|
‘Kültürün bir bakanlığı var’ diyebilmek
Ömer Arısoy
, Kültür (ve Turizm) Bakanlığı'na Müsteşar olarak atandı.


Arısoy'la, Zeytinburnu Belediye Başkan Yardımcısı'yken tanıştım.

Yusuf Ziya Cömert

,

Kahraman Güvendi

başta olmak üzere birçok ortak dostumuz vardı. Bundan olmalı, niyeti, istikameti ve kültür projeleri bakımından, doğruluğunu ve sağlamlığını baştan teslim ettiğim, güven duyduğum ve çalışmalarını yakından izlediğim nadir isimlerden biri oldu benim için.



Ayrıca onun da hakkını teslim etmeliyim ki, Zeytinburnu Belediye Başkanı

Murat Aydın

, cevher sahibi olanları keşfetmekte de çok mahirdir. Arısoy'u danışmanı olarak ekibine dahil edip, yaklaşık on bir yıl, diğer idari görevlerinin yanı sıra kültür işlerini de başkan yardımcısı sıfatıyla Arısoy'a devrederek, bugün “kültür faaliyeti” denildiğinde, Büyükşehir Belediyesi'nden önce Zeytinburnu Belediyesi'nin akıllara gelmesinin yolunu açmıştır.



Arısoy'un, daire başkanı olarak

TOKİ

'ye geçtiğini öğrendiğimde, dilimden “eyvah eyvah” kelimelerinin döküldüğünü dün gibi hatırlıyorum.



Hem ferdi ilgileriyle kültür hayatının içinden gelip, hem de on yıl gibi uzun bir süre kültür faaliyetlerinin planlayıcısı ve uygulatıcısı olarak, adı, deyim yerindeyse güçlü bir markaya dönüşen Arısoy'u kaybetme düşüncesi bende şok etkisi yaratmıştı.



Şimdi, çok iyi bildiği kültür işlerine hem de Bakanlık Müsteşarı olarak dönüş yapmasından büyük bir memnuniyet duydum. Hayırlı ve uğurlu olsun; başarılarının burada da artarak devam etmesini temenni ediyorum.



İşin aslına bakarsanız, bidayetinden beri kültürün devletle fazla barışık olmayacağına inanıyorum. Diğer bir ifadeyle kültür ve devlet kelimelerinin birlikte kullanılmasının, kültürün devlet tarafından güdülmesine rıza göstermeyi içkin olması ya da en azından çoklarınca bunun böyle anlaşılması beni rahatsız ediyor.



Çünkü, Cumhuriyet'te kültürel faaliyetler, kendi gerçekliklerine, gerekliliklerine göre değil, Kemalizm'in dayattığı çağdaş devlet, çağdaş toplum anlayışına göre merkezden güdülme esasıyla sistemleştirildi.



Bizim kültürümüzle bağdaşmayan, birçok Batılı kültür aracı bu sisteme zorla dahil edildiği gibi, yeni devletin kültür politikasını ve bu bağlamdaki faaliyetlerini benimseyenlerin önü açıldı, buna muhalefet edenler de temsil ettikleri kültür araçlarıyla birlikte kötülüğün, gericiliğin simgesine dönüştürüldü.



Söz konusu sistem, merkezin merkezi olması hasebiyle bizzat Cumhurbaşkanlığı'nın uhdesinde kurulup işletildiğinden, 1965'e kadar kültür işlerinin müstakil bir birim (müsteşarlık) olarak kurumlaşmasına bile gerek görülmedi. İdari zorunluluklar nedeniyle 1971'de kurulan Kültür Bakanlığı ise, kültürel konularda merkezin merkezinin talepleriyle, siyasetçilerin talepleri bir türlü denkleştirilemediğinden tanıtmaya, milli eğitime, turizme bir bağlanıp bir ayrılarak bugünlere geldi.



İşte bu nedenlerle devlet ve kültür kelimeleri yan yana geldiğinde, hem yukarıda belirttiğim rahatsızlığın hem de kurumlaşması konusundaki belirsizliğin hakimiyetinde, öncelikle sistemden kaynaklanan, baştan teslim edilmiş bir olumsuzluk hissi öne çıkmaktadır.



Nabi Avcı

, Kültür (ve Turizm) Bakanı olduğunda, bu atamanın çok isabetli olduğunu belirtmiş, ancak onun elinde de mezkur sistemi değiştirecek sihirli bir değnek olmadığını yazmıştım. Şimdi aynı şeyi, Müsteşar olarak atanmasından büyük bir memnuniyet duyduğum Arısoy için de söylüyorum.



Fakat Arısoy'un kültür mesaisini Avcı'nınkiyle birleştirmesiyle, artık şundan emin olabiliriz: Kültürel faaliyetlerde bu zamana kadar müşteki olunan hususlar en aza, malum yanlışlar ise en alt düzeye inebilecektir.



Sonrasında ise, Avcı ile Arısoy birlikteliğinden, söz konusu sistemin günün şatlarına göre değiştirilmesi noktasında ciddi ilk adımların atılması umulacak, arzulanacaktır.



Buradan itibaren, kültürle doğrudan ilgili kişilerin, grupların, çevrelerin “bizim de bir bakanlığımız var” deme imkanları doğacaktır ki, bu kesinlikle küçümsenecek, azımsanacak bir imkan değildir.



Avcı'nın gayretlerine, Arısoy'un, Müsteşar olarak atandığı bilgisinin eklenmesiyle, ben “Kültürün de bir bakanlığı var” dedim bile.




#Ömer Arısoy
#Nabi Avcı
#Kültür
8 yıl önce
‘Kültürün bir bakanlığı var’ diyebilmek
Ne olacak bu anne babaların hali?
Seçim sonrası ekonomide manzara nasıl?
Amerikan siyasetinin İsrail ‘trajedisi’
Jeopolitik sürpriz: ABD, Rusya ve İsrail nasıl anlaştı?
Nazlı seçmen günlerinde siyaset