|
Kurda tuzak: Diyanet ve Tevhid-i Tedrisat

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez Hocaefendi"ye karşı zamane yazarlarınca başlatılan yoğun saldırıya dikkatinizi öncelikle çekmek istiyorum.

Burada yayınlanan"...ve şeytani dil Diyanet"e yönelir" başlıklı yazımı (28.01.2014) hatırlatarak söyleyecek olursam elbette bu saldırı yeni değildir ancak aşağıda ileteceğim nedenlerle yoğunlaştırılması "şimdi" emredilmiş bir saldırıdır.

Görmez Hocaefendi"nin bu saldırıya muhatap olmasının "dış" nedeni, onun "Diyanet İşleri Başkanı sıfatıyla" paralel yapı tarafından içleri boşatılmış (cemaat, uhuvvet, muhabbet, yardımlaşma, dayanışma vb.) dini kavramları asıllarına uygun içerikleriyle yeniden hatırlatması ve böylece PYD"nin omurgasını oluşturan dini görünümlü yapının dini istismar araçlarıyla birlikte "maneviyat hırsızlığı"nı ifşa etmiş bulunmasıdır.

Zamane yazarlarının Görmez Hocaefendi"ye karşı "Molla Yılan dili"nin alışkını olduğu terbiyesizlikle, ahlaksızlıkla yoğun olarak saldırıya geçmelerinin "dış" nedeni budur.

Asıl, yani "iç" nedenlerine gelince.

Burada yapılmak istenilen, Diyanet İşleri Başkanlığı"nın laik devlet içindeki konumuyla ve bir ucu Tevhid-i Tedrisat"a bağlanan geçmişe dayalı sorunlar yumağıyla, deyim yerindeyse, "kurda tuzak kurmak"tır.

Diğer bir ifadeyle, İslamcılar tarafından "demokratik, laik, sosyal hukuk devleti"nin bir kurumu olması bakımından konumu yıllardan beri diğer kurumlarla eşitlene gelen Diyanet"i ve ilgili kanunun ilanından beri yine İslamcıların eleştirilerine muhatap olan Tevhid-i Tedrisat"ı cepheye sürerek, İslamcıları "kırk katır mı, kırk satır mı?" tercihiyle yüz yüze bırakmaktır.

PDY darbe teşebbüsleri dahil, gerçekleştirmek istediği siyasi ve toplumsal tahribata en etkili şekilde karşı çıkmaları nedeniyle İslamcıları bu tercihe zorlarken aynı zamanda iki "hinliği" daha yapmış oluyor:

1-PDY"nin imamı kendisini "Dini bir otorite" olarak göstermeye çalışmış, bu tutumu ilkin ulemanın ve Diyanet"in varlığına bakılmak suretiyle sorgulandığı için itibar kaybına da önce buradan uğramıştır. Diğer bir ifadeyle varlığı İslamcılar arasında da tartışmalı olan Diyanet"in yerine kendisini ikame etmeye çalışmış ancak bu geri tepmiştir.

2-"Öğretimde Birlik" anlamındaki Tevhid-i Tedrisat"ın 1924"te kanunlaşmasıyla sadece "Öğretimde Birlik" sağlanmamış, bu kanunla Hilafet"in kaldırılmasına, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına, bir manada "din dili" diyebileceğimiz Osmanlı Türkçesi"ne mahsus Arap alfabesinden vaz geçilerek Latin alfabesinin kullanılmasına zemin oluşturulmuştur.

Tevhid-i Tedrisat"a "Öğretimde Birlik"ten ibaret olmaması nedeniyle yıllardan beri gösterile gelen toplumsal tepki PDY tarafından çok iyi gözetilmiş ve örgütün kampları hükmündeki okul, yurt ve dershanelerine (meşruiyetini söz konusu tepkiden alan) bir "muhalif ve özgür" çaba değeri yüklenmeye çalışılmıştır. Fakat PDY, bu konuda da İslamcıların desteği başta gelmek üzere umduğu toplumsal destekten mahrum kalmıştır.

