketir ve kendisine çeke çeke getirir. İstanbul da böyledir. Hani İstanbul'da ikamet edip, geldikleri şehre tekrar dönenler, durumları elverişli olmadığı için İstanbul'a kalamadıklarını söylerler ya, bakmayın siz onların sözlerine; asıl İstanbul sevmediği için bir safra gibi atıvermiştir dışına onları. Değilse, İstanbul, sevdiklerini asla bırakmaz.



Kudüs'te mukim olmadığınız halde, onun sizi sevdiğini ise, yeni gidişlerinizde, daha önce hiç fark etmediğiniz, göremediğiniz yanlarıyla kendini size açmasından anlarsınız.



Kendi tecrübeme göre söyleyecek olursam: Gezidekilerin (tümüyle olmasa da) birkaç konuda haklı olabilecekleri kuşkusunu taşıyarak gelmiştim Kudüs'e. Daha gelişimin ilk gününde devlet / devletsizlik konusundaki anlayışımı büyük oranda değiştirmeme neden olmuştu Kudüs. Bu yanıyla vatan / millet anlayışımı kendi taşında bileyerek, bunlarla ilgili som bir sevginin yeniden yeşermesini sağlamıştı.



Sonraki gelişlerimde anladım ki Kudüs, sadece bir biley taşı da değildi, din ve siyaset planında oluşmuş köşeleri de kırıp atandı Kudüs. Ama izleyen gelişmelerimde gördüm ki, ikisini eşzamanlı olarak yapabilen bir özelliği de vardı Kudüs'ün.



Örneğin, Kıyamet ya da Doğuş kiliselerinde, özellikle Hıristiyan kadınların, huşu içindeki tapınışlarına, kiliseden çıktıktan sonra ise hıçkıra hıçkıra ağlayışlarına bakarak, Allah'ın yeryüzündeki tek mümininin Müslümanlardan ibaret olup olmadığını düşünmeye başlarsınız.



Ancak Hıristiyanların desteğiyle burada mekan tutmaya çalışan İsrail askerlerinin, işitme engelli bir kadını, dur ihtiyarına uymadı diye kurşunu tam da gözüne sıkarak öldürmelerine tanık olduğunuzda, söz konusu düşüncenizden anında sıyrılıp, Haçlı işgalinin tüm acımasızlığıyla sürdüğü bir mekanda olduğunuzu tüm gerçekliğiyle anlayıverirsiniz.



Dolayısıyla bağlamları çok farklı da olsa ilk durumu sonrakine indirgeyerek, gündeminizi de sabitlemiş olursunuz. Kim bilir, farklı soruları ve farklı etkileriyle Yahudilerle Hıristiyanlar için bu geçerlidir ki, belki de şunca yıldır Kudüs / Filistin sorununun üstesinden bu nedenle gelinememektedir.



Çünkü buradan baktığımızda Kudüs, bir eski şehrin mukimlerine seslenebileceğinden çok daha fazlasını seslenir inanç sahiplerine.



Hz. Adem'in (as) harcında Kudüs toprağının da olduğu ve kendisinin burada vefat etmesiyle o toprağın yerine iade edildiğini anlatan dindar masalcıların seslerinden tutun da, Hz. İbrahim'in (as), çocukken Hz. İshak'ın (as) kurban etmek için getirdiği tekbir sesine, Hz. Davud'a (as) bağlı askerlerin ilk fetih naralarından, Hz. Süleyman'ın (as) işlerini savsaklayan cinleri azarlama sesine; işgalci Romalıların atlarına ait nal seslerinden, Hz. Ömer'in (ra) Kudüs'e gelişini Tekbir Dağı'nda okuduğu ezanla duyuran müezzinin sesine… Yüzbinlerce ses, çevre duvarlarına çarpa çarpa bir duyuma, bilgiye ve kanaate dönüşerek yeniden ve yeniden ulaşır size.



Herkes için kendi inancının içinden duyduğu ses önemlidir. Bana Selahaddin'in sesi ulaşır, diğerine Reynald'ın sesi. Ben ilk kışta aç kalan Haçlıların şişe geçirerek yedikleri Müslüman çocukların ağıtlarını duyarım, siz Via Dolorosa'da acılar içinde yürüyen İsa'nın sesini duyarsınız.



Böyledir işte Kudüs, keşfettirdikleriyle ve dinlettikleriyle kendisine bağlar sizi. Bu nedenle yeryüzünün müminleri kalp bağıyla ya da bizzat dönüp dolaşıp Kudüs'te bulurlar kendilerini.



TVNet'in yayın ekibi de bu nedenle buradadır. Eski şehrin eskimeyen sesini duymak ve sizlere aktarmak için…



Çünkü imkanları olup, güzel vesileler bulup da kadim sesleri duymayan ve duyurmayanlar, kendi iç seslerinin sağırı ve dilsizi olurlar.


#Kudüs
#TVNet
#Ramazan programı
8 yıl önce
Kudüs ya da eskimeyen şehrin sesi
Her yıldönümünde, o konforlu yalana devam…
Ebu Hanîfe Cafer es-Sadık ve tarikat
İnsaf!
Dağ yürekli adamların büyük seçimine doğru
Demografik dönüşüm