|
Kuşkonmaz Camii’ne kuş kondurmak

Sahilin ilk anlamı deniz, nehir, göl kenarı, kıyı(sı) demek. Ama onun oluş (oluşum) bilgisini ihtiva eden başka anlamları da var. Örneğin, su tarafından eğelenmek, kabuğu soyulmak gibi.

Suya perçin vurulmaz
sözüyle teslim edilen bir hakkın tahakkukuna çıkar veya su sahilini hem kendisinin hem de kıyının (karanın) hakikatince şekillendirir demeye yol açar, bu vd. anlamlar.

Su toprağa baskındır, onu sürükler götürür. Kaya ise suya kolay kolay teslim etmez kendisi ona karşı direnir. Sonuçta bu sürükleme ve karşılıklı direnme halinden en doğal sahil manzarası (ahengi) ortaya çıkar. Öyle ki, suyun şiddeti ve sükuneti birlikte okunur kıyılardan. Nerde suya teslim olunulacağı, nerede ondan korunulacağı tecrübelerle sabit bir bilgiye dönüşerek
insan ve su uyumunun
göstergesi haline gelir.

Ama insan bu! Söz konusu uyumu gördüğü, doğa(l) değerini bildiği halde, suya perçin vuramaz ama bir şekilde, akışına yön vererek ona hakim olmanın bir yolunu aramaktan da geri durmaz.

Hele de o suyun sahili bir şehre ait ise,
insanın suya tahakküm etme çabası
, bir inadı, aşırı bir ısrarı izleyerek, en tehlikeli hallerinden olan kibrine bitişiverir.

İstanbul Boğazı’nın sahiline bu gözle bakmadıysanız, hemen bir bakıverin ve ardından, özellikle 1950’lerden bugüne orada nelerin değiştirildiğini arşivlerden izleyin, ilgili yazılardan okuyun; ilenç ve üzüntüyle dizlerinizi döveceğinize eminim.

Sadece,
Semavi Eyice
Hocamızın,
Nusretiye Camii
ile ilgili “Yabancı üslûpların bir örneği olmakla beraber İstanbul’u ve şehrin bu kıyısını alışılmamış dış çizgileriyle süslediği bir gerçektir. Şehrin 1956’dan sonraki gelişmesi sırasında karşısındaki tophane binalarının yıktırılması ve çevresine yapılan yeni binalar caminin dış görünüşü için zararlı sayılabilecek neticeler doğurmuştur” şeklindeki tespitinde yer alan bir tahribata dair ima’ın neden ve sonuçlarını düşünmeniz bile, belirttiğim yıkımı yaşamanıza yeter.

Burada problem, sahilinin doldurulması, etrafına yeni binaların yapılması yoluyla bir caminin su ile irtibatının, çevre ile bağının kesilmesinden ibaret değildir. Bir caminin hem kendisinin, hem de ilk bakışta onu görecek gözlerin körleştirilmesi ve dolayısıyla orada hattat Mustafa Râkım, Mehmed Hâşim ve Recâi Şâkir efendilerin muhteşem hatlarının yine gözlerden, görüşlerden kaçırılması; mimarileştirilmiş musikinin susturulması söz konusudur.

Bugünlerde buna benzer bir sorun
Şemsi Paşa Külliyesi
, diğer adıyla
Kuşkonmaz Camii
için de sıkça dile getirilmeye başlandı.

Burada ne yapılacak?

“Şemsi Paşa Camii ile Üsküdar İskelesi arası ‘
kazıklı sistem teras
’ alanı ile doldurulacak ve 12 bin metrekarelik alan sağlanacak. Proje Üsküdar Çarşı içinde bulunan Ahmediye Meydanı’ndan denize kadar olan 500 metrelik bölümü de kapsıyor. Böylece meydan alanı, sahil ve park kullanımını kapsayan alan 125 bin metrekare büyüklüğüne ulaşacak. Marmaray İstasyon girişlerinin ve tesisat binalarının olduğu bölümünden denize kadar olan kısım Meydan olarak düzenlenecek.”

İşin gerekçesi olarak da şu söyleniyor:

“Özellikle Marmaray İstasyonu yaya girişleri ile üç adet tesisat yapıların meydan ortasında yer alması, üsluplarının mevcut tarihi yapılara aykırılık teşkil etmesi, yayaların görsel ve fiziksel denize erişiminin engellenmesi, geçmişten gelen ‘meydan’ kimliğinin kalmaması, tarihi binaların (Yeni Valide Sultan Camii, Cedit Valide İmareti, Mihrimah Sultan Camii) birbirinden kopması ve görsel kesintisi ile araç ve toplu taşım duraklarının düzensizliği”nin giderilmesi...

İlk bakışta
niyet iyi gibi görünüyor
olsa da, sahilin kazıklanma yoluyla doldurulması, betonlanma yoluyla traşlanması hoş bir düşünce olarak görünmediği gibi,
açılan alanda neler olacak, kaç yeni bina eklenecek, kimler burada mekan tutacak ve hangi işleri yapacak
sorusunun cevapsız bulunması da sorunu büyütüyor.
Daha net bir söyleyişle,
mezkur projenin gereğine kerhen inansak bile, yalancı çoban fıkrasındaki çobana rahmet okutacak hale gelen yerel yöneticilerin, yürek soğutabilecek ilgili vaatlerine inanmak çok zor görünüyor
. Dolayısıyla Kuşkonmaz Camii’ne kuş kondurulması ihtimali her zorunluluğun, her ihtiyacın, her vaadin önüne geçiyor.

Sanırım, dananın kuyruğu da asıl buradan kopuyor.

Ne diyelim, hayrola inşallah.

#Kuşkonmaz Camii
#İnsan
#Tahakküm
7 years ago
Kuşkonmaz Camii’ne kuş kondurmak
Ya Fettah’tan ‘İtiniz’e nasıl geldik
Mülâhaza etmek
Siyasetçileri bürokratlara kurban etmek
Musallada bir sosyolog daha… Vehbi Başer’in ardından
Taşkent’in öbür yüzü