Bu iki maddede şekillenen hususlara bakarak istitraden belirtmeliyim ki, PDY ve dolayısıyla onun omurgasını oluşturan Hizmet Örgütü"nün polit bürosundakiler 17 ve 25 Aralık"ta başlattıkları savaşın hangi hususlarda ve doğrultularda yürütüleceği konusunda gerçekten ama gerçekten çok profesyonelce bir dikkat ve çaba sergiliyorlar.

Ne var ki, sabit bir ezberle ve emirle iş görmeye alıştırdıkları "saha elemanları" (ki bunların bir kısmını zamane yazarları oluşturuyor) planların uygulanması konusunda aynı profesyonel birikime, dikkat ve çabaya sahip olamadıkları için zorunlu olarak onların üzerine bina edilen her yeni PDY kalkışması da başarısızlıkla sonuçlanıyor.

Asıl konumuza dönecek ve lafı uzatmadan ifade edecek olursak: PDY, Görmez Hocaefendi"ye ahlaksız saldırılarıyla ve Diyanet konusuyla bağlantılı olan Tevhid-i Tedrisat"la İslamcılara şu iki soruyu hinlikle sormuş oluyor:

1-"AK Parti bizi ilgilendirmez, bizi asrın lideri Recep Tayyip Erdoğan ilgilendirir" diyerek, bizim saldırılarımıza karşı makul bir argümanı üretebilmiş olan İslamcılar, laik devletin ilgili işleri bir merkezde toplamasının ve dolayısıyla dini bir kıskaç altına almasının adı olan Diyanet"i bize karşı nasıl savunabilirler? Elbette bu konuda da "bizi Diyanet değil, Mehmet Görmez Hocaefendi"nin temiz kimliği ve din konusundaki doğru gayretleri ilgilendirir" diyebilirler ancak bu İslamcıların tarihi çok eski olan Diyanet karşıtlığını ortadan kaldırmaz.

2-"Aynı şekilde İslamcıların Tevhid-i Tedrisat"a olan muhalefeti de ortadadır. Gerçi bu konuda "Öğretimde Birlik"le, Hilafetin ilgasına, tekke ve zaviyelerin kapatılmasına, medreselere kilit vurulmasına duydukları tepkiyi geçmişteki sosyo-psikolojik şartlar nedeniyle ayrıştırarak ortaya koyma imkanından mahrum kalmış olsalar da şimdi Batılı ülkeler "bile" öğretim yükünün bir bölümünü kiliselere ve özel kuruluşlara kaydırmaya çalışırken, onlar özel okulların ve dersanelerin bizde devlet denetimine alınmasını, malum muhalefetleri gereğince nasıl savunabilirler?

Dolayısıyla İslamcılar, Batıda laik devletin kanatları altında süren kilise öğrenimini, yine bir laik devletin vatandaşları ve diyalogla kotarılmış yeni dinin müminleri olarak bizim adı okul, yurt, dershane olan yeni kiliselerimizde sürdürme talebimize nasıl karşı çıkabilirler?"

Mehmet Görmez Hocaefendi"ye yöneltilen saldırılarla asıl yapılmak istenilen bu sorular eşliğinde kurda tuzak kurmaktır.

PDY (zamaneler) tarafından sorulmamış da olsa "Yeni Türkiye"nin zorunlu kıldığı ve ancak bunlara verilebilecek cevaplarla yeniliği hak edecek Türkiye"ye mahsus sorulardır bunlar aynı zamanda.

Peki, yılların koca kurdu, münevver İslamcıların söz konusu tuzağı bozacak güçleri ve dolayısıyla bunlara verebilecekleri bir cevap var mıdır?

Nasip olursa izleyen yazımda da bunu konuşalım.

twitter.com/OmerLekesiz
10 yıl önce
Kurda tuzak: Diyanet ve Tevhid-i Tedrisat
“Evlatlarımızı ABD uşaklığına gönderiyorsunuz!”
Efendimiz’in (sav) Zekatı-1
Milyonlar milyarlar havada uçuşuyor
Sandık başına giderken…
Operadaki Hayalet’in “kehaneti” gerçekleşirse…